Tepki verememiştim. Hiç tanımadığım, şu zamana kadar hiç görmediğim bir adamın sözüne inanamazdım.
Yukarı bakıp içimden üçe kadar saydıktan sonra tekrar karşımda ki adama bakmıştım. Sesimin sert çıkmasını umarak "Bu ne demek oluyor? Ne imâ ettiğinin farkındasındır umarım." dedim. Annemin üzerinde olan gözlerini bana yöneltti. Suratında ki o pis gülümsemeden eser kalmamış bir halde "Sienna, gerçekler her zaman acıtır." dedi.
Sinirimi bozan bu adamla daha fazla konuşmak istemedim ve hâlâ yerde oturan anneme döndüm. Ondan bir savunma beklememiştim aslında çünkü eli silahlı adamlara bu kadar kolay inanamazdım ama annemin yaptığı tek şey gözlerimin içine bakıp kafasını iki yana sallayarak "Üzgünüm, Sienna." demesiydi.
Nasıl yani? Dakikalar önce evime hırsız gibi giren adamlar doğruları mı söylüyordu? Karşımda acı içinde yatan yıllardır anne dediğim kadın annem değil miydi ve ben bunları beni götürmek isteyen tanımadığım bir adamdan mı duyuyordum? Hayır. Bunlar gerçek değildi. Olmamalıydı.
Annemin göz hizasına indim. Gözümden akan yaşlarımı saklama gereği duymuyordum ve gözyaşlarım yuvadan ayrılan kuşlar gibi tek tek yere düşüyordu. Annemin tüm bu olanları yalanlaması için gözlerinin içine bakıp "Her şey yalan de. Lütfen." dedim. Annem iyice dağılmış suratıyla bana bakıp "Yapamam." dedi. Hareket bile edememiştim. Kanım resmen donmuştu. İskeletimi oluşturan tüm kemiklerim kalbime batıyormuş gibi hissediyordum. Bir anda bütün enerjim bitmişti.
Ayağıya kalktım. O an kafamdan geçen tek şey burayı terk etmekti. Bir adım geriye gittim ve iri yarı olan adama "Gidelim." dedim. O an boynumda ince bir acı hissettim. Daha sonra iyice güçsüzleşen bacaklarım vücudumu taşımayı bırakmıştı. Gözlerim çoktan kapanmıştı bile. Son duyduğum şey ise annemin "Özür dilerim." demesiydi.
Gözlerimi açtığım oda beyaz duvarları olan temiz bir odaydı. Odanın köşesinde üzerinde oturduğum beyaz bir yatak vardı. Yatağın hemen karşısında duvara yaslanmış bir dolap vardı. Bir de odanın tam ortasında olan beyaz bir masa vardı.
Yaşadıklarım aklımda yeni yeni canlanmıştı. O adamlarla gelmek doğru bir karar mıydı bilmiyordum ama acilen ordan uzaklaşmam gerekiyordu ve tek kurtuluş yolu buydu . Orayı bir daha görmek istemiyordum. Çok zor olacağını biliyorum ama yapamazdım.
Düşüncelerim birbirleriyle yarışırken odanın kapısından sesler geldi. Düşüncelerimin yarışını sonlandıran sesler kapının açılmasıyla kesildi. Odanın aksine simsiyah giyinen bir adam elinde dosyalarla içeri doğru tek bir adım attı ve ardından kapı kapandı. Oturduğum yataktan ayağıya kalktığımda üzerimde ki kıyafetlerin siyah bir askılı tişört ve siyah bir şortla değiştirildiğini farkettim.
Adam masaya oturduğun da karşısında duran sandalyeye baktı daha sonra da gözlerini büyük bir yorgunlukla bana çevirdi. Sanırım sandalyeye oturmamı istiyordu. Sandalyeye doğru adımlar atarken adamın yüzünde büyük yara izlerini farkettim . Suratsız bir şekilde sandalyeye oturur oturmaz adam elindeki belgelerden okumaya başladı. "Sienna Green. 18 yaşında. Grubu ateş. Numarası 1. Altı yıldır aranıyor. Eğitimsiz. Sağlıklı. Artık içinde bulunduğu, devlete bağlı olan bu kurumun bir askeri . Gizli Askeri Eğitim Kampında ki eğitimi bittikten sonra devlet için askerlik yapacak. Her şeyi onaylıyor musun?" Diyip elinde ki dosyayı masada bana doğru ittirdi ve elinde ki kalemi uzattı. Gözlerim kağıdı incelerken buranın nasıl bir yer olduğu aklımda canlanmıştı. Eğer bu belgeleri imzalarsam devlet için çalışan bir asker olacaktım. Bu emri vâki beni sinirlenmişti. Bu hemen karar verilebilecek bir durum değildi. Kağıdı karşımda ki adama doğru itip "Sizin askeriniz felan olmak istemiyorum." dedim. Yüzüm de herhangi bir duygu yoktu ama içim karmakarışıktı. Adam eğik olan başını kaldırıp "Umarım sonun da sorduğum 'Onaylıyor musun?' sorusunu ciddiye almamışsındır. İmzala. Zorundasın." dedi. Büyük bir sinirle masaya doğru yaklaşarak "Yapmak istemediğim hiç bir şeyi yapmam. Bu da zorunda değilim demek oluyor." dedim. Adam asık suratına hiç yakışmayan bir gülümseme ile "Seni almaya gelen adamların anlattıkları doğruymuş demek." dedi. Bu sözüyle tüm o anlar beynimde tekrar yaşanmaya başlamıştı. Tekrar aynı duyguları yaşamıştım. Adam yüzünde ki gülümsemeyi eksitmeyerek sözlerine devam etti. "Ben de onların anlattıklarından yola çıkarak senin bu sözleşmeyi kabul etmeyeceğini zaten biliyordum. İşte bu yüzden sana bir teklifle geldim." Açıkçası bu teklif beni meraklandırmıştı ama merakımı gizleyerek "Dinliyorum." dedim. Adam da masaya yaklaştı."Annen sandığın kadının yaşamasını istiyorsan burayı imzalaman gerekiyor."

ŞİMDİ OKUDUĞUN
FIRE
Fantasi"Alevlerin çıtırtısı, atılan çığlıklar, etrafa mermi saçan silahların sesleri, hepsi bir araya gelip kulaklarımdan içeri süzülüyordu. Fakat o an yaşanılan hiçbir şey benim umrumda değildi. Umrumda olan tek şey alevlerin benimle olan uyumlarıydı. Et...