Yine her zaman ki gibi sabah kalkmıştım.Yorgun halimle banyoya adımlarımı zar zor atıyordum.Aynaya baktığımda kendimi hazır hissediyordum.Dağınık kıvırcık saclarımı toplayıp odama yöneldim. Telefondan patronumdan birkaç gün izin aldım.Bavulumu hazırlamaya başladım.Bavulun içine üç beş kıyafet koyup, yola koyulmuştum.Otobüsün gelmesine 1 saat vardı. İçimde, garip hic hissetmediğim karmakarışık duygular beni sarmıştı. Sürekli beynimle bir savaş içerisindeydim. Ben olduğumu anlayamamıştım. Uzun bir aradan sonra ablamla gorusmek bana çok garip geliyordu. Yıllarca telefon ile iletişim kurmak daha çok özletiyordu sanki. Evet ve zaman geldi sanki uçsuz bucaksız bir yere gidiyormuş hissi gibi adımlarımı hızlandırarak koltuğuma geçtim. Hareket anında, gözlerim çeşme gibi akıyor,bunun niçin olduğuna anlam veremiyordum. Annemi İzmir'de bırakmak beni tedirgin etmişti. Çünkü annemi anlayabilecek bir insan evladı yoktu. Çünkü annem işaret dili ile konuşuyordu. Karşı komşumuz Aysel teyze onunla iyi anlasiyor,ona kendi kardeşi gibi yardim ediyordu. Bu da bana biraz olsun içimi rahatlatmaya yetiyordu. Biraz uyuyayim dedim bir baktım zaman o kadar hızlı geçmiş ki İstanbul'a gelmişiz. Ağlamaktan şişmiş olan gözlerim kendimle bogustugumun bir kanıtı gibiydi. İstesek ablamla bu kadar uzun aralarla görüşmeye bilirdik fakat bize sürekli bahane bulup bizi oyaliyordu hanımefendi. Evet o Feray inatçı gurur yapan yıllar sonra sevgili yaptığı için çağıran bir kız. Ablam demeye bin şahit lazim gibi hissediyordum. Otogara vardım. Hic tanimadigim hic barışık olmadigim bir şehre gelmistim. Çünkü eski sevgilim ile burada bu şehirde ayrılmıştık. Buda bana cam kırıkları üstünde yürüyormuş gibi canımı acıtıyordu. Ne de olsa ayrılıklar hep hüzünlüdür değil mi? Elimdeki kâğıt parçasında bir tek adres vardı. O da ablamın adresiydi.Saat geç olduğu için hemen bir taksi çevirmeye çalıştım ama hiç biri durmadı.Bende yürümeye karar verdim.Herkese sora sora gidiyordum.Neredeyse yolu yarılamıştım ki yağmur yağmaya başladı.Acele etmem gerekiyordu.Islana ıslana yolun sonuna ulaşmıştım.
***
Hemen ablamı telefondan arayarak onu yanıma gelmesi için çağırdım. Soğuk üşümüş olan vücudumla , karanlık ıssız bir sokağın ortasında beklemeye koyuldum.Ablam beni görür görmez üstüme atlıyarak ''hoşgeldin,hoşgeldin'' diyerek bana sarılıyor,bana olayları anlatmak için sabırsız gözlerle bana bakıyordu.
-Ne kadar değimişsin Açelya.
-Tabi yıllar sonra görmek sana garip geliyor.
-Niçin annemi getirmedin?
-Canı sıkılır burada ben ona olayları anlatırım,hem patronu izin vermezdi ki.
-Anladım küçük kız kardeşim,aa hemen içeri girelim yoksa hasta olucaz ,dedi.
İçimdeki soğukluk ona sarılınca hemen ısındı,kalbimdeki yaralar ablamın sarılması ile dindi,beni kızdırsada onu çok seviyorum, o benim ablam .Hemen apartmana girdik,apartman oturduğu insanlarınların geçmişlerini yansıtıyormuş gibi duruyordu.Diğer apartmanlardan farklıydı sanki,bütün anılarım burada olmuşta ben saklıyormuşum gibi.Kapıya geldiğimizde soğuk bir rüzgar apartmanın penceresinden bana çarptı,hayatımın tokatını yemiş gibi oldu.O yağmurlu halimle bir de rüzgar çarptı tam oldu.İçeri girdik artık ben kendimi iyice tedirgin olmaktan çıkmaya hazırlarken birden yere düştüm.Ablam ile güldük baya eğlendik ama içimdeki sıkıntı bir türlü bitmedi.Niçin böyle oluyor bilmiyorum ama yakında çıkar.Islanmış saçlarımın damlaları üstüme damlarken içimdeki yangın o damlalarının sönmesine bile yetmiyordu.Hemen bir sofra kurarak,bana odamı gösterdi.Hemen üstümü değiştirip aynaya yöneldim.Kendime bakarak'' sakin ol Açelya sakin ol''diyerek kendimi avutuyor odanın kapısına doğru yöneliyordum.Ablamda üstünü değiştirmiş,bana doğru gelerek bir kez daha sarıldı,omuzlarıma akan yağmurdan ıslanan ipek saçlarının su damlaları sandım ama kömür gözlerinden çıkan göz yaşlarıymış.Onu sakinleştirmeye çalıştım ama ağzından hiç çıkmayan bir sözü söyledi.''Özür dilerim,özür dilerim''.Bana hangi hataları için özür dilediği aklımdan çıkmıyor,onu affettiğimi söylemek için kekeliyordum.Ağzımdan çıkmaya hazırlanırken birden telefon çaldı.Ablam hemen odasına koştu ve telefonunu alarak erkek arkadaşına benim geldiğimi söylüyor,bize gelmesini istiyordu.Ben yoldan yeni gelmiş birisi olarak onunla konuşup,tanışmaya hazır değildim.Erkek arkadaşının sesi bana tanıdık geliyor,fakat ses benzerliği diye düşünmekten kendimi alamıyordum. Nihayet erkek arkadaşı müsait olmadığı söyledi.Birlikte masaya oturduk,o yemekleri koyuyor ben tam aç olmadığı söyliyecekken,eliyle ağzımı tutarak ''tok olsan bile benim için bir lokma bari ye ''dedi.Benimle yemek yemeği özlediği narin gözlerindeki bakışlarıyla bunu anlatmaya yetiyordu.Biraz oturduk yemek yedik ve biraz sohbet ettik ama bu sohbetin aramızda kalmasını anneme söylemememi söyledi.Bende söylemiyecektim elbet.Koltuğa oturarak koltuğun altından çıkardığı benimle olan fotoğraflarını sıralıyordu.Gözümün önünden şerit misali geçen anılar bana gökkuşağın renklerinin güzelliği gibi anlam veriyordu.Birkaç dakika birbirimize bakarak yaptığımız hataların bugün affedilme günüydü sanki.Sonra bende koltuğa geçtim.
-Seni çok özledim ablacım
-Bende seni
-Yaptığım hataları affet
-Bunları daha sonra konuşuruz.
Daha fazla konuşup kendimi karanlık kuyunun içinde bırakmak istemiyorum.Odama geçmek için izin istedim ve odama geçtim.Sabah daha iyi olarak karşısına çıkıp ona yaptığı hataların altındaki gerçekleri duymak için sabahı beklemek üzere yatağıma geçtim.
YOU ARE READING
KALBİMDEKİ SON DAMLA
Teen FictionSerçe kadar yüreğimin gökyüzü kadar sancısı var ..