Onu gördüğüm ilk sefer 2017'nin güzel ilkbaharıydı. Mayıs çiçekleri açmıştı, hava rüzgarlıydı ve o kendine bol gelen bir kot ceket giyiyordu. Saçlarını özenle taramış olmasına rağmen bozulduğu için sinirliydi, benim bulunduğum yere de bu sebeple gelmişti.
Caz çalan kafelerin birindeydim. Rüzgarlı havaların insanı hiç olmamıştım, bu yüzden de yarısına geldiğim kitabı okumak için sokak üzerindeki mekanlardan birine sığınmıştım. Cam kenarındaki çift kişilik masaya oturup kahvemi sipariş ettiğimde çantamı önüme almıştım, o sırada da pencereden gördüğüm kadarıyla dışarıdaki masalardan birinin taburesi devrilmişti. Umursamadan kitabı çıkarıp masaya bıraktım, yanımda her zaman ayraç taşırım diyebilen bir insan olamadım asla, unutkan biriyim. Ama onun bana bahşettiği utangaç tebessümleri hiç unutmadım.
Dediğim gibi, ayraç taşımadığım için hangi sayfada kaldığımı da unutmuştum. Dolayısıyla bana da sayfaları karıştırıp hangisinde kaldığımı bulmak düşüyordu. İşe koyulduğumda dışarıdaki rüzgar dinmiş gibiydi, genç çalışanlardan biri de dışarıdaki tabureyi düzeltmişti. Garsonlardan biri kahvemi getirdi ve o sırada kapıdaki çan bir müşterinin geldiğini belirtmek için çaldı.
Gelen kişi kıvırcık saçlı, mor renkli yazlık bir elbise giyen bir kızdı. İçeri girer girmez yüzünü buruşturmuştu, çalan asansör müziğinin veya kahvenin keskin kokusunun onu rahatsız ettiğini kolaylıkla söyleyebilirdiniz. Onun gibi birinin burada ne aradığını sorgulamak için sebeplerim vardı. İlk olarak, insanları incelemeyi seven biriydim. Geçmişlerini, geleceklerini, hobilerini, fobilerini, aile bireylerinin ismini ve hangi şampuanı kullandıklarını tahmin etmeyi hep sevmişimdir. Karşımdaki kızın eski bir balerin olduğunu ve gazeteci olmak istediğini hayal ettim. O sırada ten rengi düz babetler giyen ayaklarını kendine büyük gelen bir tütünün altındaki, kabarık saçlarını sıkıca topuz yapmış somurtan bir kız çocuğuna aitmiş gibi düşünmeye çalıştım. Bu küçük kız annesi tarafından bale kursuna gönderilmeye zorlanmıştı ve bu durumdan hiç memnun değildi. Kollarını göğsünde birleştirmişti ve küskünce somurtuyordu.
Beni düşüncelerimden sıyıran şey o kızın -bale tütüsü giymemiş halinin- tam önümdeki tabureye, yavaşça oturması oldu. Bu durum beni onu incelemekten alı koymadı elbette, kahvemin kupasını iki elimle tutup dudaklarıma götürürken çaktırmadan onu incelemeye çalıştım.
"Oturabilir miyim?" Bir yudumluk sürede çantasından minik bir ayna çıkarttı ve saçlarını düzeltmeye koyuldu. Ben kupamı masaya koyduğumda dışarıda küçük bir yel esti, penceremin hemen yanındaki nar ağacındaki yapraklar hışırdadı.
"Elbette." Ben de kitabımdan rastgele bir sayfa açtım ve okuyormuş gibi davrandım.
Kız gülümseyip pencereden dışarı baktı, birini bekliyor gibiydi. Ben de fırsattan istifade ederek ona baktım göz ucuyla. Makyaj yapmamıştı ama dudağında solmuş bir parlatıcı vardı, kirpiklerinde de sanki dünden kalmış gibi duran rimel ve siyah göz kalemi vardı. Gözlerinin hangi renk olduğunu göremeden başını bana doğru çevirdi ve göz göze geldik.
Doğrusunu söylemek gerekirse neredeyse elimdeki kitabı düşürüyordum.
Bana hafifçe gülümsedi ve ben de ona gülümsedim, sonra kitabıma geri döndüm. İşte şimdi okumak zorundaydım. Daha önce okumadığım bir sayfada olduğumu fark edince daha da keyfim kaçtı. Artık hem kızı izleyemeyecektim, hem de kendime işkence etmek zorunda kalıyordum.
Ben de tekrar keyifli bir şekilde kahvemi yudumlamaya çalıştım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
it was painful :dramione
FanfictionOnun yanındayken fark ettiğim şeylerden biri de, düşmek üzere olduğum uçurumdan kaçmak için çok geç olduğuydu. dramione au başlangıç: 5 temmuz 2017 bitiş: 19 haziran 2018