Onu aramalı mıydım?
Ne yapacağımı şaşırmıştım. Elimde onun numarası yazılı olan bir kağıt vardı evet. Onun, kulağımı okşayıp adeta içimi ısıtan sesini duymamı sağlayacak sayılar bana bakıyordu bende onlara. Bir müddet olduğum yerde kaldım. İçimden bir ses o kağıdı yırtıp atmamı, hiçbir şey olmamış gibi davranmamı söylüyordu. Eğer o içimdeki sesi dinleseydim, ileride onun aşkıyla kafayı yiyip her gün ölüp ölüp dirilmezdim. Nereden bilebilirdim ki başıma ciddi derecede büyük işler açacağımı?
Ama ben kalbimin sesini dinledim. Telefonu elime aldım. Arayacaktım onu. Telefonun tuşlarına korkakça basıyordum sanki mayın tarlasında dolaşıyordu parmaklarım. En olmaza tutulmuştum, en imkansızı istiyordum. Ama o da beni istiyordu.
Belki bana o kağıdı vermeseydi bu acı dolu hikaye başlamadan bitecekti. O lanet olasıca kağıt çantamdan düşüp kaybolsaydı her şey farklı olucaktı.
Aramızda kilometreler vardı, şehirler, yollar, engeller, insanlar.. O kadın.
Saniyeler sonra sesi telefonun diğer ucunda belirdi. Senini duyar duymaz gözlerimi kapattım. Yanımda hissediyordum onu, sıcacık sesi vardı "yuva gibi". Sanki elimi uzatsam ona dokunacaktım. Olmaz, yapamazdım. Ben ona dokunamazdım. Hem onu yakardım hem kendim yanardım..
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Şehrime Gel Sevgilim
Literatura Kobieca"Şehrime gel sevgilim, senin yurdun benim." Bir adam içime dert oldu dostlar.. Öyle geldi, hiç gitmeyecekmiş gibi. Öyle gitti. Beni hep sevecekti. Düşündüm; o nasıl hiçbir şey olmamış gibi hayatına devam ediyordu? Belki de hiçbir şey olmamıştı. Ya...