O akşam
Ve ondan sonraki 1 ay boyunca
Dediğin gibi sürprizlerini yaptın.
Her akşam farklı bir saksıyla geldin yanıma.
1 ay sonunda ise çatım senin çiçeklerinle dolmuştu.
O 1 ay boyunca bana daha da ısınmıştın sanki.
Her akşam, serinlikte oturup bir şeyler yer içerdik birlikte.
Sen bana gülerek bir şeyler anlatırdın
Ben senin ilahsal sesini dinlerdim.
Sadece bir kere ağladın yanımda.
O zaman da yanaklarından süzülen yaş olmak istedim.
O yaşı kıskandım senden.
Çünkü ben, senin yanaklarına
Bırak yanaklarını, koluna bile dokunmaya çekiniyordum.
Ama o ağladığın gece... Sen kendin gelip boynuma sarıldın.
Bir an böbreğimle kalbim yer değiştirdi sanmıştım.
Ne yapacağımı bilemez halde şaşkınca durmuştum bir süre.
'Senin de bana sarılman gerek...' diye hafif gülen bir tonda mırıldanmıştın.
Ve ben sana bütün sarılamadığım günlerin acısını çıkarmak istermişcesine sıkıca sarılmıştım.
Ertesi akşam yine aynı yerdeydik.
Bu sefer dışardan noodle alıp gelmiştin ve oturup onları yiyorduk.
'Biliyor musun, Tae?'
Ben noodle ile cebellişirken birden sorduğun soruyla az kalsın hepsini üstüme döküyordum.
Kahkaha atmıştın. O kadar içtendi ki...
'Son zamanlarda Tanrı'ya şükretmeye başladım.'
Bu kesinlikle ve kesinlikle beklemediğim bir şeydi. Çünkü
'Sen Tanrı'ya inanmazsın ki, Jimin.'
Ses tonum biraz sorgular tondaydı.
'Doğru,'
Elindeki noodle kutusunu sehpaya bırakıp vücudunu tam olarak bana çevirdin ve parlayan gözlerle bana bakmaya başladın.
'Ama bir şey oldu.'
'Vahiy falan mı indi?'
Gülerek bağdaş yaptığım bacağıma vurdun. Ardından benim kutumu da sehpaya bırakıp tekrar konuşmaya devam ettin.
'Yaklaşık birkaç ay önce biriyle tanıştım.'
Dediklerin kalbimin teklemesine sebep olmuştu.
Ne yani? Başka birinden mi hoşlanıyordun?
Seslice yutkundum ve büyük ihtimal bu gözünden kaçmadı.
Ama yine de hiçbir tepki vermeden devam ettin.
'Öyle biriydi ki, çok güzeldi. Onu ilk dükkanın karşı kaldırımında gördüm. Öğle vaktiydi ve güneş ışığı tam dik bir şekilde onun üstüne düşüyor, etrafa parıltılar saçıyordu.
İlk başta sadece sırtını görmüştüm. Üzerindeki siyah sweatshirt'ün deseni tam da sırtındaydı.
Melek kanatlarıydı o desenler.
İlk başta sadece bir desendi. Ama onu tanıdıkça o kanatların gerçek olduğundan emin oldum.
O, dükkanımın tam karşısındaki apartmanın çatı katına düşmüş bir melekti.
Tanrı belki onu cennetinden kovmuştu. Belki de bilerek benim yanıma göndermişti.
Ama her ne olursa olsun onu bana Tanrı göndermişti. Bu yüzden ona şükretmeye başladım.
Seni bana gönderdiği için, Tae.'
O an belki daha önce böyle güzel bir iltifat almadığımdan,
Belki de daha önce hiç böyle sevip, sevilmediğimden,
Gözümden bir yaş dökülürken usulca ama yine de biraz hızlı davranarak dudaklarına yapışmıştım.
O gün, hayallerimdeki ilk öpücüğü seninle yaşamıştım.