3.Bölüm

73 2 0
                                        

Kalbim boğazımda atmaya başlıyordu. Yolculuk sırasınca kimsenin ağzını bıçak açmamıştı. Annie abisinin bana olan huyundan dolayı kendini tedirgin hissediyordu. Bunu yüzünde ki gerilen kaslarından anlayabiliyordum. Nihayet evin önüne geldiğimizi farkettim ve heyecanım iki kat daha da arttı. Deacon el frenini çekti ve adeleleri gerildi. Bu durumdan pek memnun olmadığı kesindi. Aklım beni ağlattığı zamana gidince yumruklarımı sıktım. Beni neden bu kadar küçümsüyordu ki? Anne ve babası bizi bu saatte sırılsıklam bir halde görünce kim bilir kafalarında ne tür fantaziler canlanacaktı. Eminim senin kadar fesat değillerdir Elsa. İç yanıma, öfkeyle göz devirdim. Annie mutlu görünmeye çalışarak hızla arabanın kapısını açtı. "İşte geldik! Tanrım, seninle çok eğleneceğiz ama önce kurulanmamız gerekiyor" Gergince gülümsedim. Sonuçta Dark'ların evine ilk kez adımımı basıcaktım. Danny uykulu bir şekilde esnedi ve Annie ile bana baktı. "Kızlar, eğlencenize katılmayı çok isterdim ama...ben sanırım bayılacağım" Deacon kaşlarını çattı "Utanmasa birlikte uyuyacaklar" Diye mırıldandı. Pekala kendimi toparlamalıydım. Bunu başarabilirdim sadece ufak bir tanışma olucaktı. Annie sevimlice kapıyı çaldı. Deacon'a baktığımda beni izliyordu. Deacon beni izliyordu. Elleri ceplerinde, hiç istifini bozmadan öylece duruyordu. Tek kaşı havaya kalktı. "Ne var?" Aniden bakışlarımı kaçırdım. Kapının açılmasıyla orta boylarda kısa kahverengi saçlı ve yemyeşil gözlü bir bayan bize bakıp gülümsüyordu. Annie hızlı bir öpücük bıraktı. "Selam anne! Biliyorum habersiz geldik ama arkadaşım bu gece bizim misafirimiz olucak" Annesi'nin bakışları beni bulunca yüzündeki gülümseme aniden silindi. "Öylemi?" Sesinde bana bariz dokundurma vardı. Huzursuzca kıpırdandım ve Deacon'a baktığımda hafifçe sırıtıyordu. Uyuz! Hemen kendimi tanıtma gereksinimi duydum. "Merhaba efendim ben Elsa. Yani yan komşunuz...şey yeni taşınan" Bakışlarımı yere eğdim. Yanaklarıma kanın çekildiğini hissettim. Tanışma işlerinde çok beceriksizdim. "Sanada merhaba" gözleri tekrar üzerimde gezinince farketmeden tuttuğum nefesimi bıraktım. Bu his dudaklarımı dişlememe neden oldu. Sonra diğerlerine baktı. Birden imalı ve hafif kızar gibi bir tonlamayla konuştu "Neden ıslaksınız siz?" Tam ağzımı açıyordum ki Deacon hemen araya girdi. "Ufak bir su savaşı anne, hepsi bu" Annesi gözlerini devirdi. "Pek ufağa benzemiyor, her neyse ayakta kaldınız hadi geçin içeri" Ayakkabılarımı alıp kenara koydum ve vay canına. İçerisi gerçekten fazla mükemmeldi. Bayağı antika gibi duruyordu. Sanırım ailesi eski kafalıydı ama kesinlikle dekor işinden anlıyordu. "Size havlu getireyim. Yerleri yeni temizlemiştim" Kadın homurdanarak lavobaya gitti. Annie dudağını ısırdı. "Annem fazla titizdir. Bizi böyle beklemiyordu şaşırdı tabi" Şaşırması normaldi tabi. Danny uykulu göz kapaklarıyla dönüp bana yakından baktı ve eliyle sırtıma vurdu. "Islanınca...aynı sokak kedilerine benzemişsin yahu" diye mırıldandı. Bu yüzümde tatlı bir tebessüm yaratmışken, Deacon aramıza girdi ve elini belime koyup beni kendine çekti. Bu yaptığı ani hareketi benim donup kalmama neden olmuştu. Sertçe boğazını temizledi. Kulağıma eğilip, boğuk bir sesle "Konuşmamız lazım" diye emretti. Annie abisine kaşlarını çatmış bir şekilde döndü. Dişlerinin arasından "Deacon" diye tısladı. O sırada annesi üç havluyla bize yaklaştı. "Alın çocuklar kendinizi iyicene kurulayın" Daha sonra bana baktı. "Senide daha sonra yakından tanıyalım, küçük hanım" Ah kadın bana takmıştı. Sahte gülümsememle karşılık verdim "Ah, tabi efendim" Annie annesini umursamadan beni bir elimden tutup beni odasına kadar koşuşturmaya başladı. "Biz odadayız!" Diye bağırdı arkadan. Odasının önüne vardığımızda, nefes nefese odasının kapısını açtı ve beni içeriye soktu. Gördüğüm manzara çocuk parkından farksızdı. Odası...fazla şirindi. Odası pes pembe, mor ve biraz da mavi renkleri kapsıyordu. Yüzümde ki sırıtmaya engel olamadım. Ortak yönlerimizi keşfetmeye başlamıştım. Özellikle renkler konusunda. "Vay canına. Odan, aşırı mükemmel" diye mırıldandım. Eline aldığı Unicorn'u bana fırlattı. Elimle bir hamlede yakaladım. Şirin ve boğuk bir sesle "O olmadan uyuyamıyorum. Deacon bunu biliyor ve sürekli saklıyor" Gözlerini devirdi. "Bu gecelik onunla uyuyabilirsin. İkinizde yanımdasınız sonuçta" diyerek göz kırptı. Demek ki bu Deacon'ın doğasında vardı. Uğraşmaktan besleniyordu ve bu ona zevk veriyordu. Ukala Öküz. Saçlarımız kurumuştu. Annie bana kırmızı pijamalarını verdi. Üzerimdeki ıslak kıyafetleri kuruması için dizdim. Hemen telefonumu elime alıp anneme mesaj atmaya koyuldum. "Annecim bu gece komşumuz Annie'lerde kalacağım. Beni merak etme, seni seviyorum" Çok geç olmadan mesajımı görmesini umut etmiştim. "Bugün gerçekten çok eğlendim. Birde siz Deacon ile ortalıktan kayboldunuz. Neler oldu öyle?" Diye merakla gözlerini büyüttü. Tam ağzımı açıcak iken devam etti "Ayrıca bankta, yanınıza geldiğimde, sanki bir şeyleri bölmüş gibiydim" Dudaklarımı yaladım ve derin bir nefes aldım. "Annie, sandığın gibi bir şey olmuyor. Deacon ve ben...birbirimizden hoşlanmıyoruz bile" Biraz tedirgin oldum desem nasıldı acaba. "Madem aranızda bir şey yoktu. O havai fişek'e ne diyeceksin?" Birden o görüntü gözümün önüne geldi. İster istemez güldüm ve bunun farkında bile olmadım. "Bak gülüyorsun. Demek ki hoşuna gitmiş" Annie'nin sözü üzerine hemen ciddileştim. "Bu işte senin parmağın olmadığını nereden bileceğim?" Diyerek kolumu omzuna hafifçe vurdum. Birden donup kaldı. "Aslına bakarsan. Gerçekten bunu ben hazırlamadım. Ama bunu Deacon'ın hazırladığından eminim" Kaşlarımı çattım. "Danny yapmış olamaz mı yani?" Annie muzipçe güldü. "O sırada Danny elinde su tabancasıyla beni kovalıyordu ve elektrik adama dönüşmesini istemeyiz" Kıkırdamaya başlayınca birden kapı sertçe açıldı ve karşımda gördüğüm sert mavi gözler direk bana sabitlendi. Annie yatağından fırladı ve abisine 'sen hayırdır' bakışı attı. "Ne istiyorsun gene?" Diye çemkirdi Annie. Deacon işaret parmağını kardeşinin anlına götürüp itti. "Onu istiyorum" diye eliyle beni gösterdi. Bende ona dil çıkardım. Huysuzca kıpırdandı "Hareketlere bak, ben senin o dilini varya... neyse" diye yakındı. Gerçekten tepem atmıştı. "Senin benimle derdin ne ya? Daha ne istiyorsun?" Deacon meydan okurcasına üzerime yürüdü. "Bir şey istemiyorum. Sadece eğleniyorum, hem benimde buna hakkım var değil mi? Şimdi kes sesini konuşmamız gerekiyor" Beni kolumdan tuttu ve odadan çıkarmaya hazırlandı. Annie sinirle bize engel olmaya çalıştı ama Deacon hızlıca onu itip kapıyı kapatıp üstüne kilitledi. Saat baya geçti ve herkesin uyanacağından endişe ediyordum. Annie kapıyı yumruklamaya başladı. "Hemen kapıyı aç seni lanet pislik!" Diye bağırıyordu. Hışımla ona dönüp kolumu kurtardım. "Canımı acıtıyorsun Deacon! Bunu niye yaptın?" Deacon muzipçe sırıttı. "Kolidorda olmaz, odama geç!" Diye yan odaya soktu beni ve kapıyı üzerimize kapattı. Tedirginlik bedenime yayılmıştı. "Belamısın başıma ya! Ne yaptığını sanıyorsun!?" Diye panikle yerimden sıçradım. "Asıl sen ne yaptığını sanıyorsun! Kardeşim Danny'nin sana olan o sözleride neydi!?" Histerik bir kahkaha attım. "Gerçekten sorun bu mu yani?" Yavaş adımlarımla geriledim çünkü üzerime yürüyordu. "Hayır...sorun sensin" Diye bastırdı mırıldanarak. "Ne yapıcaksın ha? Beni ortadan mı kaldıracaksın? Bak bence sen bir psikoloğa görün en iyisi son-" ellerini iki yanıma sıkıştırınca kaşlarımı çattım. Duvara sıkışmıştım. Vücudumun hissizleştiğini ve terlediğimi hissediyordum. Stresten midem bile bulanmıştı, çok yakınımdaydı. Parfüm kokusu ciğerlerime uçuştu. Mavi gözleri yüzümde gezindi ve kafasını eğip güldü. Bakışlarımı sağa çevirdim ve saçımın yanaklarıma düşmesine izin verdim. Yüzümden başlayarak, parmaklarım hatta enseme kadar kızardığıma bahse girerim, bu çok zor bir durumdu. "Bak ufaklık. Bu evde sorun yaratmak istemiyorsan ve yararlı olmak istiyorsan" Bir adım daha yaklaştı ve artık burun burunaydık. Bayılıcak gibi hissediyordum. "Beni kızdırma olur mu?" Ağzımı açamayacak kadar halsiz ve yorgun hissediyordum. Enerjim çekilmiş gibiydi ve titriyordum. "Sen çikolataya bayılıyordun değil mi?" Başımı aşağı yukarı salladım. Gözlerim bulanıklaşıyordu. Görüş alanımı zor görüyordum. Yanımızda ki komidinin üzerinde duran ufak çikolatayı aldı ve paketinden çıkardı. Daha sonra eliyle ağzına götürüp dişlerinin arasında aldı. Ben daha olayı anlamadan istemsizce dudaklarım aralanmıştı ve çikolatayı ağzından benim ağzıma bıraktı. Avuçlarımı sıkıyordum ve güçlükle yutkundum ki çikolata ağzımın içindeydi. Ellerini yanımdan çekti ve arkasını döndü. Olduğum yerde buz gibi donup kalmıştım. "Kuşlar yavrularını bu yolla besler. Bu arada kardeşimin pijaması...ilk kez gözüme sevimli göründü" Utancımdan ağzımı açamıyordum. Ben hayatımda bu kadar utandığımı hatırlamıyordum. Resmen diyecek bir şey bulamıyordum. Ağzımda ki çikolatayı güçlükle yuttum ve boğazımı temizledim. "B-bu da neydi şimdi?" Sesimde korku ve endişe bir aradaydı. Deacon'ın dudağı kenara kıvrıldı. "Elsa, sadece tepkilerini ölçüyorum. Yerinde olsam aynaya bakmazdım. Bukalemun gibi renk değiştirdin" Göz kırptı. Birden gözlerimde yaşlar birikti. Ama ağlamayacaktım bu sefer buna izin vermeyecektim. Resmen benimle oyun oynuyordu. Daha kiminle dans ettiğini bilmiyordu. Tanrı aşkına kimi kandırıyorum? Ona karşı koymak o kadar zor ki. Birden kapı açılınca kalbim boğazımda attı. "Daha az gürültü yaparsanız iyi olur. Sesiniz odama kadar geliyor" Andy gözlerini abisine dikti. "Deacon seni aşalık şey" diye sırıtarak göz devirdi. Sonrada bakışları benim üzerimde gezdi "Yerinde olsam, burada daha fazla durmazdım" Tuttuğumu farkettiğim nefesimi zor bir güçlükle verdim. "Andy çık git, işimiz var" Kardeşi göz devirerek bizi yalnız bıraktı. Ona bakarak çemkirdim. "Bizim işimiz felan yok!" Deacon düşünür gibi yaptı. "Bunu evden gitmen için yapıyorum seni aptal, sen ise hala direniyorsun" Beni evden uzaklaştırmak için bana kötü mü davranıyordu? Ben ne sanmıştım ki. Ben ne sanıyordum ki? Bakışlarım çöktü ve gözlerimdeki yaşlar yavaşça yanaklarımdan istemsizce süzülüverdi. Deacon şaşkınca bana bakıyordu ama umursamadım. Sesim alçak ve güçsüzdü. "Bunu söylemen yeterliydi be Deacon. Gerçekten sadece söylemen yeterliydi" Kalbim niye bu kadar kırılmıştı. Bir sebebi yoktu. İstenmiyordum. Kapıya doğru uzanıcak iken beni kolumdan tutup kendine çevirdi. "Elsa...anlamıyorsun" Kolumu ondan kurtardım. Sesim aşırı ağlamaklı çıkmıştı. "Tamam ya! tamam...gidiyorum. Bir daha beni göremeyeceksin ve bundan emin olabilirsin. Kız kardeşini odasından çıkar. Benim yüzümden başkalarına da işkence etme artık" Deacon gene itiraz etti ve bu sefer beni daha da sıkı tuttu. "Bunu mecbur olduğum için yapıyorum, bilmediğin bazı şeyler var" Kaşlarımı çattım ve kıpırdandım. Genede bırakmıyordu sandığımdan çok güçlüydü. "Söyle o zaman ya?" Sesim acıklı çıkmıştı ve birinin beni ağlarken görmesi en sevmediğim şeydi. Deacon beni ikinci kez ağlatıyordu. "Bilmediğim şeyler olabilir ama bu etrafındakilerin kalbini kırmanı gerektirmez!" Deacon şaşkınca bana baktı. "Sen...sen gerçekten ağlıyorsun?" Sesi bu defa yumuşak çıkmıştı. Yorgun çıkan sesimle mırıldandım. "Ağlatıyorsun işte...Ağlatı-" işte tam o sırada Deacon beni öptü. Deacon beni öptü. Zamanı tam şurada durdurabiliyor muyuz? Aha bence şurada durdurabiliriz. Bence geride sarabiliriz nasıl olur? Ya da unut gitsin sarmayalım. Kollarımı havaya kaldırdı ve tek eliyle iki bileğimi havada tuttu. Dili ağzımın içine girmek için izin istiyordu resmen ağzım istemsizce aralandı ve dili, dilimin içinde gezindi. Ateşli bir öpüşme gerçekleşiyordu ve ben beceriksizce öpüşüyordum. O benim ilk öpücüğümü almıştı. Hızlıca tişörtünü çekiştirdim ve daha fazlasını istedim. Bedenim elektrik çarpmışçasına titredi. Beni kalçalarımdan tutup kucağına aldı ve diğer duvara yaslayıp sert bir şekilde öpmeye devam etti. Çıkardığı iniltilere tatmin olup nefesimi kontrol etmeye çalıştım. Aralıksız bir öpüşmeden sonra hızla geri çekildi. Beni yere indirdi ve yerden tişörtünü alıp odasından çıkıp gitti. Göğsüm hala inip kalkıyordu ve ellerimi kalbimin üstüne daha sonra dudağımın üstüne koydum. Aman tanrım. Az önce ne olmuştu öyle yahu? Her yerimi ateş basmıştı. Kendine gel, kendine gel! Uzun bir nefes alıp, yavaşça verdim. Bu çok çılgıncaydı! Hemen koştum ve anahtarı üzerinde duran kapıyı elimle açtım. "Annie?" Diye seslendiğimde onun yerde masum bir kedi gibi Unicorn'a sarılmış, uyurken gördüm. Ah! Zavallım kapı mücadelesinden sonra dayanamamış olmalı. Onu hızlıca kucağıma aldım ve içimden 'ne kadarda kaslıyım be' diye geçirdim. Hızlıca onu yatağa yatırdım ve biraz kıpırdandıktan sonra tekrar uyumaya devam etti. Birden boğazıma bir sıvı yükselince tuvalete koştum ve tuvalete öğürdüm. Yediklerimi çıkartmaya başlarken, birden saçlarımın tutulduğunu hissettim. Stres her zaman midemi bulandırırdı. Hızla kapağı kapattım ve sifonu çektim. Bir elimlede ağzımı siliyordum. Deacon ellerini saçımdan çekti. "İyi misin?" Diye sordu endişeyle. Ona gözlerimi kıstım ve az önceki o Ateşli öpüşmeyi hatırladım. Unutmaya çalıştım ama başarısız oldum yanaklarım kızarmıştı. "Bakma bana" diye mırıldandım savunmasızca. Sonra ona geri baktım. Üzerinde tişört yoktu. Ukalaca gözlerini kıstı "Bakma bana diyip, bana bakman sencede garip değil mi?" Gözlerimi devirdim ve dudak büzdüm. "Sen üzerine tişört giymez misin?" Deacon sırıttı. "Hafızan iyi sanıyordum. Az önce onu üzerimden bir panter gibi çıkaran sendin Kedicik" evet ve ben bunu iki saniyede unutmuştum. Resmen... ah resmen kendime gelmem gerekiyordu. Doğru dürüst düşünemiyordum bile! Tekrar üstüme gelen sıcaklıkla ayağa kalktım ve bakışlarımı kaçırdım "Bakma öyle işte...bakma diyorum sana. Hiç laftan anlamaz mısın sen?" Deacon kaşlarını kaldırdı. "İzin verirsen duşa gireceğim? Ama kalmakta ısrar ediyorsan, iki kişilik yer var hani" Birden kulaklarıma kadar kızardım ve hızlıca oradan çıktım. Bu çocuk bende bu etkiyi nasıl yaratmayı başarıyordu anlamıyorum. Takıntılı bir öküzdü! ve ilk öpücüğümüde almıştı Lanet olsun! Herkes uyuyordu ve kimse uyanmamıştı. Terden ıslanan saçlarımı bileğimdeki tokayla at kuyruğu yapıp sıkıca tepeden topladım. Su içmeliyim çok susamıştım. Aşağı yavaş adımlarla indim. Daha sonra komidinde gözüme bir şey çarptı. Parladığını görünce merak duygum kabarmıştı ve yakınına gittim. Gerçekten dokunulası bir taştı. Elimi dokunmak için uzattığımda bir ses buna engel oldu. "Yerinde olsam ona dokunmazdım" Arkamı döndüğümde Danny'yi gördüm. "Ş-şey sadece inceliyordum! Uyandırdıysam özür dilerim" diye lafı geveledim. Danny biraz yanıma yaklaştı. Kibirli ve huysuzca "Kardeşim Deacon...sanırım seni benden kıskanıyor" diye sırıttı. Gözlerimi devirdim Sen az önce neler olduğunu görseydin, kim kimi kıskanıyor o zaman anlardık. Bir saniye benim neyimi kıskanacaktı? Bu düşünceyle gülümsedim. Danny gözlerini kıstı. "Uyumak iyi geldi, ama nedense seni görünce uykum kaçtı" Ellerimle oynadım ve "Ah...benimde uyuyabildiğim söylenemez"
"Biraz hava almak ister misin?" Sanırım bu iyi bir fikirdi. Başımı evet anlamında salladım. Pijamalarla çıkmaktan zarar gelmez diye düşündüm. Beni boydan inceledi ve sırıttı. "Pijamaların...çok seksi" Ah daha fazla kaldıramayacaktım. Kendi kıyafetlerimi giyinesim gelmişti. Dışarı çıktığımda havanın o temiz kokusunu içime çektim. Sanırım yavaştan kendime gelmeye başlamıştım. "Ee anlatsana niye bu kasabaya taşınmıştınız?" İleriye gözlerimi kısarak baktım. "Babamın işleri burada yolunda gitti ve bizde buraya taşınmayı seçtik, eve sık gelmiyor ama yoğun bir tempoyla çalışıyor" Sözüm üzerine gülümsedi. "Yan evimize taş bir hatun taşınıyor, bizde ki şu şansa bak sen!" Yüzümü buruşturdum ve koluna dirsek attım. "Abartma ya" Aniden titrediğimi farkettim. Esen rüzgar saçlarımı savurmuştu. "Saçların inanılmaz kokuyor. Bu çilekli şampuan senin için üretilmiş" Birden gözlerim büyüdü. Üzerini çıkardığını gördüm. "N-ne yapıyorsun?" Diye sorguladım. "Ceketimi veriyorum, çünkü hasta olmanı istemiyorum" Omuzlarıma koyunca utanaraktan ona geri uzattım. "Şey buna gerçekten gerek yok. Ben iyiyim" Danny kaşlarını çattı. "Tanrı aşkına Elsa üşüyorsun saçmalama ve giyin işte şunu" bu sefer üstüme atmıştı ve kocaman hırkanın içinde kendimi kaybetmiştim. İstemsizce kıkırdaştık. Aklıma takılan şeyi ona sordum. "Şu salonunuzda ki taş, ona neden dokunmamı istemedin ki?" Danny iç çekti. "Bu bir sır, yani ona dokunmayacağını bilemen yeterli" Gözlerimi devirdim. İçimi merak duygusu kaplıyordu. Aklıma sessiz olan kardeş gelince sormak istedim. Arabada bile bizimle konuşmamıştı. "Peki ya Andy hep böylemidir? Soğuk kanlı yani" Danny gözlerini kapadı.
"O hep içine kapanık biri. Birini çok sevmişti fakat gururuyla oynanmıştı. O günden beri kızlarla muhattap olamıyor. Yani konuşmaması senin suçun değil" Şimdi anlaşılmıştı neden böyle davrandığı. "Deacon... bana bilmediğim şeyler olduğunu söyledi ve bu yüzden sürekli bana kötü davranıyormuş" Tekrar hatırlayınca titredim. "Deacon aslında kötü biri değil. O sadece fazla korumacıdır. Sen ona aldırış etme. Bazen dengesiz hıyarın teki olsada aslında iyi biridir" Eminim öyledir be "Artık eve gidelim?" Başıyla onayladı. Birden zifiri karanlık olan sokak korna sesiyle aydınlandı ve göz bebeklerim yuvalarından fırlayacaktı. Danny "Elsa!" Diye bağırdı ve Gözlerim karanlıklara karıştı.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: May 10, 2017 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

AMETİSTHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin