Medya: Çağlar :)))
Arabada bunaltıcı bir koku vardı. Camdan dışarıdaki diğer arabaları seyretmeye başladım. Dışarıdaki çingene pembe kaplumbağa arabayı görmem gülümseme sebep oldu. Daha sonra dışarıyı izlemeyi kesip kafamı çevirdiğimde telefonuyla ilgilenen ablamı gördüm. Kesin yine o gıcık sevgilisiyle konuşuyodu. Hayır yani çocukta tipte yoktuki. Tip olsa ondan önce çocuğa ben saldırırdım.
Ablam onu izlediğimi farketmiş olucakki bana dönüp 'yav sen hayırdır' bakışını çaktı.
Bende kısa bir omuz silkme atışmasından sonra önüme döndüm ve telefonla arkadaşım Deniz'i aradım.
"Efendim Elif" diye açtı telefonu. Klasik Deniz. Odun ya odun.
"Sanada günaydın bebeğim.Şey dicektim Deniz siz hala Bodrum'da mısınız?" diye sordum. Evet cevabını vermesi için içimden dua ediyordum.
"Evet bebeğim. Ne olduki?" dedi. 'bebeğim' kelimesinin üstüne basa basa.
"Yoo öylesine sordum. Ee napıyosun?" diye sordum. Ona süpriz yapıcaktım. Süpriz olsun diye haber vermeden onların yazlığının yanında bizde yazlık tuttuk.
"Şimdi Sinem'le buluşup sahile ineceğiz. Sen?" diye sordu. Sinem mi? Onu da çok özlemiştim. Ama onun Bodrum'da olduğunu bilmiyordum. Bu çok iyi bir haber.
"Aa Sinem'de mi Bodrum' da. Keşke bende yanınız da olabilseydim." diye yalandan üzülerek oscarlık bir performans sergiledim.
"Keşke ya keşke. Sende olsaydın senle beraber keserdik burdaki taşları. Neyse ben kahvaltı yapıcam sonra ararım seni hadi öptüm bebem bay" dedi ve sonra vedalaşmadan sonra kapattım telefonu ve kalan yarım saatlik yola dayanabilmek için kulaklığımı takarak uykuya daldım.
--
Biri beni dürtüklüuyordu. Hayır bildiğin sarsıyordu. Gözlerimi yavaşça ışığa alıştıra alıştıra araladım. Ve beni dürtükleyenin bakmadan da ablam olduğunu anlamam zor olmadı.
"Ya Elif yeter kalk artık bide senlemi uğraşıcam daha Efe'yi aramam lazım" dedi cırlayarak. Hah bi bu eksikti. Sevgili sendromlarını bana da çektirmeye çalışıyordu. Yüzsüz.
"Efen batsın emi. Kalktım be kalktım. Dürtüp durma" diye sitem ettim. Yavaşça gerinerek kalktım. Arabada tutulmuştum resmen. Gözlerim ışığa tam olarak alıştığında etrafa kısa bir bakış atıp arabadan çıktım. Annemler bagajdan eşyaları çıkarıp taşıyorlardı. Gözlerimle onları takip ettiğimde kocaman bir yazlıkla bakışmam bir oldu. Gözlerim yuvalarından fırlayacak kadar büyümüştü.
Buna ev değil saray yavrusu dense yeriydi. Havuzu olsa villa derdim o derece. Annemler kaliteli dediklerinde bu kadarını beklemiyordum. Ağzım açık evle bakışırken ablamın sertçe çeneme vurması bir oldu. Bi bu eksikti. Dilimi ısırmıştım. Ağzıma dolan metalimsi kanı yutarak kanın durmasını bekledim Bu sıradada ablamın arkasından cıyaklamayıda ihmal etmedim."Öyle sert vurulumu ya. Ağğhh dilim. Ben bunu san- ağh ağzım" diyerek söylene söylene eşyalarımı odama taşıdım. Dilimin kanaması geçmişti zaten. Odama yerleşip iyice bir inceledikten sonra Deniz'e olan süprizimi yapmaya hazırdım. Buraya gelmedem önce evde yaptığım kekleri çıkardım. Komşuların kaynaşma vakti!
Hasır büyük şapkamı kafama geçirdim ve hemen aşağı indim. Bu şapkadan yüzüm görünmüyordu. Buda planımın parçasıydı zaten. Kapıdan çıktım ve bahçeden çıkıp dolanmaya üşendiğim için çiterlerden atlamayı tervih ettim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yaz Aşkım
RomanceSıkılmamak için şarkı mırıldanmaya başladım. O sırada kafama bir ağır bir seyin çarptığını hissettim. Ardından müthiş ağrının merkezine elimi koyup acısını dindirmeye çalıştım. Yere baktığımda bir basket topu gördüm. Kafama çarpanın o oldugunu anlam...