†n†

1.2K 130 28
                                    

Tony Stark nefesini tutarak bir süre kendine zaman tanıdı. Tüm sinirinin geçip gitmesini ve önünde duran imzalı anlaşmayı çöpe atmayı bekledi. Masanın üzerine bıraktığı telefon titrediğinde hemen eline aldı ve ne beklediğini bilmeden hızlıca açtı.
"Bunları sabah konuşalım, Tony. Başım ağrıyor." 
Tony eski telefonun ekranına bakarken kendini kastığını fark etmese de parmak boğumları beyazlamış ve ellerinin içi terlemişti. Ne yaptığından habersiz bir şekilde isme bastıktan sonra telefonu kulağına dayadı ve sandalyesinden kalkıp camdan gözüken geniş boş araziye bakışlarını dikti. Tam telefonun cevaplanmayacağını düşünürken duyduğu ses onu tüylerine kadar ürpetti.
"Tony?" 
Tony nefesinin kesildiğini hissettiğinde boşta duran elini hemen yanındaki sandalyenin başına koydu.
"Tony orada mısın?" 
Tony karşı taraftan gelen titrek ve yorgun sesi duyduğunda gözlerini kapatarak durumu gözünün önüne getirmeye çalıştı ancak aklına gelen fikirle kararından vazgeçip bilgisayarının başına geçti ve birkaç tuşa basıp uygun düzeneği kurdu.
"Tony bir şey mi oldu?" 
Tony son tuşa basmadan önce karşı taraftan gelen endişe dolu sesle duraksadı ve sertçe yutkundu. Önce bilgisayarın tuşuna bastıktan sonra telefonun tuşuna da bastı ve konuşmayı sonlandırdı. Gözlerini kapatıp kafasını arkaya attıktan sonra yaptıklarını kafasında oturtmaya çalıştı ancak kendi içinde girdiği çatışma buna fırsat vermiyordu. Tam aklından geçenleri susturmak üzereyken bilgisayarından gelen sesle evrenin ona bir cevap vermek istediğini düşündü. Normalde olsa gülüp geçeceği bu duruma şimdi inanmak istiyordu.
"Friday, Ross'a ilet ekibi toparlasın." 
Tony masanın üzerine bıraktığı deri ceketini aldıktan sonra telefonuda ceketinin iç cebine yerleştirip büyük odanın çıkışına ilerledi. Neden hala bu odaya geldiğini, neden hala bu odaya dokunulmasına izin vermediğini bilse de son kez odadaki kokuyu içine çekti ve odanın kapısını kapattı.

***

"Beni ziyarete gelmişsin, çok hoş."
Tony elinde tuttuğu viski bardağını karşısındaki duvara fırlattığında asansörün kapısı açılmıştı. Tony tam eve yerleştirdiği işletim sistemine bağıracakken asansörden çıkan kişinin kızıl saçlı kadın olduğunu görünce bıkkınca koltuğa bıraktı kendini.
"Kimse sana kaçak bir casus olduğunu söylemedi mi? Oysa ki ben açıkca belirtmiştim."
Natasha Romanoff gözlerini devirerek kırılmış bardağı ezerek Tony'nin salonundaki ezbere bildiği yardım çantasını çıkardı.
"Demek ki anlaşılmamış."
Natasha yanına oturduğunda Tony gözlerini kısarak bir süre onu izledi. Tony'nin elini ellerinin arasına alıp tam kutudan aldığı sargı bezini alacaktı ki bir anda Tony bileklerini kavrayarak onu altına aldı. Normalde imkansız olan bu durum bir anlık boşluğa gelerek imkanlı hale dönüştüğü için Tony'nin yüzünde ukala bir gülümseme ve sarhoşluğun sersem belirtileri vardı.
"Umarım olduğun yerden memnunsundur."
Natasha yeşil gözlerini devirerek Tony'i kenara ittiğinde Tony koltuğun üzerine savrulup kıkırdadı.
"Olduğum yerde senin gibi birisi yok."
Natasha sargı bezini ve diğer malzemeleri aldıktan sonra sertçe Tony'nin elini çekti ve yaraları sarmaya başladı.
"Seni önemseyen arkadaşlara sahip olduğun için şanslısın." 
Tony başını sallayarak cebinden çıkardığı eski telefonu Natasha'nın kucağına attı ve işi biten elini çekip kendine içki doldurmak için mutfağa ilerledi.
"Telefondan takip edip yerlerini belirmiştik ama bundan önce bu yeteneklerini göremediğimiz takım arkadaşlarımız numaralarını gösterme kararı almış." 
Natasha incelediği telefonda mesajlar kısmına girdiğinde telefonun üstünden Tony'e baktı.
"Bize bir tuzak hazırlamışlar."
Natasha'nın gözleri hızlıca mesajlar üzerinde gezindiğinde Tony içkisini yudumlamaya başlamıştı bile.
"Tony burada yazanlar... Daha doğrusu senin demek istediklerin, bunun an-"
Tony bardağını sertçe tezgaha bıraktığında Natasha gözlerini kısarak telefonu kapatıp ona döndü.
"Kahrolsun Natasha. Bilmiyorum."
Natasha bakışlarını Tony'nin gözlerine diktiğinde Tony gözlerini kaçırarak çevreye bakındı.
"Saklamana gerek yok."
Tony kafasını kaldırdığında Natasha onun dolu gözlerini gördü ve hayatında parmak sayısını geçmeyecek bir hareketi yapmak için yerinden kalktı.
"İkimizde bunu yapamayacağımı biliyoruz."
Natasha mutfağa girdikten sonra Tony içkisinden tekrar yudumladı ve saçlarını karıştırarak bakışlarını Natasha'ya dikti.
"Onun peşinden koşarak yada onun odasında oturarak yapamayacağını da biliyoruz ama." 
Tony gözünden süzülen yaşı silmek için yeltendiğinde beline dolanan kollarla donakaldı.
"O buradayken hiç belli etmemiştin."
Tony kollarını Natasha'nın ince bedenine sardıktan sonra kafasını kızıl saçlara gömdü ve gözyaşlarının aralarında kaybolması için dua etti.
"Çünkü ona şimdi ihtiyacım var."
Natasha Romanoff bu hissi bildiğinden dolayı daha da sıkı sarılarak bu adamın yaralarına biraz yardım edebilmiş olmayı diledi ancak onun durumunun kendinden farklı olduğunu biliyordu. Steve yapmaması gereken bir yanlışı yapmış ve öylece gitmişti, bunu kimse affedemezdi ama Tony denemişti ta ki Steve bunu tekrar bozana dek.
Natasha düşüncelerden sıyrıldığında Tony'den ayrılarak kendine bir bardak içki doldurdu.
"Sen bir delilik yapmadan biraz daha seninle kalabilirim." 
Tony gözlerini silerek içkisini fondipledi ve bardağı tezgaha bıraktı.
"Sanırım sadece uyuyacağım." 
Natasha başını sallayarak içkisini bitirdi ve omuzlarını silkti.
"Kaçak olduğumu biliyorsun değil mi? Ve sabah olmak üzere."
Tony yüzüne yerleştirdiği yamuk gülümsesiyle mutfağın çıkışına ilerledi.
"Stark kulesini biliyorsun, rahat davran."
Tony adımlarını odasına doğru adımlarken duraklayarak masanın üzerindeki telefonu aldı ve odasına girdi.

***

Beni ziyarete gelmişsin, çok hoş.

İstersen bir tane daha ayarlayabiliriz ama bu sefer seni görmek isterim.

Belki bu sefer yanında kimlerle geleceğinden biraz bahsetmek istersin.

Kızıl bir casus gibi mi mesela? 

Senin tarafındaysa neden olmasın.

Benim kulemde desek daha doğru olur ;)

Bir daha böyle olmayacağını bil.

Bu ucuz numaralarla gelmeyeceğim.

Umarım gelmezsin, Stark.

Çünkü Howard bu çabanı görse...

Cümleni tamamla, Rogers.

Sana olan tüm bu saçma duygularımın tek bir yere odaklanmasını sağlıyor.

Nefret gibi.

İntikam gibi.

Yada çok yanlış yollara sapıyorlar.

Stark.

Kendi yaralarımı göstermemek için sana kelimelerle vermeye çalıştığım zarardan daha ileri gitmeden önce bir şey demek istiyorum.

Rogers.

Söyle çünkü bir daha birbirimize dürüst olma şansımız olacağını düşünmüyorum.

Hele de ben daha kendime dürüst olamazken.

Eğer bunu bir savaşa dönüştüreceksek senden bana bir söz vermeni istiyorum.

Lütfen.

Lütfen bensiz aşık olma.

Lütfen çekip gitme, lütfen bir şeyler de çünkü tüm bunlar yanlış hissetiriyor.

Bu duygular, bu savaş, bu intikam ateşi, bu sözlerimiz.

Lütfen.

Sensiz aşık olamam.

Bundan emin olabilecek miyiz? 

Hala anlamakta zorluk çekiyorsun ama sensiz aşk olmaz.

Lütfen.

Stark.

Rogers.

***

iki kocaman yürek için kelimeler anlamsız kaldığında,
duygu seline bir çare bulamamışlar.
kelimeler lâl olup kaybolurken, bir isimden ibaret olmuş aşk.
ve duygular silsilesi akın akın her harfinden taşmış, taşmış ta ki bir itiraf olana dek.
ta ki iki düşmanı dost, iki aşığı adam edene dek.
lakin aşkla nefret arasında ki o ince çizginin gölgesi hemen yanı başına düşmüş ismin, tir tir titretmiş korkudan.
yanılmak mıdır zulüm yoksa yanmak mıdır aşk ile? 

 

marker ¤ stony ✅Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin