Bölüm 2 - Buruşmuş Broşür

1K 74 18
                                    

   Geç gelen bölümler...

   Gergin yazar...

   Sinirli okuyucular...

   Hadi hep birlikte bir nefes alalım!! -nefes alır- Ohh rahatladık mı? Hadi başlayalım bakalım!! 

   Ve kızlar biliyorsunuz bu benim için çok zor çünkü ben bir fantastik fic yazarıyım. Sadece romantizm benim tarzım değil. (İçimdeki Kris aşkına o.O) Yani bölümler çok saçma olursa anlayın ben bir öküzüm :D Keyifli okumalar!!

   .

   .

   .

                 * ~~~ * ~~~ * ~~~ *

   Altimdaki kişiden destek alarak kalktım. Ona bastığımda çığlık attı. Dönüp baktığımda onun Jin-Oppa olduğunu gördüm ve ben onun şeyine basmıştım...

   Şeyine...

   Beynim çığlıklar içindeydi. Ama onları susturdum. Ve kırmızı kesilmeme izin verdim. Ona baktım,yerde acı çekiyordu. Oh oppa...

   "Oppa yardım ister misin?" Elimi ona uzattım. Sesimi duyunca dikkatini bana verdi. Gözlerimiz buluşunca kıpkırmızı kesildi. Oppa sende böyle davranma. Elime karşılık vermeyip kendi başına kalktı. Üstünü silkeledi. Acı çektiğini belli etmemek için çok zorluyordu. Ona cevap vermeden kütüphaneye geçtim. Hala aklımda ona dokunduğum vardı. Bu ilk seferimdi. Bir erkeğe ilk defa bu kadar yakın olmuştum.

   Fazla yakın...

   Öğretmenin verdiği listedeki kitapları raflara koyacaktık. Ve en azından 200 kitap vardı burada. Bizim okulda kitap okuyanlar mı vardı? Çok garip... Listeleri bölüştük ve bunların hepsini konuşmadan yapıyorduk. Ahh neden bu kadar utangaçtı ki? Eğer o böyle olmasaydı bende gerilmezdim.  Kütüphanenin kapısı açıldı ve içeriye üst sınıflardan iki tane şımarık kız girdi. Bu tipler mi kitap okuyordu diye içimden geçirdim. Kızlar Jin'in yanına gelip onunla konuşmaya başladı. Onu karaokeye filan davet ettiler. Dertleri neydi? Onun burada işi vardı, yoksa bunu göremeyecek kadar saf mıydılar? Tch, Her neyse ne? Ama Jin'in bu kadar popüler olduğunu bilmiyordum. Gerçi okul sıralamasında ilk 10'daydı, yani popüler olması normal. Jin kızlarla ders hakkında konuşuyordu. Onları takmayıp işime devam ettim. Üst raflara koymam gereken bir kitap vardı. Merdiveni alıp üstüne çıktım. Yükseklik korkum yoktu ama başımı döndürüyordu. Bir an dengemi kaybettim ve ayağım kaydı. Tam düşerken biri beni yakaladı. Tam kucağına düşmüştüm. Gözlerimi açıp baktığımda yine Jin olduğunu gördüm. Yine kendimi tutamayıp kızardım. Kızlar ağızları bir karış açık bir halde bizi izliyorlardı.

   "Bu sefer yakalayabildim." Bana gülümsemeyi bırak seni sersem-Oppa! Sol omzuna bir yumruk geçirdim ve beni yere indirdi. O sırada kütüphaneye bakınca birinin oturmuş kitap okuduğunu fark ettim de ne zaman gelmişti? Iyice bakınca onun Kidoh olduğunu farkettim. Beni izlemek için mi gelmişti? Ah, saçmalama Sun Hi. Üniversiteye hazırlanıyor olmalı, sonuçta 2 senesi kaldı. Bir dakika! O bana mi bakıyordu? Gözlerimizin buluştuğuna yemin edebilirim. Hemen kutudan bir kitap alıp gözlerime siper ettim. Acaba hala bana bakıyor muydu? Kitap yavaşça gözlerimin önünden çektim. Kafasını kitabın arkasına gömmüştü. Derin bir nefes verdim ama hala gözlerim onun üstündeydi. Ahh, dikkatimi dağıtıyordu. O sırada kafasını kitabın arkasından kaldırdı ve...

    Yüzü...

    Kendimi tutamayıp kahkaha patlattım. Yüzüne bıyık çizmişti ve çok komik bir ifade ile bana bakıyordu. Kendimi durduramıyordum. Kızların bana bakmakta olduğunu farkettim, çenemi kapadım ve Kidoh'un yanına gittim. Karşısındaki sandalyeyi çekip oturdum, hala bana sırıtıyordu. Yüzüm yanmaya başladı. Kollarımı masanın üstüne koydum, kafamı ise kollarımın üstüne. Onu Seollal'a* çağırmayı planlıyordum. Bunun için cesaretimi toplamaya çalışıyordum. Ama sadece çalışmakta kalıyordu. Kafama bir şeyin dokunduğunu hissettim. Birisi büyük ihtimal kalem yada ona benzer birşey ile kafamı dürtüyordu. Kafamı beni rahat bırakması için sağa sola doğru salladım. Beni dürtmeyi bıraktı ama peşinden tekrar başladı. Bu sefer elim ile müdahale edip kalem -yada her neyse onu- yakalamaya çalıştım. Bunlar olurken kafamı bir santim bile yukarı kaldırmanıştım. Çabuk kaçmıştı, yakalayamamıştım. Bu Kidoh muydu? Resmen benimle oyun oynuyordu. Aklıma çocukluğumuzda oynadığımız oyunlar geldi. Gerçi Kidoh o zamanlar fazla çekingendi. Diğer çocuklar ile pek takılmazdı. Belkide ilk arkadaşı bendim. Ben düşüncelere dalmışken kalem kafamı yine dürtmeye başladı. Artık sinirlenip kafamı bir hızla kaldırdım. Tam Kidoh'a bağırmak üzereydim ki...

Siyahın Renkleri - Colors of Black (ASKIDA)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin