Kızıl Ateşim'e...
" Kırk geçiyor servis gelecek Masal kalk hadi !" dedi her sabah duyduğum ses. Yavaşça pembe çiçek motifli yorganı üzerimden çektim. Uyuşuk Bedenim lavaboya doğru yürürken aklımda o vardı. Mert... Kızılın en güzel tonu saçları, hafif kavisli burnu, gözlerinin bir parmak altındaki turuncu yuvarlak çilleri, kiraz rengi ince dudakları, açık teni, uzun boyu...
Aynanın karşısına geçtim ve koyu kumral, aralarında sarı renk olan saçlarımdan bir tutam alıp arkaya doğru getirdim ve topladım böylece yarım açık bir model elde ettim. Lacivert , yuvarlak , kemik gözlüklerimi de taktıktan sonra hazırdım.
" Ben hazırım." dedim.
"Tamam hadi aç kapıyı" dedi annem. Apartmanın kapısını açtığımda soğuk hava yüzümü esir aldı. Rüzgar yüzümü delercesine çarparken onun güzel yüzü geldi aklıma. Ne ara böyle tutulmuştum ki ona ? Ne ara bu buz gibi havayı bile ısıtacak kadar aşık olmuştum ?
" Geliyor" annemin sesiyle artık hayal dünyamdan ayrılıp servise binme vaktimin geldiğini anladım.
Servise bindiğimde gözlerim Seda'yı aradı. Bulduğumda zaferle gülümseyip yanına geçtim. Her zamanki gibiydi. Turuncuya kaçan kumral saçlarını atkuyruğu yapmış önlerine perçemleri düşmüştü ve yine tırnak yiyordu. Üzerine pembe montunu giymişti. Okula gelene kadar hiç konuşmadık. Servisten indiğimizde koluna girdim ve okulun kapısında beklemeye koyulduk. Okulun kapısı daha açılmamıştı. Tenim soğuk havaya yavaş yavaş alışırken Berkin soğuk kahverengi gözleriyle göz göze geldik. Onun bakışları soğuk geliyorken Mert'in bakışları nasıl içimi ısıtıyordu anlamıyordum. Çok tuhaftı...
Kapı nihayet açıldığında merdivenlerden çıkıp sınıfa geldim sırama çantamı koyup Seda'nın sırasının önüne geldim.
" Hadi Mert gelecek birazdan çabuk. "
" Ayyy. Bekle para alıyım" dediğinde göz devirdim. Hoşuma gidiyordu bu halleri yani onu sinir etmek her defasında benimle geleceğini bile bile çağırıyordum. Kardeşten öteydi o benim için. Her ne kadar bazen delirtse de...
" Önce kantine gidelim" dedi Seda Aşağı indiğimizde.
"Açma ayran" dedi Seda kantinde duran Ziya amcaya. Ayran ve açmayı verip parayı ödedikten sonra Seda'ya ,
" Cadıııı" dedi ve yanaklarını sıktı. Bir tuhaftı bu adam. Ama belliydi zarar gelmeyeceği içinden gelerek yapıyordu. Seda yapmacık bir şekilde gülümsedi. Yanıma geldiğinde ,
" Valla deli bu adam ya" diyerek tısladı. Bense hala gülüyordum. Her zamanki Yerimize doğru yürüdük ve beklemeye başladık. Havadan sudan konuştuk.
" Gelmiycek ya çıkalım hadi." dedi Seda umutsuz bir şekilde. Bense umutlu bir şekilde ,
"Selinden sonra geliyor o. Daha Selin bile gelmedi" dedim. Bir dakika falan sonra Selin geldi. Konuşurken Seda kaş göz işareti yaptı. Baktığı yere baktığımda onu gördüm. Her zamanki deri ceketinin aksine açık mavi bir hırka giymişti... Nasıl yakışmıştı o hırka. Okyanusları andırıyordu o, bense o okyanusta kaybolmuş yolunu bulmaya çalışan biriydim. Çırpındıkça daha da derine gidiyordum ama Derinlere gitmek beni her ne kadar korkutsa da suyun içinde olmak bir o kadar hoşuma gidiyordu...
" Girdi hadi gidelim bizde " dedi Seda başımla onay verip sınıfa çıktık...
...
Klasik grubumuz olarak dışarı çıktık. Dışarıya göz gezdirdim ama onu ve hayran olduğum kızıllığını göremedim. İçimi bir hüzün kaplarken, " Çıkmamış ya of !" dedim ve yanaklarımı şişirdim. " E ben o zaman içeri giriyorum." dedim ve merdivenlere doğru yürüdüm.
" Şşt kız!" dedi bir ses. Arkamı döndüğümde Mert'in en yakın arkadaşlarından Çağatay'ı gördüm. Ne oldu anlamında başımı salladım. Elime bir kağıt verdi ve beni sırtıyla baş başa bırakıp yanımdan uzaklaştı. Heyecanla notu açtım ve okumaya başladım...
" Seni seçtim..."
KIZIL ATEŞ