Gidişinin üzerinden ne kadar geçtiği hakkında hiçbir fikrim yoktu. Aniden hayatıma girişi beni daha fazla alt üst etmeden gitmesi gerekiyordu ve öyle de olmuştu. Gitmişti. Belki de beni aydınlatacak ışık oyken, çocukluğumun çağırdığı aydınlık o olacak olmasına rağmen gitmesi en doğru olandı. Aslında ben kendi ellerimle söndürmüştüm o çocuğun ışığını Deniz'e git diyerek. Bana yapılan kötülüğü şimdi ben, içimde yaşamak için umut kırıntılarıyla beslenen küçüğe yapıyordum. O kırıntılar ya toz olup yok olacak, ya da bana inat birleşerek güçlenecekti.
Onu her seferinde kendimden uzakta tutmak için elimden geleni yapmıştım. Ama o gitmiyordu. Vazgeçmiyordu. Benim için yanımda olduğunu söyleyip duruyordu. Ben onu ne kadar kırdığımın farkında bile değilken o pes etmeden yanımda kalmak için inat ediyor, kendini yok sayarak her anımda yanımda oluyordu. Sırf bana yakın olmak istediği için onu her şeyiyle yok sayıp bana verdiği değeri paramparça ediyordum. Bu ona karşı yaptığım en büyük bencillikti. Oysa ki bencilliğimi - her ne kadar bunu onun için yapmış olsam da- onu tamamen hayatımdan çıkarmak isteyerek başka bir bencilliğe sığdırdığıyordum.
İstediğim olmuştu,yoktu artık. Tam 2 hafta olmuştu. Nerde? Ne yapıyor? Hiç bilmiyordum. İlk haftada hayatıma girdiği andan itibaren yaşanan şeyler zihnimde gezinip durmuştu. Her saat, her dakika. 2.hafta biraz daha azalmıştı bu durum ama hala tamamen atabilmiş sayılmazdım varlığını zihnimden. Anlam verip çözemediğim tuhaf bir takım şeyler vardı onda. Bu durumu sadece hissedebiliyordum. Çünkü o tuhaflığı herhangi cümle veya kelimeyle anlatmak mümkün değildi. Hayal senelerdir hayatımda olan tek insan olmasına rağmen, böylesine tuhaf ya da vazgeçilmez hissettirmemişti kendini bana. Deniz'in bu kadar kısa sürede bende böyle garip duygular hissettirebiliyor olması normal bir durum değildi.Deniz'in hayatıma girdiği günden beri beni çok iyi tanıyıp, her şeyimle beni tanıdığını söylüyor olması, ve beni de buna inanmayı sağlayacak kadar dürüst davranması fazla düşündürücüydü. Bu kadar kısa sürede hakkımda bu kadar fazla şey biliyorum olması - hele ki ben herkesten bu kadar uzaktayken- imkansızdı. Beynimi kurcalayan onlarca şey vardı. Sanırım ben ilk kez kendim için bir şeyler yapıp Deniz'in kim olduğunu bularak tüm soruların beynimi uyuşturmasına engel olacaktım. Düşüncelerimi harekete geçirmek adına, haftalardır düşünmekten kafayı sıyıracak noktaya geldiğim kanepenin üzerinde doğrularak sehpanın üzerinde ki laptopu elime aldım. Açma tuşuna basıp beklemeye başladım. Telefonumun da lazım olacağını düşünerek telefonu almak için odama çıkan merdivenlere doğru yöneldim. Odaya girip hızlıca yatağımın üzerindeki telefonumu alıp salona geri indim. Açılan bilgisayarı dizlerimin üzerine aldım. Şimdii düşün bakalım Derin, seni bu kadar iyi tanıyan biri hayatına ilk ne zaman girmiş olabilirdi.
Bir kaç dakika boş boş ekrana baktıktan sonra aklıma düşen ilk şey çocukluğumun karanlığa düşmesine neden olan, acılarla büyümek zorunda bırakıldığım yetiştirme yurdu olmuştu. Tüm karanlığında zihnime kazınmış yurdun ismini arama motoruna aratıp çıkacak olan sonuçları beklemeye başladım. Çıkan sonuçlardan yurdun resmi sitesi olan siteye tıkladım. Karşıma çıkan tanıdık görüntüler boşluğa düşmeme sebep olmuştu. Ama açığa çıkarmam gereken konular vardı. Tüm karanlık düşünceleri o boşluğa bırakıp işime odaklandım. Sitenin arşivinden eski bilgilere ulaşmaya çalıştım. Ne aradığımı bilmeden hareket ediyordum ama karşıma çıkacak olan şeylerin beni yönlendireceğini düşünüyordum. Karşıma çıkan ilk şey eski öğretmenlerin isimlerinin olduğu bir liste olmuştu. Burdan ne çıkardı bilmiyordum ama ihtimal olabilecek her şeyi inceleyecektim. Listede sadece bir kaç öğretmenin ismi bulunuyordu. Çoğunun ya ismi yoktu ya da fotoğrafı. Ana sayfaya dönüp bu kez de ziyaretçi kısmına giriş yaptım. Orda kaldığım zamanlarda bizi görmeye gelen insanlar olurdu. Onlarla birlikte çekilen fotoğrafların, kişilerin kendi üyelikleriyle sayfaya eklendiğini duymuştum. Bir kaç kişinin ismi önüme çıkmıştı ama Deniz'le aynı soyadını taşıyan kimseyi bulamamıştım. Elde ettiğim sonuç yine aynıydı. Burdan da bir şey çıkmamıştı. İnternet sitesi olduğundan olsa gerek paylaşılan bilgileri kısıtlıydı. Bilgisayarı sehpanın üzerine bırakıp kanepede kendimi geriye attım. Düşünmem gerekiyordu. Düşünüp, mantıklı ve işime yarayacak bilgiler bulmam gerekiyordu.
Gözlerimi kapatıp derin bir nefes aldım. Beynime giden oksijen işime yaramış olacak ki aklıma düşen en mantıklı fikirle gözlerimi açıp tekrardan laptopu dizlerimin üzerine aldım. Siteden bir şeyleri bulmam zordu ama kurumun kendi arşivine ulaşabilirsem. İşime yarayacak olan bilgileri bulabilirdim. Sitenin adres kısmına girerek kurumun tam adresini telefonumun not kısmına geçirdim. Hızlıca salondan ayrılıp odama doğru koşar adım ilerlemeye başladım. Odaya girer girmez dolabın içinden iki parça kıyafeti yatağın üzerine fırlattım. Üzerimdeki kıyafetlerden kurtulup dolaptan çıkardığım siyah kotumla siyah t-shirt üzerime geçirdim. Bileğimdeki tokatla saçlarımı at kuyruğu yapıp iyice sıktım. Bu kez kendi isteğimle aynaya döndüm. Mecburen ya da tesadüfen değil. Aynadaki yansımama kısa bir gülüş attım. 1 ay öncesine kadar bomboş bir hayat yaşarken şuan kendim için bir şeylerin peşine düşüyordum. Belki de kendini bana hissettirip sonrasında hayatımdan çıkardığım adamın kim olduğunu bulmak için. Gerçekten kim olduğunu ve beni nasıl bu kadar yakından ve iyi tanıdığını öğrenecektim. Bu kez zihnime düşen düşünceleri yok saymamıştım. Aksine onları açığa çıkarmak için harekete geçmiştim. Deniz benim dönüm noktam olmaya başlamıştı. Şuan yapmayı planladığım şeyler için daha önce biri uğraşacağımı söylese göz devirip yok sayardım. Ama şuan, eski Derin'in asla ilgilenmeyeceği şeylerle uğraşıyordum. Eski Derin? Sanırım cidden değişiyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GEÇMİŞİN GÖLGESİ
Teen Fiction"Dünyan severek baktığın gökyüzünden ibaretken,beni nasıl anlayabilirsin ki" "Seni anlamak için gerekli olan tek şey dünyanın yok olmasıysa eğer,mavisinde yaşamaya korktuğun gökyüzünü siyaha boyamak,bana verilmiş kutsal bir görevdir."