Moon*

233 50 55
                                    



Ruhuyla yaptığı dansa son verip ladini çenesinin altından çıkarttı. Tahtanın çizilmesini önemsemeyip, tozlu taş kaldırımın üstüne koydu. Ellerini saten elbisesinin üzerinde birleştirip yıldızlı gökyüzüne baktı.

Gökyüzünde ki ışık yığınlarına her gece hayal kırıklığı ile baktığı gibi ışık yığınları da her gece ona umutla bakıyorlardı. Sanki her biri ne olacağını biliyormuş gibilerdi. Ama bir tanesi bile çaktırmıyordu. Gökyüzünde yerlerini almış, izlemeye koyulmuşlardı.

Bir anda akıllarına gelen bir fikir ile önlerine koyu pamuklarını çekmiş ve gökyüzünün görünmesini engellemişlerdi. Aralarında toplanıp kararlarını verdikten sonra pamuklarını geri çekmişlerdi. Hepsi birbirlerine bakıp göz kırpmış, olacakları merakla bekliyorlardı.

Gelen işaret ile ışık yığınları parıltılarını söndürmüş , havaya bir elmas atmışlardı. Elmas ilerledikçe hepsi kendi parıltılarını geri kazanıyor , aşağıda oturan ışığa bakıyorlardı. Aslında onun içlerinden birisi olduklarını çok düşünmüşlerdi ama o gökyüzünü değil , yeryüzünü bilmeden de olsa aydınlatıyordu.

Hızla giden elmas en sonunda onların görüş hizasına girip anında kaybolmuştu. Esmer güzeli, yüzünde hafif tebessümü ile kara gözlerini kapatıp içinden geçen dileği diledi. O gittiğinden beri aynı şeyi diliyordu ama pes etmiyordu.

Canı yanıyordu. Buradan götürülmeden önce söz vermişti ona. Geri geleceğine söz vermişti. Yeniden buluşacaklarına söz vermişti. En önemlisi de sevgisinin hiçbir zaman bitmeyeceğine söz vermişti.

Gözlerinden akan sıcak sıvıya aldırmadan, ladinin yerine Latin sokaklarında yankılanan eşsiz gitar sesiyle mest oluyordu.

Yavaşça esen ama bir o kadar da soğuk olan rüzgarı son bir kez içine çekip, taş zemine koyduğu ladinini aldı. Kendisi de ayağa kalktı ve az önce sinirle dövdüğü taşların üzerine nazikçe basarak ilerlemeye başladı.

Büyük salonun önünden geçerek, daha fazla ilerledi. Çocukkken geldikleri, sıcak yaz günlerinde birbirlerini soğuk suya attıkları bazen ise sadece buluştukları yere doğru ilerliyordu. Hayatlarının yarısı bu kumsalda geçmişti. Geceleri, ellerini kalkırdıklarında gökyüzüne emanet olarak bırakılmış yıldızları alabileceklerini, uçsuz bucaksız denizin kızıp kıyıya vurmasını sadece onlar biliyordu. Onlar her şeyi biliyordu.

Ayağındaki ayakkabıları çıkarttı ve nemli altın tozlarının üzerine attı. Kendisi de oturup karşısında ki manzaraya bakmaya başladı. Rüzgar daha da sert esmeye başlamıştı. Kuzgun saçları ile dans etmeye başlayan rüzgar keyif alıyordu.

Tuzlu deniz kokusuyla harmanlanmış gece ona ilk defa iyi geliyordu. Onsuz geldiği geceler boyunca sadece bu akşam keyifliydi.

Kafasını kaldırıp gökyüzünde yanan lambalarla biraz bakıştı. Nemli altın tozlarının üzerinden kalkarak, tuzlu suya doğru ilerlemeye başladı. Sakince gelip giden su ayaklarının altından geçmişti. Kollarını önünde birleştirdi ve tam karşısında olan aya baktı. Minik lambalar ile süslenmişti.

Ayın parlak görüntüsü suyun üzerine düşmüş, eskiden izledikleri gibi olmuştu. Ama şu an kendisi izliyordu...

Ya da o öyle sanıyordu.

****


Geçiş bölümü gibi bir şey...

Şu Ladin'i anlamayan varsa açıklayabilirim aşslkdjşaksj

Umarım beğenmişsinizdir çünkü ben beğenmedim yea. Okumadan atıyorum yea. Duygusal müziğimi de koyayım yea.

E.

Violinist // h.s.Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin