64 7 2
                                    

18 May 2017

Bugün Josephine mutsuzdu.
Onu güldürmeye çalıştım.
Gülmedi bana.
'O'na güldü Josephine.
Sadece 'o'na.
Ben de sadece baktım onlara.
Güzel gülerdi Josephine.
Nadir gülerdi ama güzel gülerdi.
İzledim onu gülerken.
O çocuğun elini tutarken.
"Güzel," dedim. "Onu güldürmeyi başaran birinin olması güzel."
Sonra bana baktı Josephine.
Heyecanlandım ama belli etmedim.
"Gelsene." dedi bana. "Biraz konuş sen de."
Gittim yanlarına.
Sustum.
Onları dinledim sadece.
Çocuk telefonuna bakıyordu, sonra dönüp güzel şeyler söylüyordu ona.
Garip bulmuştum zaten.
Josephine yine üzülmüştü.
Gördüm olanları sonra.
Bir kız çocuğa bakıp duruyordu, çocuk da ona.
Gerilmişti Josephine.
Hissediyordum.
Kız bize doğru yürümeye başladı.
Ağlayacaktı Josephine.
Dayanamazdım.
O sadece gülmeliydi.
Kalktım ve kızı kolundan tutup başka yere yönlendirdim.
O çocukla, başbaşa bıraktım Josephine'i.
Josephine tekrar gülsün istedim.
Bana değil de ona gülüyordu ama yine de gülüyordu.
Ve onun gülüşü benim için cennetti.
Ne kadar o bir gülüşüyle beni bir cehenneme atsa da, bana acıyı yaşattırsa da..

Yarım saat sonra bahçede gördüm Josephine'i.
Kulağında kulaklık vardı yine.
Ağacın dibine oturmuştu.
Elinde resim defteri vardı ve bir şeyler çizmek için hazırlanmıştı.
Her gün aynada tiksintiyle baktığı yüzü, her zamanki gibi yine mükemmeldi.
Ben de onun biraz uzağında ve karşısında olan ağacın altına oturdum.
Onu izlemeye başladım.
Kulaklığımı ve telefonumu çıkardım.
Yan taraftaki çocuklardan resim defteri sayfası ve kalem aldım.
Josephine'in ağzını okudum.
En sevdiği şarkıyı dinliyordu.
Ben de hemen açtım şarkıyı.
O beni hiç bir zaman farketmezdi o yüzden rahattım.
Onun yüzünü inceledim, ne kadar ezbere bilsem de..
Bembeyaz sayfaya çizmeye başladım yüz hatlarını.
O kadar kusursuz bir yüzü vardı ki hata yapmamak elde değildi.
Bitirdiğimde o da kalkmıştı.
Hep öyle dursun istemiştim.
Sol yanımda nasıl hep öyle duruyorsa orada da dursun..
Çünkü yüzü huzurdu.
Benliği huzurdu.
Başka bir yerde ona böyle detaylıca bakamazdım.
Yargılıydı insanlar.
Hep kendileri haklılardı.
Onlar ne yapıyorsa sen de öyle yapmalıydın.
Yapmazsan hatalıydın.
Yapmazsan günahkardın.
Josephine'in arkasından kalktım ben de.
Arkasından yürüdüm.
Kulaklığını çıkardı, çıkardım.
Kendine doğru tuttuğu sayfa küçük bedeninden dolayı bana gözüküyordu.
O zaman nefesim kesildi.
Ölüyorum sandım.
Ölmek istedim.
O, o sayfaya 'o'nun yüzünü çizmişti.
Ben de onu çizmiştim.
Ne kadar da zavallıydım.
Kaldım öylece, gidemedim peşinden.
Gözyaşlarıma engel olamazken koştum ve yola attım kendimi.
Ölmek istedim çünkü.
Bağırdım zavallıca, belki beni duyar ve kurtarmak için gelirdi.
Ama onun yerine gelen şey çok hızlı bir arabaydı.
Gözlerimi kapattım.
Acım bitecek miydi?
Son anda anladım, ne kadar acı olsa da yine de çok güzeldi bu duygu.
Onun yanında olmak çok güzeldi.
Ama dediğim gibi, son anda aklıma geldi.

JOSEPHINE Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin