Dersin bittiğini zil çalsa da farkedememiştim. Onu düşününce başka dünyalara dalıyodum. Gözümün önünde sallanan el ve tiksinerek söylenen adımın etkisiyle içinde olduğum Efe etkisinden çıktım ve önümdeki insana şaşkınlık, öfke ve ve biraz da iğrenme duygusuyla baktım.
"Ne var Dilek?!" dedim, sesimin güçlü ve öfkeli çıkmasını istemiştim ama pek becerdiğim söylenemezdi. Hala ne yüzle bana geliyodu ki?! "Cumartesi doğumgünüm var aslında senin gibilere göre değil ama büyük bi parti olucak ve herkes davetli." dedi. 'senin gibiler' ve 'herkes' laflarını üzerine basarak söylemişti. Ben bunları düşünürken "Neyse sen gelmiyosun galiba." dedi ama daha gidemeden "Dur, gelicem partiye." dedim. Amacım onu şaşırtmaktı, ve söylediklerim oldukça işe yaramıştı. En azından açılmış gözleri ve sinirlenince yamulttuğu çenesi bunu gösteriyodu.
"Ah, tamam o zaman. Adresi mesaj atarım." dedi o iğneleyici sesiyle ve kıvırtarak uzaklaşmaya başladı.
O uzaklaşırken ben de ne giyeceğimi düşünmeye başladım. Böyle bişey için giyecek hiçbişeyim yoktu. Hemen Hande ve Melis'e koştum ve onları da gelmeye ikna ettim. Tabi önce akşam alışverişe gidicektik.
Ne Hande'nin ailesi, ne de benim ailem çok serbestti. İstediğimizden değil ama çok açık şeyler giyemeyip, çok geç saatlerde eve dönemezdik. Melis'inkilerse biraz daha rahatlardı. İstediğiyle takılıp, istediğini yapardı. Sanırım bu biraz da maddi durumla ilgiliydi. Ailesi zengindi ama çok çalıştıkları için kızlarıyla pek ilgilenmezlerdi.
Hande ve benim için izin almak tek başımıza olduğumuzda biraz daha zordu, ama üçümüz hep beraber olduğumuz için birazcık ısrar ve yalakalıkla gece 11'e kadar izin alabilmiştik. 5'te Melis'in evinde buluşup, gece de yatıya kalıcaktık. Kısacası her şeyi planlamıştık.
Perşembe izin mevzularıyla geçtiğinden ancak Cuma günü alışverişe çıkabilmiştik. Stilistimiz Melis'ti. Bizim hiç düşünemediğimiz parçaları biraraya getirip, müthiş kombinler yaratıyodu. Bu kız cidden modacı olmalıydı.
İlk kıyafetlerimizi hep kendimiz seçerdik, Melis beğenmezse (ki genelde beğenmezdi) onun seçtiklerini denemeye başlardık. Önce Hande'nin kıyafetini ayarladık, kendi seçtiği yeşil elbiseyi üçümüz de beğenmeyince, Melis'in ona seçtiği beyaz, vücudunu saran ve dizin 5cm üstünde biten straplez elbiseyi aldı. Üzerinde minicik ve rengarenk çiçekler olan bu elbise Hande'nin üzerine tam oldu ve ona müthiş yakıştı.
Ben de kalın askılı, V şeklinde göğüs dekoltesiyle dikkat çeken, bele kadar dar, kloş etekli ve Hande'ninkiyle aynı yerde biten siyah bi elbise aldım. Kendi seçimimdi ve hepimiz çok beğendik.
Melis ise kan kırmızısı, vücudunu saran, benimki gibi kalın askılı ve mini ve bizimkilere göre oldukça iddialı bi elbise aldı. O ince ve zarif bi kolye seçerken, ben altın renkli ve zımbaları olan bi kolye ve yine altın renkli hafif kalın bi bileklik seçtim. Hande'yse ince gümüş bi bileklik ve takımı olan ince bi kolye seçti.
Cuma günü okul erken bittiği için eve 5 gibi dönebildim. Cumartesi'nin heyecanı yüzünden Cuma gecesi uyumakta zorlansam da, uyuyamazsam gün boyunca gözaltlarımdaki torbalarla dolaşacağımı bildiğim için kendimi baya zorladım ve uykuya daldım.
Rüyamda Efe'yle bi bankta oturmuş, yıldızları seyrediyoduk. Başımı omzuna yaslamıştım, o da koluyla beni sarmalamıştı. O müthiş erkeksi kokusunu içime çekiyodum. "Seni seviyorum." dedim bir anda. "Ben de seni seviyorum meleğim dedi ve alnıma küçük bir öpücük kondurdu. Başımı kaldırdım, gülümsedim. Bana doğru eğildi ve yaklaştı. Dudaklarımız birbirine değecekti ve -ahh lanet lanet lanet!!! U-yan-dım! Tam da vaktinde! Rüyalarımda bile bişeyler olamaz mıydı sanki?!
Elimi yüzümü yıkayıp, dişlerimi fırçaladıktan sonra, saate baktım ve kendimle gurur duydum. Her zaman çok uyuma rekorumu kırma gibi bi amacım vardı ve yine rekorumu kırmıştım. Uyandığımda saat 3:30'du (öğleden sonra tabiki). Tam 14,5 saat uyumuştum. Ama gözaltlarımda torbalar olması yine sinirlerimi bozmuştu. Az uyusam ayrı dert, çok uyusam daha ayrı dert!
Mutfağa gidip mısır gevreğinden oluşan müthiş bi kahvaltıdan sonra, salonda biraz televizyon izledim. Durup dururken saate bakasım geldi ve baktığımda Melis'lere gitmek için sadece yarım saatim olduğunu gördüm. Hemen yerimden kalktım ve lacivert bi kotla beyaz üzerinde kocaman bi kelebek olan tişörtümü giydim ve sırt çantamı hazırladım. Pijamalarım, şarj aletim, makyaj malzemelerim, cüzdanım, deri ceketim (üşürsem bunu giyecektim) telefonumu kontrol ettikten sonra aldıklarımızı da alıp Melis'lere yürümeye başladım. Evlerimiz arası yürüyerek 20 dakika olduğu için hafif yorulmuş bir şekilde evlerine vardım.
Geldiğimde Hande çoktan gelmişti. Kıyafetlerimizi giydikten sonra makyajımızı da yapıp saçlara geçtik. Hande sapsarı ve upuzun saçlarını düz bıraktı, hafif bir göz makyajı yapıp, şeftali tonlarındaki parlatıcısını sürdü. Melis elbisesiyle aynı renkteki rujunu sürdü ve kuzgun karası kısa saçlarını ince maşayla şekillendirdi. Bense daha çok gözlerimle uğraşıp çok hafif renk veren bi ruj sürdüm ve çikolata kahvesi saçlarımı yarısından aşağısı geniş bukleler olacak şekilde şekillendirdim. Son rötuşları da attıktan sonra hazırdık
Parti 7:30'da (yine akşam 7:30'dan bahsediyorum) başlamasına rağmen biz 8:00'da orda olacak şekilde hazırlandık.
Dilek'in evine Melis'in ailesinin limuziniyle gittik ve ÇOK HAVALIYDI!!! Arabada kimlerin olacağını konuşurken geldiğimizi farketmedik ama limuzin durunca hepimiz indik.
"Vay be!" dedim istemsiz olarak. Cidden bu kadar zengin olabilir miydi?
Sınavlarım başladı ama düzensiz olduğu için yazmaya çalışıcam. Arada bikaç gün aksama olabilir. Ayrıca okuyucu sayımız az da olsa artmış ve çok mutlu oldum! Sizi çok seviyorum :* Çok çok öptüm :) bir de bölüm uzunlukları o anki ilhamıma bağlı, bu bölüm baya uzun olmuş ama kesesim gelmedi :D yorum ve mesajlarınızı bekliyorum düşüncelerinizi çok merak ediyorum :)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Mavi
Teen Fiction"Çaktırmadan ona bakmaya çalışırken -ahh lanet olsun- yakalanmıştım. Bakışlarımız birbirine değdiği anda kafamı önümdeki kitaba çevirdim ve saklanmaya çalıştım. yüzümde hissettiğim rahatsız edici sıcaklık yüzünden kızardığımı anladım ve saçlarımla s...