BÖLÜM 2

183 9 5
                                    

Selamın Aleyküm!
Yeni bölümle karşınızdayım. Umarım beğenirsiniz.
Keyifli okumalar!
...
Genç adam herzaman ki gibi sevdiği kızı düşünüyordu. Onun o mavi gözleri'nin ışıltısı aklından çıkmıyordu. Aşka inanmıyordu genç adam. Çünkü biliyordu aşkın geçici bir şey olduğunu. Sevdaya inanıyordu o. Kara sevdalıydı nihayetinde. Sevdiğini düşünmek güzeldi güzel olmasına ama aklı başından gidiyordu genç adamın. Eh, nihayetinde çalışıyordu. Koşullar izin verse her an, her saniye hatta her salise düşünürdü.
Sevdalısıyla nasıl karşılaştığı geldi aklına ve yüzünde ansızın buruk ama huzurlu bir tebessüm oluştu. Buruktu gülümsemesi çünkü biliyordu ki sevdalısı onu hiç farketmemişti. Olsundu. Şu bir senede alışmıştı uzaktan sevmeye, sevilmemeye. Isyan etmiyordu asla. Derdi veren Allah, dermanı da verirdi elbet.
"Yiğit. Abicim yine hangi hayallere daldın? Aramıza dön lütfen." Mesai arkadaşı Ali'nin sesiyle daldığı düşüncelerden çıktı Yiğit. Ah şu arkadaşı yok mu? Ne güzel sevdalısını düşünüyordu. Ne diye bolüyordu ki sanki?
"Buyur kardeşim? Beni düşüncelerimden ayıracak kadar önemli olan şey ne?"
Ali arkadaşı hatta kardeşi dediği adama biraz alayla biraz da sevgiyle baktı. Nerdeyse 4 senedir beraber çalışıyorlardı. Onun için canını bile ortaya koyardı.
"Kusura bakma kardeşim ama Reşat amir gelmeden toparlansan iyi olacak." Yiğit arkadaşının sözlerine hak verdi. Şu anda mesai saatlerinin içindeydi ve en ufak bi dalgınlığında karşısındaki hainlerinin saldırısına maruz kalabilirlerdi.
Çok geçmeden kendine çeki düzen verdi genç adam. Bi kaç dakika sonra Reşat amir de gelmişti zaten. Hayır anlamıyordu Yiğit. Ne vardı da şu teröristleri koruyorlardı? Onlar yüzünden kaç polis arkadaşını toprağa vermişti. Tamam polisi sevmeyebilirler, herkes polisi sevmek zorunda değil ya. Ama ya vatanları? Onuda mı önemsemiyorlardı?
Karşısındaki topluluğa baktı Yiğit. "Bu devlet sayesinde bugünlere geldiniz. Bu mu karşılığı? Peki ya nasıl vatanınıza zarar veren, işgal etmeye çalışan bu zalimleri koruyabilirsiniz? Hiç mi vicdanınız sızlamıyor?" Derin bir iç çekerek düşüncelerinden kurtulmaya çalıştı. Anlamıyordu Yiğit bu insanları. Ve anlaşılan, anlayamayacaktı.
"Ah kara sevdalım! Keşke burda olsan bi görsem güzel gözlerini, duysam kadife sesini." Düşüncelerinden amirinin sesiyle ayrılmak zorunda kaldı.
"Küçük hanım?" Yiğit amirinin kime seslendiğini duymak için bi kaç adım öne geldi. Sebepsiz yere merak etmişti o kişiyi.
"Bana mı dediniz?" Yiğit duyduğu ses karşısında donmuştu adeta. Iştem dışı iç geçirdi. "Allah'ım başka bişey isteseymişim olacakmış... Bi dakika ya benim sevdalım varken ne diye başka bişey istiyim? Iyice sacmaladın Yiğit kendine gel."
"Kimliğinizi görebilirmiyim acaba?" Yiğit kendini o kadar kaptırmıştı ki, az kalsın sevdalısının yanına gidip "hoş geldin gönlümün sultanı" diyip sıkıca sarılacaktı. Neyseki kendini dizginleyip, sapık damgasını yemekten kurtuldu.
Bir kaç dakikanın ardından sevdalısının işi bitmiş muhtemelen eve gitmek için yola konulmuştu.
"Abi şu kıza bak ya mâşAllah mâşAllah." Karşısındaki gruptan gelen sesle vücudu hızla gerilirken ani bi haraketle oraya doğru yürüdü.
"Kim dedi onu?" Öfkeli sesi ne kadar korkutsada kimseden ses çıkmamıştı. Bu Yiğit daha çok kızdırırken, bu sefer daha gür bi sesle sorusunu yeniledi.
"Kim dedi dedim lan?!" Bir kaç saniyenin ardından Yiğit kadar olmasa da yapılı ve genç bir çocuk çıktı ortaya.
"Ben dedim birader. Hayırdır? Bir sıkıntı mı var?" Yiğit tam adamın üzerine atılmaya hazırlanmıştı ki son anda Ali yetişti.
"Abicim ne yapıyorsun Allah aşkına? Olay çıkarmaya değil, olay çıkmasını engellemeye geldik. Hadi topla kendini." Ali sert ama anlayışlı bir sesle Yiğit'i uyarırken, onun bu hallerinin sebebini biliyordu elbet.

Nihayet kalabalık grup dağılınca Yiğit ve Ali de derin bir nefes aldılar. Allah'a şükür bugün de olaysız bitmişti.
"Abi napıyosun burdan. Ömer ustaya mı gitsek? Kurt gibi açım vallaha." Yiğit kardeşi gibi gördüğü adamı kafasıyla onaylamakla yetinmisti. Aklı hala sevdalısındaydı. Ah! Bugün nasılda tedirgin olmuştu ama. Yiğit tebessüm ettiğinden habersiz yürürken, Ali de kardeşinin bu hali için içten içe seviniyordu. Şu son bir yılda çok değişmişti kardeşi dediği adam. O suratsız işkolik olan adam gitmiş, yerine güler yüzlü sevdalı bir adam gelmişti. Içten içe sevinmiyor değildi.
Sahil kenarına vardıklarında ömer ustanın yerine gelmişlerdi. Küçük bi tezgahı vardı Ömer ustanın. Köfte ekmek satar, geçimini sağlardı.
Yemekler yenmiş, sohbet edilmişti. Gerçi Ali konuşmuş, Yiğit dinlemişti. Nihayetinde hava karardığında gitme vakti gelmişti. Küçük bir tartışmanın ardından hesabı yiğit ödeyince kalkmışlardı. Yiğit biraz sahilde dolaşmak isteyince, Ali yorgun olduğu için evine doğru yola konulmuştu.
Ali gittikten sonra yanlız kalan Yiğit küçük bir gezintiye çıkmıştı sahili. Adımları duyduğu hıçkırık sesiyle kendiliğinden durmuştu. Hayır durmasının nedeni hıçkırık sesi değil, o sesin tanıdık olmasıydı. Elbette ses tanıdık olmasaydı da dururdu ama bu ses canını yakmıştı. Sessizce bi ağacın arkasına geçip sevdalısına baktı. Şoktaydı Yiğit. Ilk defa sevdalısını böyle içli içli ağlarken görüyordu. Sanki kendi canı acırmışcasına eli kalbine gitti. Terettüdteydi Yiğit. Ya sevdalısının yanına gidecek ve sorunun ne olduğunu öğrenecekti yada burdan onun ağlamasını izleyecekti. Kalbi ilk şıkkı seçti ve adımları ondan izinsiz harakete geçti. Şimdi sevdalısıyla arasında sadece birkaç adım vardı. Tam yanına yaklaşıp sorunun ne olduğunu soracakken başka bir ses buna engel oldu.
"Elif!" Bu sesi nerde olsa tanrdı Yiğit. Ve şimdi bu ses sevdalısının ismini söylüyordu. Her şeyi geçti bu ses sevdalısını nerden tanıyordu? Onun gibi karanlık bir insan nasıl olurdu da bu kadar temiz ve masum kızın adını ağzına alırdı?

DEVAM EDECEK.
...
Bölüm sonu!
Sizce o adam kim?
Elif ile ne gibi bir bağlantısı var?
Peki ya bu gizli sevdalı kim?
Elif bu işi nasıl karşılayacak?
Iyi veya kötü yurumlarınızi bekliyorum!
Vote ve yorum yapmayı unutmayın ponçiklerim.😘

Sadece GÜVENHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin