Gerard:
Annemi kaybettiğimden beri her zaman bulduğumda buraya gelirim, içimi dökerim arasında kaybolduğum maviliğie. Siyah kumlar arasına karışır, beni boğan duygularımdan kurtulmaya çalışırım.
Neredeyse kimse gelmez buraya, annem dışında. Burada hissederdim onu, hatırlarım gülüşünü. Fark ederim ki artık yalnızım, babam ben küçükken annem ve bana tehditler savurup evi terk ettiğinden onu saymıyorum.Üniversitede güzel sanatlar okuyorum. Ama annemin ölümünden sonra her şey altüst olup düzenim bozuldu. Kendi başımım çaresine bakmak için okuldan çıkıp bir barda canlı müzik yapıyorum.
Bugün ise yeniden tek başıma kalabileceğim yere, siyah deniz kıyısına doğru yürümeye başladım.Düşünceler aklımdan çıkmıyordu. Her gece beni bitiren, beni uyutmayan lanet düşüncelerle baş başa kalıp yüzleştiğim ama bir türlü kazanamadığım savaş alanına yürüyorum da diyebilirim.
Bazen şarkı sözü yazar, söylerim. Bazen aklımdaki lanet düşünceleri kağıda geçiririm öylece. Bazen ise sadece oturur ve yüzleşirim siyah deniz kıyısında.
Deniz kıyısına vardığımda her zaman oturduğum deniz kıyısının hemen karşısında bir yamacın bitişindeki yassı, simsiyah kayaya yerleştim.
Elimde defterim kağıda tüm acımı ve yalnızlığımı karalamaya başladım.Aynı zamanda kalbimin derinliklerinden, gözlerimin yaşını tutmaya çalışarak şarkı mırıldanıyordum.
Her zaman olduğu gibi kendimi yalnızlığın kollarına bırakacaktım ki tam o anda, elinde gitarıyla, simsiyah saçları kulaklarını aşmayan dövmeli, siyah kumların üstünde bağdaş kurarak oturmuş kişiyi gördüm.Merhaba, Uzun süredir Frerard fanfic'i yazmak istiyordum, ama yayınlayacak cesareti bulamamıştım. Sonunda başladım umarım çok kötü gitmiyordur. LOOK ALIVE!