Gönlümdeki karanlık her geçen dakika daha da büyüyor, beni yiyip bitiriyordu. Akıttığım her bir damla gözyaşı orada birer yaprağa dönüşüyordu. Ve karanlık yeşile boyanıyordu.
Ama artık sonbahar geldi. Ve yapraklar kuruyup birer birer döküldü. Tutunduğum dal bitmeyen umutlarım, dökülen her bir yaprak ise hayal kırıklarımdı...
Derin bir nefes alıp, masanın üzerindeki telefonumu elime aldım. Hiç kimse aramamıştı. İki ay boyunca telefonuma bakmadım; ne bir arkadaşım, ne bir öğretmenim beni merak edip aramamıştı.
Burukça gülümsedim.
Ağlamak istemediğim için değil, akıtacak yaşlarımın hepsi kalbimde biriktiği için. Çünkü gözyaşlarım akarken, kalbim bir kabristandan farksızdı. İlk önce oraya gözyaşlarımı gömdüm. Sonra ise birer birer sevdiklerimi...
Rehbere girdim ve aklıma gelen ilk numarayı aradım. Beni bu karanlıktan kurtaramasa bile ışık tutabilecek kişiyi, Sevim'i.
Telefon çaldı, çaldı, çaldı. Açan olmayınca pes etmedim. Havaya bakacak olursak kararmaya başlamıştı bile. Dersten çıkmış, çoktan eve gitmiş olmaları gerekiyordu.
Kalbim delicesine atarken, numarayı tekrardan çevirdim. Çaldı, çaldı...
"Alo?"
Gülümseyerek cevap verdim.
"Alo? Sevim?"
Karşı taraftan bir süre ses gelmedi.
"Kimsiniz?"
"Sevim? Numaram sende yok mu?"
Vereceği cevabı beklemeden devam ettim.
"Ben Belen."
Sahte bir şaşkınlıkla,
"Belen mi? Bizim Belen!" dedi.
Sesi bana eskisi kadar sıcaklık vermese de fazla umursamadım. Çünkü bunun sebebi bendim ve bu soğukluğu benim kapatamam gerekiyordu.
"Evet! Sizin Belen!" dedim.
Garip bir sessizlik oluştu. Onun cevap vermesini bekliyordum. Şaşırmasını, mutluluktan gülmesini, nasıl olduğumu sormasını... Ama o sadece,
"Eee?" dedi.
"Ne eee?" dedim.
Birden,
"Neden aradın?" diye sorunca bir süre cevap veremedim.
Belki de telefonda konuştuğumuz için sesi bu kadar soğuk geliyordu. Çünkü benim tanıdığım Sevim kesinlikle bu kız olamazdı. Çekinerek,
"Yarın buluşalım mı?" dedim.
Sevim homurdanarak,
"Buluşmak mı?" dedi.
Şu anda yapmak istediğim, telefonu yüzüne kapatıp dakikalarca ağlamaktı. İki ay boyunca beni hiç mi özlememişlerdi?
"Evet." dedim. "Ne dersin? Eskilerdeki gibi ben, sen, Azra buluşuruz."
Daha sonra telefonun ucundan yabancı bir ses duydum.
"Kiminle konuşuyorsun?"
Sevim benim duyamayacağımı sandığı bir sesle,
"Belen." dedi.
Yanındaki,
"Neden aramış?" diye sorduğunda bir süre aralarında konuştular.
Sadece fısıltılarını duyabiliyordum. En son telefonun ucundan kahkahalar yükseldiğinde gülüşünden anladım. Yanındaki, Azra'ydı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İKSİR
Roman pour AdolescentsGörünmezlik iksirini içip, Belen'in hayatına dalmaya var mısın?