Hurricane-1

294 34 77
                                    

Bazen... Elini kaldıracak enerjin bile olmaz ya, üstüne gelenlerin üstünden gelemezsin.

"Sana doğru konuşmanı söylemiştim."

Yüzüme inen yumrukla başım sağa düşmüştü. Bitkin bir şekilde başımı arkamdaki duvara yaslayıp hafifçe gülümsedim. Şu an tam olarak öyle bir haldeydim. Ne yapıyordum, tam olarak kimdim, neredeydim, nereye gidecektim, hiçbir şey hakkında en ufak bir fikrim yoktu. Beni hayatta tutan tek gerçek ise yediğim yumruklardı.

"Gülme." dedi karşımdaki adam dişlerini sıkıp. Oldukça yapılı bir vücudu ve sert görünüşü vardı. Cidden... Dayak yemek için arka sokaktaki en psikopat adamı mı bulmuştum bula bula? Belki biraz daha düşünüp sıska birini seçmeliydim?

"Sinirimi çok bozdun." dedi burnundan soluyarak.

Daha da gülümseyip dudağımın kenarından sızan kanı sildim elimin tersiyle.

"Hadi ya... Sence umurumda gibi mi gözüküyor?"

Dişlerini iyice sıkıp karnıma sert bir tekme attı. Ağzımdan acı bir inleme kaçarken yere çöküp gözlerimi kapattım.

"Bu kötüydü bak."

Gözlerimi hafifçe aralayıp hala burnundan soluyarak giden adama baktım arkasından. Gece boyunca o dövmekten yorulmuş, ben dayak yemekten yorulmamıştım. Çöktüğüm yerden başımı hafifçe çevirip yerdeki su birikintisine baktım. Gözümün biri morarmış, ela gözümü kaybedecek hale getirmek üzereydi. Dudağımın kenarından akan kırmızı kan sağ gözümün altındaki dövmeye uyum sağlamış, birazı da mavi saçlarıma bulaşmıştı.

Derin bir nefes alıp yalpalayarak yürümeye başladım. Dediğim gibi ne yapıyordum, tam olarak kimdim, neredeydim, nereye gidecektim en ufak bir fikrim yoktu. Sarhoş değildim. Bilincim de gayet yerindeydi. Hafızamı da kaybetmemiştim. Sadece kendimden kaçarken umutsuzca kaybolmuş ve çaresizlik bataklığına saplanmıştım.

Gözlerimi kapatıp ölü şehrin kokusunu içime çektim. Gecenin bir vaktinde olmamdan dolayı olabilir, oldukça tenhaydı. Çıktığım caddede tek tük arabalar geçiyor, reklam panoları yanıp sönüyor, trafik lambaları kırmızı-yeşil devam ediyordu. Bu saatte dışarıda olabilecek tek salak ben ve ben... Bir de bendim sanırım.

"Lanet olsun..."

He bir de bu salak varmış.

Başımı çevirip burnunu çeken kıza baktım. Benden küçük olduğu belli olan kız, gözlerindeki büyük anlamsızlıkla bu koca şehre bakıyordu. Yaz gecesinde olmamızın verdiği rahatlıkla giydiği siyah ceket onu ısıtmaya yetmiyor olmalıydı ki yüzü kıpkırmızı olmuştu. Ya da ağlamasıyla alakalı olabilirdi. Siyah ceketinin üzerine düşen pembe, dalgalı ve uzun saçları tüm ciddiyeti bozarken omuzlarımı silkip bir nefes bıraktım.

"Her önüne gelen siyah ceket giymemeli tabii..." diye mırıldandım kendi kendime.

Hırsla dişlerini sıkıp elindeki küçük valizi yere fırlattı. Kaldırıma oturup gözlerini sıkıca kapattı. Bir süre sonra sıkıca kapattığı gözlerinden yaşlar boşalmaya başlamıştı. Zaman ilerledikçe ağlaması şiddetleniyor ve omuzlarını sarsacak şekilde hıçkırıyordu. Belki atacağı ufak bir çığlık onu rahatlatacaktı ama önündeki şehir ona engel oluyordu.

Derin bir nefes alıp dudaklarımı ıslattıktan sonra ona doğru küçük bir adım attım. Genelde böyle hamlelerim olmazdı. Bir işi yapmadan önce defalarca, defalarca düşünürdüm. Fakat şu an nadir anlardan olmakla birlikte düşünmeden hareket ediyordum. Ben böyle hareket ettikçe hayatıma yeni dönüş noktaları eklenip birtakım sıkıntılar yaşıyordum. Ama bazen... Böyle dönüş noktalarına ihtiyaç duyuyordum.

HurricaneHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin