3.Bölüm -Eğitimsiz-

57 22 22
                                    

  Ona çok kızgındım, kırgındım ama sonuçta o beni diğer annelerin çocuklarına yaptığı gibi sahiplenip sevmişti. Onu affedebileceğimi sanmıyordum ama her zaman seveceğimden emindim. Cevap vermek için fazla düşünmeme gerek yoktu. "Bir gün hepinize her şeyin hesabını soracağım." diyip elindeki kalemi bir hırsla aldım ve okumaktan sıkıldığım anlaşmayı imzaladım.

    Tehditimi umursamayan adam sandalyeden kalkıp bir kaç adım attı. Oda da tur atarken bir yandan da konuşuyordu. "Burada ki takım  arkadaşların altı yıldır eğitim görüyorlar. Fakat sen altı yıldır kayıp olduğundan dolayı onlardan çok daha geridesin. Bu yüzden bir aylık hızlı bir eğitime gireceksin. Bazı günler bir saat uyuyacaksın. Bazı günler ise hiç uyumayacaksın. Tabii takım arkadaşlarınla da gireceğin dersler olacak. Bu dersler de senin bazı yeteneklerin keşfedilip geliştirilecek. Şimdi sana göreceğin dersleri anlatacağım. Daha çevik ve sert olabilmen için dövüş dersleri göreceksin, Savaşlarda daha etkili olabilmek için taktik dersleri göreceksin, Fiziksel açıdan güçlü olmak için bir kaç spor dersi göreceksin, Silah kullanımında ustalaşacağın silah dersleri göreceksin. Bu dersleri hem takım arkadaşlarınla görecek hem de ayrı olarak tek başına göreceksin. Şimdi ise arkadaşlarınla göreceğin ilk ders için hazırlanman gerek. Dolaptaki üniformanı giy, ben seni dışarıda bekleyeceğim." dedi. Bu sırada odanın içinde tur atmayı bırakmış kapıya doğru yönelmişti bile. tam kapıyı açmak için bir kaç tuşa basacakken arkasına dönüp "Bu arada artık bu oda da değil ortak yatakhanede yatacaksın." dedi. Daha sonra yine bir kaç sesle kapı açıldı ve adam odadan çıktı.

  Dolabı açıp içerde asılı olan üniformaları gördüğümde düşündüğüm tek şey nasıl bir şeyin içine düştüğümdü. Burada olmak istemiyordum. Devlet için bir asker olup emirleri uygulamak zorunda kalmakta istemiyordum. Zaten derslerde pek başarılı olabileceğimi sanmıyordum. Belki dövüş derslerinde şansım yaver  gidebilirdi çünkü babam ben küçükken bana bir kaç dövüş dersi vermişti.

  Askeri tarzı üniformaları giydiğimde az önce adamın yaptığı gibi tuşlara basarak kapıyı açtım. Kapının tam önünde dikiliyordu. Boğazımı temizleyip "Tamam.  Giyindim, gidebiliriz." dedim. Adam konuşmadan kafasını tamam anlamında salladı. Daha sonra tek bir adımla önüme geçip yürümeye başladı. Ben de onu takip ediyordum.

Geçtiğimiz tüm koridorlar birbirinin tıpa tıp aynısıydı. Koridorlar dar ve bembeyazdı. Başka hiçbir rengin tonu yoktu. Kapılar duvarlarla aynı renk olduğundan farkedilmesi çok zordu. Bir asker kurumundan daha çok hastaneye benziyordu. En sonunda bir merdivenden daha indiğimizde önümüze büyük bir kapı çıktı. Adam kapıyı sertçe açtı ve bana eliyle burda durmamı işaret etti. İçeri girdiğinde ince bir adam biraz ileride ayakta duruyordu. Beni buraya getiren yüzü yaralı adam ince adamın yanına doğru gitti ve kulağına bir şeyler fısıldadı. Ben de bu sırada odanın gördüğüm kadarını incelemiştim. Açıkçası bu odanın da her tarafının beyaz olacağını düşünmüştüm ama burası daha çok bir depoya benziyordu. Boş alan çok fazlaydı ve her yere kahverengi, bej ve krem renkleri hakimdi. Yüzü yaralı adam işi bittiğinde odadan çıktı ve bana bakıp "Bol şans" dedi. Yanımdan sıyrılıp gittiğinde ileride ki ince adama bakıyordum. İnce adam ise karşısına doğru bakarak biraz yüksek ve sert sesle "Bugün sanırım bir ilk yaşayacaksınız." dedi. Sanırım konuştuğu kalabalıktan bir kaç gülüşme sesi geldi ama ince adam lafına devam etti. İnce adam "Aranıza yeni biri katılacak ve bu katılan kişi tamamiyle eğitimsiz." dedi. Aslında tamamiyle eğitimsiz değildim. Sonuç olarak babamdan birkaç dövüş dersi almıştım ama sanırım bu kimsenin umrunda değildi. İnce adam bir adım daha geri gelerek "Sienna Green." dedi. Bir kaç adımla içeri girdim. Açıkçası korkmuyor ve utanmıyordum. Omuzların dik bir şekilde ince adamın yanında durdum ve ince adamın konuştuğu yöne doğru döndüm. Odadaki herkes dört gruba ayrılmıştı. Her bir grupta 10 kişi vardı ve bu grupların önünde de takımın lideri olduğunu düşündüğüm biri duruyordu. Hepsi ile yaşlarımız yakın gibiydi.

   Beni gördüklerinde bazı gülüşmeler ve fısıltılar duyulmuştu. İlk grubun arka sıralarından biri "Tamamiyle eğitimsiz biri aramıza katıldığına göre , Fred umarım artık sonuncu olmazsın." diyince tüm gruplar kahkaha atmaya başladı.İnce adamın küçük bir öksürmesiyle tüm gruplar aniden sustu ve adam laflarına devam etti. "Hepiniz onun hangi takımda olduğunu merak ediyorsunuzdur. Özellikle de kaptanlar. Emma , Finn , Rainy ve Sky. Sırasıyla görüşlerinizi söyleyin."

    Önce ilk grubun kaptanı konuşmak için bir adım öne çıktı. Bu Emma'ydı sanırım. Arkasına dönüp kendi grubuna baktıktan sonra "Ateş grubu eğitimsizleri kabul etmez." dedi. Sırıtmamak için kendimi zor tutmuştum. Kız sözlerine devam ederek "Üzgünüm Rainy ama senin takımına gireceğini düşünüyorum." dedi ve hemen sonra arkasından gülüşmeler duyuldu. Tepkisiz kalmak yerine aşağılayıcı bir gülümseme yerleştirdim yüzüme. Aynı gülümsemeyi taşıyan ince adam "Sky?" dedi. Hemen Ateş grubunun yanında bulunan grubunun en önünde ki takım kaptanındaydı sıra. Bir adım öne geldi. Boğazını temizledi ve gözlerimin içine bakarak "Su grubu eğitimsizleri değil, eğitilemeyecekleri kabul etmez."  dedi. Yüzümdeki aşağılayıcı gülümsemeyi silmiştim.

   Ateş grubundan küçük fısıltılar gelmişti.  Daha sonra buna karşılık olarak su grubundanda fısıltılar gelince bu küçük fısıltılar büyük bağırışmalara dönüşmüştü. Kavgayı sonlandıran İnce adamın tekrardan boğaz temizlemesiydi. İnce adam küçük bir adım ile öne doğru ilerleyip "Yeter. Şimdi Emma, sen grubunun en arkasına geç." dedi. Sanki Emma ve oda da ki diğer herkes için İnce Adam'ın sözleri artık söz değil de birer obje gibiydi. Herkes şaşkınlıkla İnce adamın ağzından dökülen sözlere odaklanmıştı. Emma gözleri dolu bir halde "Nasıl yani? Bay Emilson ne demek bu?" dedi. İnce adam duygusuz bir şekilde "Ne anladıysan o. Will sen ise dışarı. Yeni hayatında başarılar." dedi. Will hiç bir şey diyemedi. Odadan hıçkırıklar içinde dışarı çıktı. Bu kararlara karşı çıkan ateş grubundan gelen fısıltılar artmıştı. İnce adamın verdiği duygusuz kararlar onları tanımadığım halde beni bile üzmüştü. Kim bilir nasıl hayalleri vardı. İnce adam gözlerini bana yönelttiğinde içim biraz huzursuz olmuştu.  "Sienna. Grubun en önüne geç. Ateş grubunun takım kaptanı sensin."

FIREHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin