Gözyaşları içinde uyandım. Annem.. Kokusunu dahi hatırlamadığım annem seneler sonra rüyalarıma uğrar olmuştu. O kadar değişik bir duygu ki; özlemle karışık kin hissediyorum. Beni o yaşta terkeden, bir coçugu annesiz bırakan kadın.. Sadece rüya olduğunu bilmeliyim. Yataktan kalkıp soğuk bir duş aldım. Beni ancak bu kendime getirebilirdi. Suyu açtım, üzerimi çıkarırken aynada kendimle göz göze geldim. Ne kadar kırgın olduğumu yalnız ben farkedebiliyorum galiba. Suyun soğukluğu irkilmeme sebep oldu. Yüzümden akan su damlalarına gözyaşlarım da karıştı. Ama hayır. Ben güçü bir çocuğum. Yaşadığım üzüntüyü akan suyla içimden attım. Üzerimi giyinip spor salonuna gittim. Kafamı boşaltmak için deli gibi spor yapıp durdum. Sonra cidden acıktığımı hissettim. Öyleki midem bu duruma isyan ediyordu. Çok yiyen biri de değilimdir aslında.. Dün gittiğim mahalledeki dükkana gidebilirdim. Yumurtalı turtaları gerçekten nefisti. Hem belki keşfedecek bir şeyler bulurum? Evet bu fikri beğenmiştim. Eve gidip tekrar üzerimi değiştirdim. Daha sonra bir hışımla evden çıktım. Sessiz ve sakince yürüyordum. Bu gibi yürüyüşler bana insanları incelemek için zaman kazandırır. Yanlış anlaşılmasın, önyargılı biri değilim fakat insanlara bakarak nelerden hoşlandıklarını az çok tahmin edebilir ve zevklerini öğrenebilirsiniz. Örneğim hemen şimdi yanımdan geçen genç cocuk.. Salaş kıyafetleri ve sandaletleri rahatına düşkün olduğunu açıkça gösteriyor. Evet genelde düşünceleri okumada uzmanımdır. Bu sayede olsa gerek. İnsanları süzerken geldiğimi farkettim. Dün akşamki yaşlı teyze bugün yoktu. Ne kötü oysa sohbetine doyum olmuyordu. Kasadaki adama siparişimi verdim ve aynı yere oturdum. Birden aklıma maskeli tuhaf çocuk geldi. Aklımda yine aynı soru vardı,"Ne oldu da bu kadar umutsuz?". Tamam cidden yeter. Her gece kafamda bu sorular yer edemez. Bir şekilde ögrenmeliyim. Siparisimi getiren adama teşekkür ediyorum ve gizemli çocuk hakkında gizliden bir soruşturma yapıyorum:
-" Buralarda biri oturuyormuş. Sessiz ve içine kapanık olduğunu duydum, evden hiç çıkmazmış. Acaba bir fikriniz var mı?"
-" Şu köşenin başında oturan Taehyung'dan bahsediyor olmalısın. Ne yazık ki kendisi yeğenim olur. Ama hayırsız işte ne evime uğrar ne de bu dükkana. Arada kontrol etmesem iyice çürüyecek evinde. Bazıları şanslı olmuyor."
-"Ah pekii.. Umarım birgün iyi geçinirsiniz."
-"Sanmıyorum. Afiyet olsun." diyerek beni yemeğimle baş başa bıraktı. Saatime bakıyorum: 2.30. Bir çırpıda yemeğimi yiyip kalktım. Kapıdan çıkarken gözlerimi dört açtım. Her an onu görebilirim. Adamın dediği gibi , sokağın başına yürüdüm. Beş katlı bir apartmandı orada gördüğüm. Tanrının bir yardımı mıdır bilmem ama onu farketmek zor olmadı. Apartmanın ilk katında açık bırakılmış perde sayesinde onu içeride gördüm. Yüzü ne kadar da parlak. Fakat meşgul gibi görünüyor. Acaba bugün gitmesem mi? Doğru ya henüz tanışmadığım birinin evine gitmek ne kadar mantıklı? Hem o teyze onun madde kullandığını söylemişti. Vazgeçsem iyi olacak. Bunun yerine sinemaya gidebilirim. Uzun zaman olmuştu. İçeriye son kez bakıp sinemanın yolunu tuttum. Tamam komik gelebilir ama animasyon filmlerine bayılırım. Ve vizyonda iki tane harika animasyon filmi vardı. İkisini de izlememek için bir sebep göremiyorum. Birinden ötekine derken akşam etmiştim. İtiraf ediyorum sonunda gözüme soğan kaçmamıştı. Ama ne yapabilirim ki en güvenilmeyen tilki tavşanı kurtarmıştı (/Zootropolis). Akşam yemeğini yolda yürürken yediğim iki paket cipsle geçiştirdim. Hava biraz serindi. Ama geceyi dışarda geçirmek için oldukça idealdi. Bir şişe içki alıp sahile doğru koyuldum. Kumlara uzandım ve içkimin zihnimi uyuşturmasına izin verdim. Kıyıya vuran dalagaların sesi kalbime huzur veriyordu. Kimi yıldızlar sanki bana selam veriyordu, kimileri ise sanki halime acıyordu. Bugün ne oldu bana? Hiçbir şeyden korkmayan Jungkook neden o pencereyi görünce içine çekildi ki? Madde kullanıyorsa kullanıyor ne yapacak sanki canım. Şöyle bir etrafa baktım. Kimsecikler yok. Evet kafama bir şey koydum ve bunu yapmadan ölmeyeceğim.
-"Bay Taehyung seni keşfedeceğim!"
Rüzgara meydan okuyarak koştum. Ciğerlerim parçalanıncaya kadar.. Evi yürüme mesafesinde bile değilken ben ona koştum. Tek bir şansım var. Tek bir arkadaş. Bu o olmalı. Sokağın girişinde biraz soluklandım. Ah işte orası. Adım atamıyorum. Yeni arkadaşım beni terslerse ne olacak? Hayır. Bunu göze almalıyım. Ne istiyorsak onu yapmalıyız. Olmalıysa olur. Bekle beni.. Geliyorum..
Apartmanın kapısı kilitli değildi. Kapıyı itmemle gıcırdaması bir oldu. Tüm binada yankılanan bu ses bir süre kesilmedi. En sonunda girişteki tek kapıya yöneldim. Kapıda biriken çöpler beni at dercesine bakıyordu bana. Sonra kafamı kapıya çevirdim. Elimle kapıya dokundum, derin bir nefes aldım. "Tak", "Tak". Kimse yoktu. Bu kadar kolay vazgeçemezdim. Aynı anda hem zile basıp hem de kapıya vuruyordum. Umarım yanlış anlamaz.
-" Hangi densiz bu saatte beni rahatsız ediyor?"
Galiba onu biraz kızdırdım. Kapı deliğinden beni izliyor olmalı..
-"Ben Jungkook. Jeon Jungkook. Rahatsız ettiysem özür dilerim fakat konuşmamız gerekiyor... Bay Taehyung? "
Yaklaşık dört beş kilit açıldıktan sonra nihayet kapı açılıyor. Düşündüğümden daha havalı. Karanlık evden yüzü bir ay gibi parlıyordu. Neyse kendimi kaptırmamalıyım.
-" Tekrar özür dilerim. Sizinle cidden konuşmalıyım. Cevaplamanız gereken sorularım var.."
-" Sen o günkü çocuksun değil mi? Hani şu yağmurun altında toprağı koklayan.." konuşurken biraz şaşırmış biraz umursamaz bir şekilde saçlarıyla oynuyordu.
-" Evet , müsaade edin tanışalım. Arkadaş olabiliriz."
-" Arkadaş öyle mi? Gel bakalım küçüğüm, ayakta kaldın."
Evin tuhaf kokusu birkaç haftadır havalanmadığını gösteriyordu. Boş bir yer bulup oturdum. Sanırım yanlış zamanda gelmişim. Masanın üzerinde duran toz uyuşturucularla işi var gibiydi. Bana hiç aldırmadan işine devam etti. Artık lafa girmeliyim derken, derin bir doz alıp:
-"Benim hakkımda ne duydun? Neden beni arıyordun, ne bilmek istiyorsun? Evimi bulduğuna göre illa ki birine hakkımda bir şeyler sormuşsundur. Hadi dürüst ol."
-"Şey.. Sokağın sonundaki dükkanda amcanız çalışıyor sanırım. Evinizi bulmama o yardım etti. Bir de teyze var tabii. Sizin hakkınızda söyledikleri aklımda merak uyandırdı."
Beni baştan aşağı yavaşça süzdü.
-" Senin gibi zengin çocuklar bu mahallede takılmaz. Takılsa bile en azından benimle değil. Gerçi benimle kimse birlikte olmaz. Annen merak etmesin küçüğüm? "
Ah kendime engel olamalıyım.. Usulca gülümseyerek:
-" Endişelenme , etmez. Şimdi sorgu sırası bende. Neden böyle bir hayat seçtin? Seçim miydi yoksa hata mı? Neden çıkıp gökyüzüne bakmıyorsun? Ve en önemlisi neden bir umut olduğunu varsayarak yaşamıyorsun?"
-" Umut mu ? Haha. Küçüğüm ailen seni çok şımartmış. Benim için o kadar kolay değil. Bunları bilmek istediğine emin misin? Duyacakların rahatsız edebilir."
-" Öncelikle pek küçük sayılmam. 19 yaşındayım. Kore yaşıyla 20 tabii. Ayrıca hikayenizi duymak için çok cesaret toplamam gerekti. En sonuna kadar dinlemeye hazırım."
-" İstediğin gibi olsun. Ama unutma, istediğin zaman kalkıp gidebilirsin."
İyice gerildim. Başlamadan önce bir bardak su rica ettim. Bu gizemi bir an önce keşfetmeliyim. Neden bu kadar çekinerek söylemişti ki dediklerini? Korktuğu neydi?
-"Bak küçüğüm..."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
A Supplementary Story: Taekook
FanfictionO iki gencin karşılaşması kaderin bir tesadüfü olabilir miydi? Jungkook için öyleydi o hep, karşısına çıkan şeylerde bir sebep arardı. Peki yaşamak için dahi sebep bulamayan Taehyung?