19 May 2017
Yattığım yatakta başım çatlıyordu.
Gözlerimi zar zor açtığımda başımda uyanmamı bekleyen birini, Josephine'i beklemiştim ama yoktu.
Hep yalnız kalmaya mahkumdum ben.
O beni asla farketmeyecekti.
Asla sevmeyecekti.
Gözlerimden bir damla yaşın akmasına izin verdim.
Sinirle kollarımdaki şeyleri çıkararak kalktım.
İçeri giren hemşirelerin kötü durumda olduğumu söylemeleri ve yatmam gerektiğini söylemeleri umrumda değildi.
Onun yanına geri dönmek istemiştim.
Bedenim ona bağlıymış gibiydi.
Koşarak geçtim iğrenç hastanenin koridorlarından.
Josephine'in buraya geldiği günler aklıma doluyordu.
'O çocuk' yüzünden intihara kalkışmıştı.
Köşede kıvrılarak ağlamıştım o uyanana kadar.
Uyandığında yanında ben vardım.
Ona sarılacakken gelmişti 'o çocuk'.
Ona sarılmıştı Josephine.
Daha hızlı, bu anıları unutmak istercesine koştum.
Ayaklarım kanarcasına okula doğru koştum.
Tek yapmak istediğim artık onun tarafından farkedilmekti.
Üstümdeki hastane kıyafeti ve insanların bana tuhaf tuhaf bakması, insanlara çarpmam umrumda değildi.
İnsanları sevmezdim pek zaten.
Tabi biri hariç.
Okula vardığımda dizlerimde derman kalmamıştı.
İçeriye girecekken okulun çoktan kapanmış olduğunu gördüm.
Kahrederek yere çöktüm.
Gözlerimi acıyla sıkıca kapattım.
Kaza yüzünden değildi bu acı, kalbimdi acının merkezi.
"Josephine," dedim nefes nefese. "Lütfen artık beni fark et."
"Benimle daha uzun konuş."
"Artık ben senin yanına değil de, sen benim yanıma gel."
İşte o zaman duydum o güzel sesi.
Benimle konuşuyordu.
O bana gelmişti ilk kez.
En şanslı kişi hissetmiştim birden.
"Burada, bu halde ne yapıyorsun? Ne oldu sana?" dedi yanıma eğilerek.
Gözlerimi açmak istemedim.
Eğer açarsam bunun bir rüya olacağından korktum çünkü.
Ama sonra elimi tuttu.
O zaman gözlerimi kocaman açtım.
Boğazımdan bir hıçkırık kaçtı.
Ellerimi daha da sıktı.
"İstersen bize gidelim. Anlat bana olanları. Dinlerim seni." dedi.
İlk defa benimle böyle konuşuyordu.
Kalbimin attığından bile emin değildim.
Gözlerim elimi tuttuğu ellerinde kilitli kalmıştı.
Tuttu ve beni kaldırdı yerden.
Sarılmak istedim ona, ama yapamadım.
"Josephine," dedim. "Niye bana bunu yapıyorsun?"
Anlamamış gibi yüzüme baktı.
"Benim kim olduğumu biliyor musun?" dedim.
"Sen hiç konuşmazsın ki. Hakkında pek bir şey bilmiyorum bu yüzden. Ama adını biliyorum. Aria." dedi gülümseyerek.
Ağzından çıkan adımla yutkundum.
O kadar güzel çıkmıştı ki adım ağzından.
Aria~
Sonra bir anda panikledi.
Beni orada bırakıp okula koştu.
Onu bekledim oturarak.
Ama bir türlü gelmedi.
Üşüyordum.
Daha yeni farketmiştim üşüdüğümü.
Gözlerim de yorgunluktan kapanmak üzereydi.
Kazayı yeni atlatmama rağmen pek acı hissetmiyordum, kalbimim acısı bastırıyordu belki de.
Sonra, sıcak bir şey hissettim sırtımda.
Gözümü açtığımda sırtıma montunu bırakmıştı.
Gülümsedim.
Böyle şeyleri hep düşünürdüm.
Ama hiç bir zaman gerçekleşmeyeceğini de düşünürdüm.
"Kredi kartımı okulda düşürmüşüm. Aslında babamındı ve büyük miktarda para yüklüydü. Onu aradım ama hiç bir yerde bulamadım. Ne yapacağımı bilmiyorum."
Biraz düşündükten sonra gözlerini bana dikti.
"Evime gelmek ister misin?"
Kalbime giren ağrıyla birlikte başımı iki yana salladım.
Eğer evine gitseydim kalbim dayanmazdı buna.
Alıştırmak lazımdı.
"Ben kendi evime gidip dinleneyim. Yarın görüşürüz okulda." dedim.
"Peki. Görüşürüz." diyerek el salladı ve gözden kaybolana kadar onu izledim.
O, kesinlikle yanlış yönelim değildi.Eve gidip üzerimi değiştirdim.
Rahat bir şeyler giyip hemen çıktım evden.
Yine koşa koşa okula gittim.
İçeri girip her yeri aramaya başladım.
İlk onun sınıfı, sonra diğer sınıflar, lavabo, öğretmenler odası, bekleme odası, laboratuvar, kütüphane, müzik odası, beden salonu...
Neredeyse her yere bakmıştım ama hiç bir yerde yoktu.
Son olarak bakmadığım yer giyinme odası kalmıştı.
Giyinme odasına doğru ilerlediğimde içeriden sesler geldiğini duydum.
Durup dinlemeye başladım.
"Bununla her istediğini alacağım bebeğim.. Hayır anlamayacak.. Evet çok saf ve beni çok seviyor.. Evet ben seni seviyorum.."
Bu, Josephine'in sevdiği çocuktu -adını hiçbir zaman öğrenmek istemedim- ve bir kızla konuşuyordu.
Duyduklarımla Josephine'in yerine benim kalbim kırılmıştı.
Josephine bunları duysa o kadar üzülürdü ki..
Bu pislik onun ne kadar değerli olduğunu ve onu asla kırmaması gerektiğini anlayamıyordu.
Gözyaşlarıma engel olarak içeriye daldım.
Şu anda çıplak olmaları beni ilgilendirmiyordu.
Sinirden gözüm dönmüştü.
Çocuk küfür ederek hızlıca giyinmeye başladı, kız da.
Biraz giyinmelerini bekledim ve giyindiklerinde hemen onun üzerine yürüdüm.
"Seni pislik yaratık. Onu nasıl aldatırsın." diye tokatı geçirmiştim yüzüne.
"Onun değerini anlayamayacak kadar aptalsın, zavallının tekisin. Onun ne kadar kıymetli olduğunu biliyor mu-"
Sözümü tamamlayamadan o da benim boğazımı sıkmaya başlamıştı.
"Sen kim oluyorsun da bana tokat atabiliyorsun? Ne diye burnunu benim işlerime sokuyorsun?" diye kükremişti.
Ben de yüzüne bir güzel tükürmüştüm ve "Pezevenk!" diye bağırmıştım.
Yandaki kızın saçma salak çığırışları da sinirlerimi bozmuştu.
Çocuk boğazımı daha çok sıkmaya başlamıştı ve hiç bir şekilde nefes alamıyordum.
Sonra yumruğunu yüzümde hissettim.
Yere düşen bedenime yaklaştı ve yakalarımdan tuttu.
"Sakın ona bir şey anlatayım deme. Yoksa gerçekten ölmüş olursun." dedi.
O üzerimden kalkarken ben konuştum.
"Onun incinmesini isteyecek en sonuncu kişi bile değilim. Tabii ki senin bu pisliklerini duyup incinmesini istemiyorum."
Sinir bozucu bir kahkaha bırakıp kolunun altındaki kızla çıkacakken yerden kalktım ve ona yetiştim.
"O kartı ver bana. Senin değil o pislik!"
Kartı elinden almaya çalışırken beni sertçe itti ve sırtım duvara çarptı.
Acıyla inledim.
"Bebeğim, isterdim ki altımda inle. Ama çok kavgacısın. Hem sıradakileri bir halledelim..Ha?" diye fısıldadı kulağıma, diğer kızın duyamayacağı bir sesle.
Ben de güldüm.
Evet, güldüm çünkü cebine koyduğu kartı çaktırmadan almıştım.
O da gülerek gitti.
Ertesi gün okula gittiğimde Josephine'in dalgın bir şekilde sırasında oturduğunu gördüm.
Yüzüme neşeli bir ifade takındım ve yanına koştum.
"Baaak, sana ne getirdimmm." dedim.
Kafasını kaldırarak bana baktı ve gülümsedi.
Elimden kartı aldı ve teşekkür etti ama hala dalgındı.
Nerede bulduğumu, nasıl bulduğumu bile sormadı.
Bir şey demeyerek kendi yerime oturdum.
Sonra 'o çocuk' geldi sinirlice ve yakalarımdan tutarak beni yerimden kaldırdı.
"Dün yediğin dayak yetmedi sanırım, ha?" dedi sertçe.
Korkarak ona bakarken Josephine geldi.
"Ne oluyor? Bırak kızı. Hem, sen ona vurdun mu? Sen ne sanıyorsun kendini, bırak."
Ağzımı açmış bir şey diyecekken, sanırım o ve kız hakkında konuşacağımdan korktu, hayatımda hiç yaşamak istemediğim o sözleri söyledi.
"Bir şey bilmiyorsun Joseph. Bana, senin kartınla geldi ve para karşılığı benimle yatmak istediğini söyledi. Önümde yaptığı hareketler iğrençti. Ah, Joseph. Ben sadece seni seviyorum."
Ve yerin dibine girip oradan hiç çıkmamamı istetecek , aklımdan hiç silinmeyecek olan o kötü şey Josephine'in bana tiksinir gibi bakıp "Senden iğreniyorum Aria!" deyip bana tokat atmasıydı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
JOSEPHINE
ChickLitJosephine.. Mevsimlerden kış. Sana aşık oldum. Lütfen beni yargılama. Hiçbir şey benim suçum değil. Kalbimin suçu her şey. Elimde olsaydı onu durdurmak isterdim. Yapamadım Josephine. *Lezbiyen bir kızın hikayesi.