isimler ve saç tokası

655 44 20
                                    

Gözleri kahverengiydi.

Gür kirpikleri ve düzgün kaşları vardı. Onu dikizlemekten kendimi alamamıştım, daha önce kahverenginin bu tonunu hiç görmemiştim. "Ben Hermione, bu arada." Diyerek elini uzattı başını camdan çevirip kısa bir süre bana baktıktan sonra. Onu izlediğimi farketmiş olmalıydı.

"Draco." Diyerek elini sıktım. Gülümseyerek kahvemden bir yudum daha aldım, o da dudaklarına ufak bir tebessüm kondurarak kot ceketini düzeltti.

Ne demem gerekiyordu? Yoksa onun mu bir cevap vermesi gerekiyordu? Dilim tutulmuş gibiydi ama yine de soğuk duruşumu bozmamaya çalıştım. Birini mi bekliyordu acaba? Umarım o beklediği kişi gelmezdi. Benimle biraz daha vakit geçirsin istiyordum.

Konuşmadan geçen dakikalar boyunca ben tek gözüm elimdeki kitapta tek gözüm onda kahvemi içtim, o da bakışlarını dışarıdaki büyük meşe ağacından hiç ayırmadı. Bir süre sonra daldığı yerden bir şey dikkatini çekmiş gibi irkildi ve gözlerini kırpıştırdı. Aceleyle kot ceketinin cebine elini soktu ve telefonunu çıkartıp bir şeylere baktı. Sıkıntıyla dişlerini alt dudağına geçirdi ve telefonunu tekrar cebine koyup kibarca ayağa kalktı.

"Bana eşlik ettiğin için teşekkürler, Draco." Dedi bana gülümseyerek. Ben de ayağa kalktım ve elini sıktım. "Benim için bir zevkti."

Eşlik mi? Yaptığım tek şey bir ezik gibi onu dikizlemek ve fark etmemesini ummaktı.

Ona gülücükler saçarken kafeden çıktı ve beni asansör müziğiyle baş başa bıraktı. Oturup kitabımı tekrar elime alırken geniş pencereden uzaklaşmasını izledim Hermione'nin. Bir daha göremeyeceğimi sandığım bir kız için beni etkilemişti. 

Kendimi kıvırcık ve kabarık saçlarına dokunmak isterken buldum. Soyadı neydi ki? Biraz araştırma yaparım diye düşünüyordum ama soyadını söylememişti. İç çekip masaya gözlerimi çekince bir şey dikkatimi çekti. Ufak, siyah renkli bir tokaydı bu. O bırakmış olmalıydı.

Tokayı elime alıp kokladım. Şeftali ve ıhlamur gibi kokuyordu. Hermione böyle mi kokuyordu? Bunun onunla tekrar konuşabilmek için bir şans olduğunu fark edince tokayı masaya bırakıp toparlandım. Kahvemi kafaya dikip hızla saç tokasını sahibine yetiştirmek için elime aldım ve hızlı adımlarla şeftali kokulu kızın peşine düştüm.

Çok uzaklaşmamıştı. Yavaş yürüdüğünü bile söyleyebilirdim. Burnumu kaşıdım ve tokayı bir daha kokladım, sonra sanki yeni fark etmiş ve onun peşinden koşmuş gibi yaparak yanına ulaştım. Omzuna dokunurken nefes nefese kalmış ses tonumla konuştum. "Ah şey, Hermione'ydi değil mi?"

Hermione kafasını bana çevirdi ve elini ceplerinden çıkarttı. "Evet?" Elimdeki küçük siyah tokayı gösterdim ona.

"Kafede unutmuşsun. İhtiyacın olabilir diye düşündüm." Diyerek yarım ağız sırıttım. Kızlar bu şekilde gülmeme bayılırdı.

Ama bu numaram Hermione'de işe yaramamış gibi duruyordu. Dudaklarını birbirine bastırarak gülümsedi ve hafiften sinirlenmiş bakışlarını gözlerime iliştirdi. Elimden tokayı aldı ve cebine koydu, sonra saçlarını düzeltti ve tekrar yürümeye başlamadan önce konuştu. "Teşekkürler Darcy, çok incesin."

it was painful :dramioneHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin