Umut Kırıntıları

7 2 2
                                    

Elimdeki kağıda siparișleri yazarak mutfağa doğru ilerledim. Elinde kahveyle mutfaktan çıkan Esra "Akșam süprizim varr" diyerek seri adımlarla siparișleri vermek için üst kata cıktı. Bu kızı anlamıyordum bütün gün çalışmamıza rağmen gayet enejik olmayı nasıl bașarabiliyordu? Sabah sekiz akșam on birde cıkıyorduk zaten o saate kadar yazın ortasında kalmıș dondurma gibi eriyordum , bitiyordum. Esra ise hala dinc kalabiliyordu. Bu gün erken cıkma günümüzdü supriz derken de sanırım beraber bir șeyler yapmaktan bahsediyordu.
Nihayet saat sekiz olduğunda bir an önce üzerimdeki kalem eteği, ayağımın ağrımasına neden olan topukluları, cıkarmak adına soyunma odasına girdim.
üzerime siyah yünlü kazağımı altıma siyah dar patolonumu geçirdim. Siyah botlarımın ipini bağlamaya bașladığımda "Moruk iște hep böyle yapıyor" diyerek odaya giren Esra'ya cevirdim kafamı yine neye sinirlenmiști ya da yine Kim sinir etmiști?
"Neye sinirlendin? "
sanki bunu sormamı bekliyormușcasına üzerindekileri cıkarırken anlatmaya bașladı.
" Neye olacak Soner moruğuna iște. Neymiș de yarın sabah kahvaltısına cok ünlü iș adamları gelecekmiș. sabah erkenden gelmemi istiyor hemde bir saat erken gelmemi! "
Bir solukta olanları anlatınca anladığımı bildirmek adına kafamı așağı yukarı salladım.
" Seni anlayabiliyorum. "
" Hayır anlamıyorsun. Bu kadar kișinin içinden neden ben biliyor musun? izini en çok ben kullanıyormușum. "
sanki sinirini ayakkabısından cıkarmak ister gibi ayağına sertce giydi. Hala șașkın gözlerle baktığımı anlamıș olacak ki cantasını eline alarak cıkıșı gösterdi.
" Nefes kalkmak için davetiye mi bekliyorsun? "
cevabımı beklemeden dıșarıya cıktı. Çantamı omzuma asarak bende arkasından restorattın cıkıșına ilerledim.
Soğuk havaya cıkınca montuma iyice sarıldım. Șubat ayının bașlarında olduğumuzdan kıș iyice yüzünü göstermeye bașlamıștı. Ellerimi momtumun cebine sokup ağır adımlarla durağa doğru yürümeye bașladım. Arkamdan gelen Korna sesiyle olduğum yerde sıçradım
"Atla bebek seni eve bırakayım. "
Esra süpriz derken bu arabayı mı kastetmiști?
" Bu arabayı nerden buldun?"
soruma karșılık yaptığı șey ön yolcu kapısını açmaktı.
"Sen biraz daha dıșarıda kalıp don mu tutmak istiyorsun? Hadi bin de anlatayım. "Daha fazla zaman kaybetmeden ön koltukta yerimi aldım.
" Șu moruktan hiç haz etmiyorum sanki inadına yapıyor. "Anlașılan Esra hala sinirliydi.
"Arabayı nerden bulduğunu hala söylemedin?" Konuyu değiștirmek için söylediğim söz daha da sinirlendirmiș olmalı ki yeșil iri gözlerini açarak bana döndü.
"Ben diyorum moruk soner sen diyorsun araba "
" Yumușatmak adına sormuștum sadece " Dediğim de hafif tebesüm ederek evime ulașan son virajı dönmüștü.
" Peki peki șimdilik moruğu rafa kaldıyorum arabaya gelecek olursak bu gördüğün bebek benim doğum günü hediyem. "
Arabayı șöyle bir süzdüğümde gayet yeni olduğu her halinden belli oluyordu.
" Kimden hediye? "
" Sevgili babacığımın hediyesi. "
" Güzelmiș" demekle yetindim. Biri bana baban sana doğum günü hediyesi almıș deseler bileklerimi keserdim herhalde. Zaten ondan hediye beklemiyordum ki doğum günümü hatırlaması bile benim için yeterliyken... Onun beni kabullenememesi istememesi...
Esra'nın omzuma dokunan elleriyle düșüncelerimden sıyrıldım.

"Hey Sen Iyi misin? eve geldik. "
olumlu anlamda kafamı salladım.
" Bıraktığın için sağ ol " bir șey demesine izin vermeden
Arabadan kendimi dıșarı bıraktığım gibi ciğerime dolu dolu nefes cektim sanki buna ihtiyacım varmıș gibi rahat bi nefes aldım. cisileyen yağmur saçlarımı çoktan ıslatmaya bașlamıștı. Esra'ya döndüğümde
son bir kez el sallayıp arabasıyla uzaklaștı.

Dıșarıdan bakıldığında tek katlı ufak bu evde Iyi bir ailenin oturulduğu düșünülürdü oysa bu evin içinde aile adına bir șey bulunmuyordu. Bu ev benim annemin belki de doğmamıș kardeșimin umut kırıntılarını barındırıyordu dahasını değil.
Anahtarımla kapıyı açtım yavașca iceriye girdim. Kimseyi rahatsız etmeden odama girip bir an önce uyumak istiyordum. Sessiz olmayı özen göstererek odamın kapısını açtım içeriye gireceğim sırada oturma odasının ahșap kapısı acıldı. Omzumun üzerinden baktığımda kızarmıș gözlerle bana bakan annemi gördüm.
"Geç olmadı mı? "
Bu soruyu benim anneme sormam gerekmiyor muydu? Bu saate kadar uyumamıș beni mi beklemiști?
" Anne sen Iyi misin? "
Sorduğum soru karșısında sanki ağladığını anlamamı istemez gibi gözlerini kaçırdı.
" Iyiyim ben Babanı gördün mü bu gün? "
Yine yanılmıștım iște beni değil o adamı bekliyordu. Sadece bir an olsun inanmak istemiștim. Göz yașlarını silip teselli etmek istemiștim ama yapamadım bi umut kırıntısı daha bırakmıștım șimdi bu eve.
" Eve gelmedi mi? "
" iki gündür gelmiyor. "
cevabı karșısında șașırmam merak etmem gerekiyordu endișelenmem gerekiyordu ama hiç bir duygu hissetmedim.
"Gelir" demekle yetinip odama girmek için adım atmıștım ki kolumdan tutulan elle durmak zorunda kaldım.
"Bu kadar umursamaz olma Nefes baban o senin "
Kolum ateșe değmiș gibi hemen geri cekildim. Eve gelmeyen o, kavgadan bașka eve katkısı olmayan o, karısının bu saate kadar uykusuzluğuna sebeb olan o, umursamaz olan bendim öyle mi?
Gerçekten annemin kalbini kırmak istemiyordum. Gece gece kavga etmek hiç istemiyordum en iyi kaçıș yolunu kullandım.
"Iyi geceler anne "
Cevap vermesini beklemeden odaya girdim, kendimi yatağa attım.
Bu günün yorgunluğunu atmak için sıcak bir dușa ihtiyacım vardı. üzerimdeki siyah kazağı cıkarmamla siyah düz saçlarım bel kavisime değerek huylanmamı sağladı. Pantolonumu da bacaklarımdan cıkarınca siyah iç camașırımla kaldım. Mavi havluyu üzerime alarak ortak kullandığımız banyoya ilerledim. ișimi halledip cıkacağım sıra da aynadaki yansımam gözüme takıldı. Son zamanlarda zayıflamıșmıydım yoksa ruhumun yorgunluğu bedenimemi yansımıștı. Mavi yeșil karıșımı gözlerim çökmüș yorgunluğumu gün yüzüne cıkarıyordu.
Adımlarımı odama doğru haraket ettirdim. Havluyla saçlarımı tepede toplayıp kahverengi giysi dolabımın kapağını açtım.Bordo rengindeki iç çamașırlarımı üzerime gecirdim. Saçımdaki havlu yere düșünce saçlarım özgür kalmıșcasına dağıldı. Üzerime mavi sweetimi gecirdim altıma da siyah eșorfman altımı giydiğimde
Telefonumun șarja takmam için bildirimini duyunca elime aldım, satte baktığımda 02.12 olduğunu fark ettim, o kadar zaman geçmiș miydi? kapanmasına izin vermeden jarza taktım.
Sanki günlük iki bucuk litre su ihtiyacımı karșılamamıș gibi susadığımı hissettim. Sessiz șekilde mutfağa ilerledim. Mutfağın ortasında bulunan masanın üzerindeki sürahiden cam bardağa suyu doldurduğum gibi içtim. Su Iyi gelmiști odama gitmek için arkama dönmüștüm ki dönmez olaydım. Mavi gözlerle karșılaștım. Umursamamaya çalıșarak yanından geçip gidecektim konușmayı bașlatmasıydı.
"Geç oldu uyumadın mı daha? "
Dalga mı geçiyordu benimle; uyumadığımı görüpte sorması da zaten ayrı bir ironiydi.
Ayrıca saatin bilmem kaçında eve geliyordu geç olmadı mı sorusunu benim sormam gerekiyordu. Bu gün sanki herkes benim soracağım soruyu soruyordu. Cevap verme gereği duymadan yanından geçeçeğim sıra
"Konușmayacak mısın?"
"Izin verirsen uyucam " deyip ilerlediğim sırada dediklerini duysamda geri dönmedim.
" Anası ayrı kızı ayrı havada "
Napmıștık biz ona da böyle diyordu șimdi. Ona muhtaç olmamak için büyük bi retorantta garsonluk yapıyordum, lise hayattıma bile son vermiștim. O ise defalarca bizi istemediğini dile getirmiști, hatta benden nefret ettiğini biliyordum karșılıklıydı zaten bende ondan nefret ediyorum.
Yağmur tanelerinin camıma vurduğu tık tık sesiyle kendimi uykunun kollarına bıraktım.

Kalbim Sana Emanet Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin