"Seni seviyorum. Keşke şu an burada olsaydın, saçlarımı okşasaydın, geceleri korktuğumda bana masal okuyup sen uyutsaydın beni. Hayatımın, dünyaya gelişimin ilk günü senin kollarında olsaydım. Özür dilerim ben böyle olsun istemezdim. Keşke şu an benim yerimde sen olsaydın burada. Benim yüzümden sen artık yoksun. Kendimden nefret ediyorum! Kendi kendimin hayatını mahvettim!" derken bir damla daha elimde sımsıkı tuttuğum fotografa düştü ve ağlamam şiddetlenmeye başladı. Elimde sımsıkı tuttuğum annemin fotoğrafını göğsüme bastırdım. Ölmek istiyordum. Kendimden, hayatımdan her şeyden nefret ediyordum! Annem ile babam hariç ... Onları çok seviyordum. Annemi görmesem bile hissediyordum. Onlardan başka babamdan başka kimsem yoktu. Her şey benim yüzümdendi. Ben burada bu güne kadar nefes almayı hak etmiyordum! Ben bir katildim, ne kadar masum bir bebek olmuş olsam da annem benim için, benim yüzümden ölmüştü!
Kapı hafifçe tıklanınca hemen gözyaşlarımı sildim ve elimde sımsıkı tuttuğum fotoğrafı yastığımın altına koydum. Yatakta hafifçe doğruldum ve "Gir!" dedim.
Gelen kişi Sema ablaydı evdeki yardımcımız. "Kızım baban aşağıda kahvaltıda seni bekliyor," dedi sıcak bir gülümseme ile. Başımı tamam anlamında salladım ve Sema ablanın odadan çıkmasını bekledim.
Sema abla odadan çıktığında annemin fotoğrafını elime alıp yatağımın ucundaki komidinin üzerine koydum ve direk dolabımın başına geçtim.
Bu gün babamla beraber yeni bir okula yazılmaya gidecektik. Eski okulumda biraz sıkıntılardan dolayı yeni bir okula gitmek istemiştim ve ikinci dönemin başındaydık. Üzerime göbek üstü, koyu mor, kısa kol, üzerinde siyah yazılar yazan bir tişört giydim. Yüksek bel siyah pantolonumu da giyinip, siyah deri sırt çantamı taktım ve saçımı doğal haliyle bıraktım. Koyu renk saçım düz, altları hafif dalgalıydı kestane rengi gibiydi aslında fazla koyu degildi ama olsun esmerdim ben sanuçta. Ağlamamı gizlemek için hafif bir makyaj yaptım. Hızla merdivenlerden inip aşağıya babamın yanına gittim ve gülümseyerek babamı yanağından öpüp masaya geçtim.
Babam sıcak bir gülümseme ile bana baktı. "Günaydın meleğim," dedi.
Gülümseyerek, "Sana da günaydın babacığım," diye karşılık verdim ve kahvaltımı yapmaya başladım.
Babamın yanında hep mutlu olduğumu göstermek istiyordum her ne kadar kötü olsam da. Ama babam bu konuda benimle çok ilgileniyor sonuçta annem yokken doğduğumdan belli o bana bakıyordu ve hiç üzülmemi istemiyordu. Bende babam üzülmesin diye üzüldüğümü belli etmemeye çalışıyordum.
Kahvaltımız bitti ve babamla beraber arabaya doğru yürüdük. Ali amca arabayı hazırlamıştı. Babam bu gün beni özel olarak götürecekti yeni okuluma.
Arabaya bindik, babam bana göz ucuyla baktı, "Heyecanlı mısınız bakalım?" dedi.
Umursamazca omuz silktim. "Yoo" diyerek karşılık verdim. Gerçekten de heyecanlı falan değildim ve umursamıyordum.
Yeni okulumun bahçesine babam arabayı park etmişti. Beraber kol kola birlikte okulun içine girdik.
Eski okulumda sevmediğim kişiler fazla vardı ve bende babamdan rica ettim ikinci dönemimi başka bir okula aldı. Eski okulum özel okuldu. Babam biraz itiraz etse de onu normal bir okula gitmeme izin vermesi için ikna etmiştim. Özel okullara gidecek durumum fazlasıyla olsa da. Babamın olan bir özel okula gitmek istemiyordum. Herkesten nefret ediyordum. Bu hayatta bir tek ailemi seviyordum başka kimseyi bu güne kadar önemsememiştim. Benim için babam zengin diye zengince bir hayat yaşamak oldukça saçma geliyordu. Evet, bir sürü eşyam var, her şeye sahibim, ne istersem oluyor. Ama artık bıktım biraz başkaların hayatını görmek istiyorum. Sanırım bu okulu da bu yüzden istemiştim. Kötü bir okul değil zaten, eğitimi oldukça iyi bir normal okul. Önemli olanda bu değil mi zaten? Eğitim.