Han ve Sidney şehrin ara sokaklarından birinde oturmuş bekliyorlardı. Vakit geç olmuştu karanlık bir saate çökecekti. Ama binalar birbirine o kadar yakındı ki sokak şimdiden kapkaranlıktı.
"Han bundan emin miyiz? Daha kaçış planı bile yapmadık. Yani tamam girmesi kolay ama ya çıkamazsak?"
"Sidney korkuyorsan gidebilirsin. Seni buna zorlayamam, ama sana ihtiyacım var dostum. Girdikten sonra doğaçlama yapacağız. Hem bizden birinin zindanda çürümesine izin veremeyiz. Zindanları bilirsin girenlerin ancak ölü bedenleri çıkar. Hele bizim gibi kimsesizlere hiç acımazlar."
"Doğru" dedi Sidney." Benim demek istediğim acele ediyoruz bence."
" Orada durduğu her saniye Joel işkence görecek dedi Han. Yani ne kadar kısa süre kalırsa o kadar iyi olur. Halini düşünmek bile istemiyorum. Eminim ben yakalansam benim için de aynısını yapardı" dedi Han.
Tekrar susup beklemeye başladılar. Ama zaman Han için ıstırap verici bir şekilde yavaştı. "Nerede kaldı bu salaklar" diye düşünmeye başladı.
"Buradan geçeceklerine emin misin?" diye sordu Sidney.
"Kesin değil ama büyük ihtimal o gün o çocuğu kıstırdıkları yer burası" dedi Han.
Tekrar sustular. Birkaç dakika daha bekledikten sonra bir ses duyuldu.
"Ben de ona dedim ki sen çok güzel bir kadınsın ama 50 jingi karıma versem o bile bir ay dırdırı keser." Kahkaha sesleri geldi.
Han Sidney'e hazır ol gibisinden bir bakış attı. "Bunlar onlar" dedi.
Muhafızlar köşeyi döndüler, döndüklerinde karşılarında Han ve arkasındaki Sidney'i buldular.
"Selam pislik herifler, duyduğuma göre beni arıyormuşsunuz."
Muhafızlar birden dona kaldılar. Belli ki bu vakitte kimsenin olmadığı bu sokakta yakalanmayı beklemiyorlardı. Gözleri korku doluydu.
"Şeeeyyyy" diye kekeledi biri. "Şşşşşşş" dedi Han." Sabah duydum seni, kalabalıkta insanlara kabadayılık yapmak ne kadar da hoşunuza gidiyor. Bağıra bağıra beni arıyordun değil mi? İşte karşındayım hadi tutukla beni."
Muhafızlar iyice korkmuşlardı bu işin kötüye gideceğini hissediyorlardı. Tam geri kaçmak için hamle yapıyorlardı ki Han;
"Ciddiyim hadi tutukla beni, sizi dövmeyeceğim dedi. Muhafızlar bir an şaşırdılar, sonra önde duran;
"Ge-gerçekten mi?" diye sordu.
"Evet gerçekten. Yani dövmek istemiyor değilim ama pişmanım yaptıklarımdan, hadi bizi tutuklayın" deyip ellerini uzattı. Sidney de aynı şekilde ellerini uzattı. "Peki" dedi ve kelepçeledi muhafız onu. "Kral adına seni tutukluyorum."
"Sakın yanlış fikre kapılmayın sizi bu halde bile dövebilirim dedi Han."
İlk adım başarıyla tamamlanmıştı şimdi zindandan kaçmayı düşünmeliydi. Bu şekilde giderlerken zindanın olduğu tarafa değil de başka tarafa doğru yönelmeye başladılar. " Neler oluyor" diye düşünmeye başladı. "Hey nereye gidiyoruz" diye sordu Han. "Burası zindana gitmiyor ki, burası saraya giden yol".
"Doğru dedi muhafız. Gerçekten o cennet gibi zindana gitmeyi mi umuyordun? Sarayın altında senin gibi özel suçlular için "özel" bir zindan var sizi oraya götürüyoruz. Gerçi şu sarışın çocuk hakeder mi bilmiyorum ama sen kesinlikle orada olmalısın."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Tanrının 8 Kılıcı
FantasiaHan 19 yaşında bir gençtir.Bir gün kraliyet sarayında bir kılıç bulur ve hayatı değişir.Bakalım kaderin Han üzerinde nasıl planları var.