Bölüm 1 - Siyahın Renkleri

1.5K 85 11
                                    

   Evet bu hikaye arkadaşım ile başladık. Içinde çok kötü dram var şimdiden söyleyim... Neyse uzatmadan başlayalım ^.^

               * ~~~ * ~~~ * ~~~ *

   Odamdan çıkmadan önce son kez masamın üstündeki yeşil saate baktım. Ah okula geç kalmıştım. Eğilip çantamı yatağımınyanından aldım. Kalktığımda gözüme duvarda asılı olan resim çarptı. Anılarım hızlıca gözlerimin önünden geçti.

   Annem bizi küçükken terketmişti. Babam ise abim 3, ben 1 yaşındayken vefat etmişti. Annem bizi terkettiğinde, zorunlu olarak akrabalarımızda kaldık. Ama onlar bizi yük olarak gördü bu yüzden bizi yetimhaneye bırakmak üzereyken babamın çok eski bir arkadaşı Kim Hwang So bizi sahiplendi. Ki bu sayede Jin-oppa ile tanışmış oldum. Hatırladığım kadarıyla 4 yaşında onlarla yaşamaya başladım. Bütün okul masraflarımızı ödediler. Bize kitafetler aldılar. Kısacası her çocuğun sahip olabileceği normal bir hayat yaşadık. Yada yaşamalıydık...

   Okulda, yetim olduğumuzdan bizimle çok dalga geçildi. Kiyafetlerimizi yırtarlardi yada defterlerimizi karalarlardi. Jin-Oppa'nın ve abimin beni çok koruduğunu bilirim. Abim her geleni döverdi ama aynı şey Jin için geçerli değildi. Bizden büyüktü ama dovusme yeteneği yoktu. Beni korumak için bir kaç kere dayak yemişti. Ona çok şükür borçluyum. Ama bunların dışında unutamadığım bir gün var. Onunla tanıştığım gün...

   Kidoh ile tanıştığım gün...

   Okulda ilkbaharın gelişini kutlamak için resimler yapıyorduk. Çok hoş bir çiçek resmi yapmıştım -bana göre hoş- Okul dönüşü Kim ahjummaya (nasıl yazılıyor bu) göstermek için sabırsızlaniyordum. Abim arkadaşları ile takılıyordu bu yüzden eve tek başıma dönüyordum. Yolda önümü sınıfımdaki küçük serseriler kesmişti. Evet, burası bir ilk okul. Ve evet, burada kabadayilar var.

   Resmimi aldılar bir kaçı üstüne siyah boya döktü, diğeri ise kağıdı yırttı. Birileri abime haber vermiş olmalıydı ki abim çıka geldi. Zaten o gelmeseydi dayağı az daha yemiş olacaktım. Abim onları döveceğini umut ederken abim dövülmeye başladı. Ne olduğunu anlayamamıştım, çok kötü bir biçimde ağlıyordum. Jin'e baktım ama o hiç birşey yapmıyordu. Bana baktı. Yüzünde şok olmuş bir ifade vardı. O korku dolu gözleri hayatım boyunca unutmadım. Jin arkasına dönüp koşmaya başladı. O zamanlar onun kaçtığını sanmıştım. Hatta ona olaydan sonra "Korkak tavuk" diye bağırmıştım. Ama aslında kavgayı ayırmak için öğretmeni çağırmaya gitmişti. Ondan hala özür dilemedim. Ondan özür dileyecek yüzüm de yok zaten...

   Abim orada dövülürken bir çift el gözlerimi kapattı ve beni başka bir yere sürüklemişti. Ayaklarım istemeden bu yabancıyı takip etmişti. Gözlerimi açtığımda kulübe gibi bir yerdeydik. Karşıma oturdu ve yanını göstererek bana oturmamı söyledi. Dediğini yaptım. Benden en fazla bir yaş büyüktü. Cebinden bir kaç pastel boya çıkardı, diğer cebinden ise benim resmini çıkardı. Bana döndü.

   "Önemli olan nasıl gördüğün değil, nasıl hissettiğindir." Elimi aldı ve kalbinin üstüne koydu. "Önemli olan burası ile dünyayı görmektir." Sonra elimi bırakıp boyaları aldı. Ortadaki siyahlığa hiç dokunmadan resmin etrafına rengarenk çiçekler çizmeye başladı. Işini bitirince bana uzattı. "Peki şimdi, siyah bir lekeden başka ne görüyorsun?" Resmi  elime alip baktım. Bu... Bu inanılmazdı. Ortadaki leke kaya gibi duruyordu ve onu kırıp çıkan rengarenk çiçekler vardı. Ona baktım.

   "Şimdi siyahın renklerini görme zamanı." Bir çocuk böyle laflar etmezdi. O sadece bir çocuk değildi.

   Olamazdı...

Siyahın Renkleri - Colors of Black (ASKIDA)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin