2

102 4 4
                                    

Kantine indik, Hande kahvaltısını tıkınırken ben de Efe'yle nasıl konuşucağımı düşünüyodum. Aklıma bişeyler geldi ve Hande'ye "Gelicem şimdi bekle burda." dedikten sonra oturdukları masaya yöneldim. Ama gördüğüm şey beni geri Hande'nin yanına yönlendirdi.

Yanında bi kız vardı, hem de kucağında oturuyodu!! Ve bu kız, ilkokuldan beri bana hayatı dar eden pislik Dilek'ten başkası değildi!

Duyuğum kızgınlık (ve biraz da kırgınlık) yüzüme vurmadan masama dönmeye çalıştım. Ama ayaklarım yere mıhlanmış gibiydi.

Bir süre durdum ve yaptıkları iğrenç şeyi izledim: Dilek yavaşça ona yaklaştı, dudakları birbirini buldu ve yiyişmeye başladılar- hem de herkesin ortasında!!! Sonunda ayaklarım sözümü dinledi ve nerdeyse koşarak masama döndüm. Hande'yi kolundan tuttuğum gibi kızlar tuvaletine sürükledim. Başta şaşırmıştı ama sonra gözlerimden istemsiz olarak dökülmeye başlayan gözyaşlarımı görünce itiraz etmedi ve bana sarılarak saklanmamı kolaylaştırdı.

"Dilek sürtüğü değil miydi o?! Yemin ederim ağzını yüzünü dağıtıcam bi gün! Önce Barış'a sardı, şimdi de Efe'ye mi yavşıyo kaltak?!!" dediğinde "K-klasik Dilek işte, ha-hayatımı dar etmed-de master yapmış olan insan." dedim bir yandan da hıçkıra hıçkıra ağlıyodum.

Barış ilkokulda hoşlandığım çocuktu, şimdiyse kardeşim diyebileceğim kadar yakındık. Son zamanlarda Hande-Barış-ben-Cenk-Melis beşlisi hep beraber takılıyoduk. Cenk bazen Efe'yle takılıyodu ama bizimle-özellikle benimle- daha yakındı. Ailelerimiz arkadaş olduğu için kendimizi bildik bileli arkadaştık.

Hande ve Melisle'yse ilkokulda tanıştık. Kısa zamanda çok yakın olduk ve o zamandan beri hiç ayrılmadık.

Tenefüs bitene kadar aralıksız ağladım. Ders müzik olduğu için geç gitmemiz sorun olmazdı. Hocaya düştüğümü söylesem yeterdi.

İyi hissettiğimden emin olduktan sonra müzik sınıfına gittik. Sorun çıkmamıştı. Dersin bitmesini beklerken önce biraz resim çizdim, sonra kulaklığımı saçlarımın arasına saklayıp müzik dinledim, bi yandan da Efe'yi izledim. Fiziği müthişti ama yüzü beni büyülüyodu. Şimdiye kadar sadece onda ve kuzenimde gördüğüm gri gözleri her bakışımda içimi eritirken, ona da ayrı bi hava katıyodu. Gözlerinde erirken dudaklarında kayboluyodum. Onda en sevdiğim şey mükemmel dudaklarıydı. Bir insanda olabilecek en güzel dudaklara sahipti. Şirin bir burnu vardı. Kumral saçları önü kalkık bir şekilde olurdu. Bazen bere takardı ve bere onu olduğundan daha tatlı gösteriyordu. İnce ve uzun bedeni kaslıydı ama kaba bir görüntüsü yoktu. Ve sixpack'leri vardı, beynimi eritecek kadar müthiş sixpack'ler. Ve benim onları bi basketbol maçından sonra formasını sahada çıkarttığında görme fırsatım olmuştu. Zaten o günden beri de hayalini kuruyodum.

Dersin bittiğini zil çalsa da farkedememiştim. Onu düşününce başka dünyalara dalıyodum. Gözümün önünde sallanan el ve tiksinerek söylenen adımın etkisiyle içinde olduğum Efe etkisinden çıktım ve önümdeki insana şaşkınlık, öfke ve ve biraz da iğrenme duygusuyla baktım.

Bu bölümü de Efe konusunda bana çok yardım eden Rümeysa ve Rana'ya, ayrıca biricik meleğim Başak'a hediye ediyorum :) yorumlarınızı ve mesajlarınızı bekliyorum. daha önce de dediğim gibi bu hikaye isteklerinizle şekil alsın istiyorum :)

MaviHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin