Bir Küçük Yoğurt Meselesi

8.5K 283 96
                                    


Bölüm şarkısı:Ezginin Günlüğü-Hişt Hişt

Sabah dokuza doğru, ılık bir bahar güneşine açtı gözlerini Barış... Gözlerini kırpıştırarak araladığında karnının üzerinde bir pamuk kozasının ağırlığını hissetti. Oğlu çıplak sol göğsünün üzerinde boğumlu, tombul kolları ve bacaklarıyla minik bedenini babasına sarınmış vaziyette mışıl mışıl uyuyordu.

Etrafına bakındığında üzerlerindeki yorganın bir kısmının toparlanmış, bir yastıkla beraber oğlunun yuvarlanma ihtimaline karşılık arkadan destek yapılmış halde olduğunu gördü.

Ömer'in boynuna değen, titrek nefeslerinin sıcaklığını hissettiğinde ona baktı başının üstüne minik bir öpücük kondurdu.

-Benim minik koalam da burdaymış..

Oğlunun göğsünün üstüne dağılmış duran, siyah bir sarmaşığı andıran kuzguni saç tellerinin arasında terden yaprağa düşen çiğ taneleri gibi, minicik damlalar vardı.
Elini oğlunun saçlarında, alnında dolaştırarak o minik damlaları yok ederken saçlarından burnuna dolan bebek kokusunu içine çekti. Yarı uykulu haliyle soluna döndüğünde yastığın üzerinde duran pembe not kağıdının üzerindeki yazıya bakarak gülümsedi.

-Kalbim sana emanet...

Elçin bugün bütün gün sürecek bir reklam çekiminde olacaktı, erkenden çekime gidip işini bir an önce bitirmek istiyordu. Giderken kalbini, Ömer'i en güvenli yere, babasının koynuna emanet etmiş, uyuyan kocasına ve oğluna bir öpücük armağan edip evden çıkmıştı.

Barış elinde okuduğu not kağıdını tekrar komodinin üzerine bırakmak isterken elini yanlışlıkla oğlunun peluş oyuncağının karnına bastırdı. Çıkan sesle birlikte Ömer'in zeytin gözlerini mızmızlanarak aralaması bir olmuştu.

Minik bir esneme ile beraber yumruk yaptığı elini gözlerine götürerek ovalayan oğlunun bu yarı uykulu hallerini gülerek izleyecekti ki, oğlunun eli babasının çekiştirmeyi çok sevdiği sakallarına uzanmıştı bile.

Ömer'in ağzından çıkan bab-ba sözcüğüne karşılık oğluna kocaman bir gülüşle karşılık verdi.

-Babamm, günaydın

Yatakta usulca doğrulup onun keyfini bozmadan sırtını yatak başlığına yasladı. Oğlunun üstündeki boğumlu tombik kollarını ve bacaklarını açıkta bırakan yarım tulumuna bakarak sırıttı. Dün gece evdeki 25693'üncü tatlı anne-oğul atışmalarının birinci gündem maddesi yine bu olmuştu. Öyle ki küçük beyin en sevdiği şey hep yarım tulumu ile kalmak iken annesinin ise bu durum pek hoşuna gitmiyordu. Üşütüp hasta olacak aklı çıkıyordu. Annelik içgüdüsü karısını daha da korumacı biri yapmıştı.

Hatırladıklarıyla, Ömer'in minik ayaklarında yatağına sürterek çıkarmaya çalıştığı çorabına bakarken Barış'ın gülüşü daha da büyüdü. Zira oğlu sıcağa pek gelemiyor çabuk sıkılıyordu. Galiptir bu yolda mağlup deyip oğluna yelkenlerini suya indiren Elçin tartışmaya her seferinde Barış'ı da sürüklüyordu.

''Elçin oğlunun yukarı kıvrılan dudaklarına karşılık tatlı bir kızgınlık duyup gözlerini Barış'a doğru söylenerek devirdi.

-Her şeyi sana benziyor Barış, şuna bak yakında küçük bey çıplak da uyumak ister. Bir şey desene.

-Ne alakası var Elçin ben mi çıplak uyumak istiyorum. Anne oğul kokunu duyamıyoruz deyip üstsüz yatıran sizsiniz.

-Her şeye de bir cevabın var. Aferin baba oğul böyle delirtin beni, diye her seferinde söylenirdi .

Oğlu her ne kadar annesinin arka arkaya dizdiği laflara karşılık zeytin gözlerini babasından yardım diler gibi dikse de çoğunlukla alt dudağını büzüşü yetiyordu annesini ikna etmeye. Herkese karşı olan sınırlarını,kurallarını kadın 'minik adamına' karşı bir bir esnetiyordu. İçten içe güldü karısının bu haline annelik onu o kadar değiştirmişti ki..."

Arduç FamilyHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin