Bunu hiç beklememiştim. O an mutsuz değildim belki ama pek mutlu da sayılmazdım. Sonuçta bunu emeğim karşılığında almamıştım. İlerleyip sıranın en önüne geçmektense İnce adam'a döndüm "Neden? Ben henüz yeniyim. Bunu hakedecek bir şey yapmadım. Üstelik burada bulunmakta istemiyorum."
İnce adam belki de ilk defa bir duygusunu bu kadar belli etmişti. Gözlerini büyüterek bana döndü ve "Neyi sorguladığının farkında mısın? Hemen yerine geç. Yoksa seninde sonun Will gibi olur." dedi. Bundan korkmamıştım. Sonuç olarak buraya gelmek isteyen ben değildim. Tersine burdan kurtulmak istiyorum. "Korkak biri olmadığımı anlamanızı isterdim." dedim.
İnce adam yüzünü ve bedenini tamamiyle bana döndürmüştü. Sanırım onu iyice sinirlendirmiştim. "Asker sana bu bir emirdir. Hemen Ateş grubunun en önüne geç." dedi ve odadan bir hışımla çıktı. Odada bulunduğunu unuttuğum insanlara döndüğümde çoğu kişi şaşkınlıkla bakarken birkaç kişi de öfkeyle bakıyordu.
Herkes odanın içine dağılmaya başlamıştı. Birkaç kişi omzuma bilerek
çarpıp dışarı çıkan Will'in yanına gitmişti.
Burada ki herkes bana nefret dolu gözlerle bakıyordu. Eğer yaşanan bu olaylarda bir suçum olsaydı onları haklı bulabilirdim ama tam tersine Bay Emilson denilen adama bile cevap vermiştim.
Küçük adımlarla kapıya doğru ilerlerken içimden kimsenin bana bulaşmamasını diliyordum. Kapıya sadece bir kaç adım kalmışken önümde az önce rütbesini aldığım kız belirmişti. Emma ağlamamıştı ama üzgün olduğu her halinden belliydi. Gözlerinden canımı yakan ateşler çıkıyordu sanki . Emma biraz daha gözlerimin içine can yakıcı bir şekilde baktıktan sonra "Arkadaşlar buraya bakın." dedi. Gerçekten de öyle olmuştu. Herkes kafasını bu yöne çevirmişti. Bunu yapacak kadar delirmemeliydi. Sonuçta hala burada. Hala bu rütbeyi kazanabilir. Sessizce "Saçmalıyorsun." dedim ve yanından sıyrılıp odadan çıkmak istedim ama tam yanından geçerken kolumu sıkıca kavradı. "Bu rütbeye altı yıldır sahibim ama bugün çok ilginç bir şey yaşandı. Aptal bir eğitimsiz gelip benim rütbemi tek bir günde elimden aldı. Sizcede çok saçma ve şaşırtıcı değil mi?" Herkes Emma'nın dediklerini dikkatle dinliyordu. Şuan bir yalan bile söylese hepsi inanacak gibiydi. Sözlerine devam etti. "Bence bunun tek bir açıklaması olmalı. Eğitimsiz , Yüksek Heyete ve Bay Emilson'a rüşvet teklif etti ve onlar da kabul etti."
Bu resmen bir iftiraydı. Şuana kadar çok sabırlı davranmıştım ama bu kadarı fazlaydı. Sinirime hakim olamadan onu sertçe geriye doğru ittim. Bir kaç adım geriye doğru tökezledi. İşaret parmağımı ona doğru yöneltip "Çaresiz kaldığında iftira atacak kadar düşüncesiz ve bencilsin!" diye bağırdım. Tepkisizce bizi izleyen diğer herkes olanları yeni yeni kavramıştı. Kalabalığın arasından bana doğru koşarak gelen iki kişi kolarımı arkada sıkıca birleştirip tuttu. O kadar güçlülerdi ki kollarımı kıpırdatamıyordum bile.
Emma tökezlemeyi bırakıp toparlanmaya başlamıştı. Ateş grubu ise "Vur!" diye bağırıyordu. Diğer gruplar, olanları izlemekle yetiniyordu. Geriye kalan takım liderleri ise bir arada durmuş bizi izliyorlardı ama olanlar onları pek ilgilendiriyor gibi değildi.
Emma bana doğru yaklaşmaya başlamıştı. Kollarımı bu etten kelepçeden kurtarmak içn çırpınıp duruyordum. Fakat hiç bir faydası yoktu.
Emma elini sıkı bir yumruk yapmıştı. Daha sonra yumruğunu büyük bir hırsla yüzüme yerleştirmişti. Suratım sağ tarafa doğru savrulurken ağzıma çoktan metalimsi kan tadı gelmişti. Canım çok acımıştı ama eğer ona sinirimi ve acımı belli etseydim suratıma yerleştirdiği yumruklar onu daha çok mutlu edecekti. Bunu istemediğim için ona bakıp kırmızılaşmış dişlerimle sırıttım. Hemen ardından sessizce kıkırdadım. Acımı saklamak beni yormuştu. Düşündüğüm gibi sırıtışım onu daha çok hırçınlaştırmıştı. Bu sefer sert yumrukların hedefi yüzüm değilde karnımdı. Hedefi bulan her yumruğun ardından kanlar ağzıma hücum ediyordu. Yumrukları çok sertti. Karın bölgeme vurduğu halde acısını tüm kaslarım hissediyordu. Gözlerimi kapatıp bir şekilde burdan kurtulmak istedim.
İyice hırçınlaşan Emma'nın yumrukları gittikçe sertleşmişti. Vücudum acıya dayanamayarak pes etmeye başlamıştı. Bedenimi ayakta tutan kollarıma sarılı etten kelepçelerdi. Bilincim yavaş yavaş kapılarını kapatmaya başlıyordu. Fakat bir anda karnıma ve yüzümü hedef alan yumruklar durmuştu. Gözlerim açıktı ama yumrukların kesilme sebebini görememiştim. Hemen ardından yere düşmüştüm. Etten kelepçelerden kurtulan kollarım uyuşmuştu. Bilincim son kapısını kapatmadan önce iki güçlü kol yer ile olan bağlantımı kesmişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
FIRE
Fantasy"Alevlerin çıtırtısı, atılan çığlıklar, etrafa mermi saçan silahların sesleri, hepsi bir araya gelip kulaklarımdan içeri süzülüyordu. Fakat o an yaşanılan hiçbir şey benim umrumda değildi. Umrumda olan tek şey alevlerin benimle olan uyumlarıydı. Et...