Basketbol, cogu kişi için sadece spor olan birşey benim için ise bir tutku...
***
Alarmın sesiyle uyandım, alarmi ne icin kurmuştum diye düşürken antremanım olduğu aklıma geldi. icimi bir mutluluk kapladı. Hemen çantamı hazırladıktan sonra dün akşamdan kalma masadaki kahvaltılıklardan atıştırdım. Annemi ve küçük kardeşimi uyandırmadan annemin bizim için canla başla çalışarak kazandığı parayla aldığı kırmızı basketbol ayakkabılarımı giydim. Yolda yürürken açma germe hareketleri yaparak ısınıyordum bir yandanda kolej takımı seçmelerinde başarılı olur muyum acaba diye düşünüyordum. Evet. birazda kendimden bahsediyim. Ben Gök ailesinin "tek erkegi" Korhan. Babam ben cok küçük yaştayken trafik kazasinda ölmüş. Kamyon şoförüymüş, annem öyle söylerdi. Kardesim Aslı daha yeni dogmuştu babam öldüğünde. 17 yaşındayım, kardeşim ise 10 yaşında. Kardesim bizim semtteki bir ilkokulda okuyor. Ben ise semtimizdeki bir meslek lisesindeyim. Annem asgari ucretle bir firmada calışıyor. Gelelim bugüne. Bugün benim için çok önemli çünkü şehrin en önemli kolejlerinde antremana davet edildim eğer kendimi gösterebilirsem okulda iki yıl burslu okuyabileceğim.(karakterim okula.1 sene geç başlamış)
***
Bu antremana nasıl davet edildim diye sorarsanız:
Evimizin yakındaki parkta bir basketbol sahası var. Akşam saatleri oralar her ne kadar tehlikeli olsada basketbol oynamak icin değerdi. Bizim bir sokak basketbolu takımımız var. Huso(Hüseyin) Kaplan(Fahri) Rose(Fırat) Adonis(Batu) Kory(Ben) ve lakabı olmayan Berkay. Basketbol sahasınız genellikle biz doldururuz. Daha fazla ayrintiya girmeden konuya giriyim. Dedigim gibi aksam saati basketbol oynuyorduk. Ben yine döktürüyordum. Insan sevdiği işi iyi yapar derler ya, işte ondan. üçe üç maç yapıyorduk. Aralarinda tek smac basabilen bendim. (boyum 1.85 olmasina rağmen) Potanin yakınında bekliyordum. Top adonisteydi, bu çocuk harikaydi(benim kadar olmasın) Elimi kaldırarak alle up pası atmasını istedim. Oda işini çok iyi yaparak potanın yakınına müthis bir pas attı bende bu pası enfes bir smaçla tamamladım. Birden sessizlik oldu ve sadece alkış sesleri duyuldu. Tellerden dışarı doğru bakınca karanlıktan şık giyinimli biri alkışlayarak çıktı. O tellere yaklaştıkça bizde arkadaslarla beraber tellere yaklaşıyorduk. Tellere ulastığında "-mükemmel smac" dedi. "-Tesekkurler" diyerek yanit verdim. Nerde okuduğumu sordu. Meslek lisesi deyince, üzgün bir tavırla "-harcanıyorsun." dedi. Ardından kendisinin kolejde koç olduğunu söyledi. "-Yarin gel seni bir deniyim" dedi.
***
Allah bu toplu taşımalardan razı olsun, 20 dakikada vardım koleje. Saat 8.45'ti antremanin başlamasına 15 dakika kalmıştı. Cok heyecanliyim. Kendime güveniyorum ama takımdakilerin ne kadar iyi olduğunu bilmediğim için tedirginim.Son 5 dakika(!) Salona adımımı attım. Ayaklarımı yere sürtünce çikan ve yankılanan ses hosuma gitmisti. Nede olsa ilk defa bir salona ayak basıyorum. Belki rezil olucaktım belkide şans yüzüme gülmüştü. Beni davet eden adam yani koç salona giriş yapti. Eliyle beni kendine doğru çağırdı. Hızlı adımlarla koçun yanına gittim. Üstümdeki Brooklyn Nets formasını gostererek: "-çıkar şunu" dedi ve kolejin formasını uzatarak giymemi istedi. Giymek istemedim çünkü uzerindeki forma Joe Johnson formasiydi. idolümün formasıydı. En önemlisi kardesimin harçlıklarını biriktirerek bana doğum günümde aldığı tek formamdı. Ama sonunda koç galip geldi ve kolej formasını giydim. brooklyn forması icimdeydi ama. Koçla konustuktan sonra tek başına ısınmak için salonu turlamaya başladım. Takim arkadaslarimi bekliyordum. Kosmaktan sıkılınca kendi kendime potaya zıplayarak asılı kalmayi denedim biraz uzun geldi ama en sonunda rahatca asildim. Işte olan bu potaya asılı kalırken oldu. Salonun trubunlerine bir kiz girdi. Bu bir kız mıydı? Basketboldan bile güzeldi... Bu güzellige öyle bir dalmışımki ister istemez göz göze geldik. Kız bana bakınca gulmeye başladı. Neden güldüğüne anlam verememiştim ki kollarımın ağrıdıgını hissederek potada asılı oldugum aklima geldi.