Biriyle tanıştım geçen sene bu zamanlar.. Herşeyden sıkılmaya başladığım, hiç bir şeyden tat almadığım hayatımın zor dönemlerinden birinde... sonradan anladım ki, onun en kötü günlerinde çıkmışım karşısına ben de... Ben yağmur olup akarken sağnak sağnak, o toprak olup taşıdı beni üzerinde... Böyle başladı bir aşk hikayesi, aslında tamamen vesilelerle...
Önce yazıştık saatlerce... çok da kolay olmadı beni hayatına alması... üç ayın bir ayı bu ikna çabaları ile dolu yazışmalarla geçti.. bütün ısrarlarına rağmen telefonumu vermedim... ama o pes etmedi, yazmaya devam etti, yazdı, yazdı.. her gün saatlerce, sayfalarca... Ta ki ben bir gün onu bana verdiği cep telefonundan arayıp "süprizzzz" diyene kadar... Ve sesimi duyduğu o an ki şaşkınlıkla karışık sevincini hala unutamam... Benim için çok özel anlardan biridir bu...
Ve böyle başladı bizim aşk hikayemiz... Çok güzel, muhteşem bir üç ay geçirdik beraber... Her hafta sonu buluştuk... Yaşlarımız genç sayılmadığı halde, her buluşmamızda liseli gençlerin yaşadıkları heyecanı yaşadık biz de... ellerimiz tutuştuğunda, bir simit sarayında oturup çayımızı her yudumladığımızda mutluluktan uçtuk adeta.. Her sohbetimizden keyif aldık, saatlerce konuştuk, saatlerce dinledik birbirimizi... Hiç sıkılmadan..
Her sabah işe gelir gelmez ilk önce birbirimizi aradık... Sesimizi duyarak başladık güne, iyi geceler dilekleriyle kapadık hep gözlerimizi geceye...
Dolu dolu geçen üç ay... Akıllara zarar...
Hayat hesapla kitapla yaşanmıyor ne varki... Bir şeyler oldu... Onun hayatında, dolayısıyla da bizim hayatımızda şartlarımız değişti.. Bocaladım, o dolu dolu geçirdiğimiz üç aydan sonra haftada bir kez iki saate ziplenmiş görüşmelere alışmaya çalışırken gerçekten çok bocaladım... tepe taklak da oldu kimi zaman düşüncelerim... umutsuzluk, hayal kırıklıkları da yaşadım.. Sonu hiç gelmeyecek sandığım gel-gitlerim de oldu benim...
Herşeye, tüm çalkantılara rağmen bir yılımızı doldurduk nerdeyse... Fakat geldiğimiz noktada gerek bizim için değişen hayat şartları, gerekse kendi hayatlarımızdaki zorluklar nedeniyle yıprandık... birbirimizi de yıprattık, ilişkimizi de..
Bir ilişki, doyasıya görüşemeden sadece sanal iletişimlerle ve zipleştirilerek bir iki saate sıkıştırılmış sohbetlerle ne kadar sağlıklı yürütülebilirse, o kadar yürüttük biz de...
Gereksiz inatlaşmalar, sebepsiz savunmalar, kime ve nelere değer verdiğimiz... kim ve ne için kimleri üzdüğümüz.. Bunları düşünmek istemedik... Sevgi ve samimiyete dayanarak istenilen küçük şeyleri yaparak karşımızdakini mutlu etmektense, inadına yapmayarak kırmayı tercih ettik... Gereksiz yere direttik...
Çok şey kattı bu insan benim hayatıma... Kendi değerimin farkındalığını sağlamak adına... Benim de kendimde hoşuma gitmeyen bir takım kişisel özelliklerimi değiştirebilmem adına... Çok emeği var, göstermiş olduğu sabır ve hoşgörü var... Herşeyin özünde iyi niyeti var...
Ben sevdiğimi daha çok görebilmek, en azından hafta sonu bir tam gün onunla vakit geçirebilmek, zaman zaman yanında uyuyabilmek ve güne onunla uyanabilmek istiyorum.. ona bir sabah kahvaltı ya da bir akşam yemek hazırlayabilmek, hazıladığım yemekleri güzel bir müzik eşliğinde sohbetle harmanlayarak beraber yiyebilmek, belki yatakta onunla yastık savaşı yapmak, bazen hiç konuşmadan da olsa onun dizlerine başımı koyup öylece yatabilmek... Ben sevdiğime doyabilmek istiyorum...
Buradan bu yazı vesilsiyle o insana da seslenmek istiyorum,
Eğer ben bunların en azından bir iki tanesini senle yapabiliyor olsaydım, gereksiz ayrıntılara takılıp seni de kendimi de üzmezdim emin ol... İnsan sevildiğini sadece duymak ya da bilmek değil, aynı zamanda hissetmek de istiyor. Sevgiyi yaşamak istiyor...
Hayat kimseye adil değil, biliyorum.. Çok zor hayat şartlarında ayakta kalmaya çalışırken ve Allahımın sabır sınavını vermeye çabalarken diğer yandan bu isteklerimi düşünüyorum da...
Acaba ben gerçekten çok şey mi istiyorum sevdiğimden... ya da olması mümkün olmayan şeyler midir istediklerim...
Şimdi ne mi olacak...
Bunu size sormak isterim,
Sizce ne olmalı bu aşk hikayesinin sonu?