ninna nanna

256 51 20
                                    

(Odada sadece iki kişinin nefes alış sesi geliyordu. Ne Allura ve Shiro'nun savaş planlama sesleri geliyordu odaya, ne de Hunk ve Pidge'den gelen makine sesleri. Oda dış dünyaydan soyutlanmış gibiydi; kendi dünyalarıydı artık burası. Sadece ikisinin bulunduğu, mükemmel bir dünya.

Lance'in kolları Keith'in beline dolanmıştı; Keith ise başını Lance'in omuz boşuğuna koymuş okyanus kokusunu içine çekiyordu. 

Sakindi bugün okyanus; henüz istenmeyen papatyalar atılmamıştı.

''Gemide, denizin ortasında;
konuşuyorum ama cevap vermiyorsun.
Uykunda kaybolmuşsun.'' 

Lance bir şarkı mırıldanıyordu şimdi. Dudakları hafifçe açıldığında, ağzından çıkan her kelimeyi Keith'e armağan ediyordu; son hediyesinin bu olduğunu biliyordu çünkü. Fakat uyandırmak istemiyordu Keith'i, bu yüzden öpmek yerine seyrediyordu sadece; mırıldanıyordu denizin ninnisini uyuması için.

''Seni öpücüklere boğmak istiyorum;
fakat seni uyandırmak istemiyorum.
Sadece seyrediyorum seni,
Aşık bu kalp ile,'' diyordu Lance; deniz kızının gemiciye söylediklerini tekrar ediyordu.

Lance'in elleri Keith'in saçlarındaydı şimdi; parmak uçları Keith'in siyah saçlarına değiyordu. Fakat uyandırmak istemiyordu Keith'i, bu yüzden saçlarından öpmek yerine parmak uçlarıyla dokunuyordu sadece; kırılmasından korkuyordu çünkü.

''Daha ne kadar beklemeliyim;
senin olmak için bu gece?
Dolunay ile birlikte,
daha ne kadar hayal kurmalıyım?
Sana seni ne kadar sevdiğimi söylemeyi,
ellerimde bu kalp ile, fakat sen...
Burada rüya görüyorsun, mavinin içinde,'' diyordu Lance; deniz kızının gemiciye söyleyemediklerini söylüyordu şimdi.

Dünyaları Allura'nın ''Bütün Paladinler, hangara!''demesiyle bozulmuştu. Gemici uyanmıştı; deniz kızı ise hâlâ bekliyordu.

Hızlı bir şekilde Paladin zırhlarını giymiş, hangara gitmişlerdi. Olabildiğince hızlı davranmalarına rağmen en son gelmişlerdi hangara; fakat Allura ve Shiro'nun azarlamasını sadece Lance işitmişti.

Aslanlarına gitmişlerdi; Galra gemileri saldıracaktı Saraya. Lance Keith'in kolundan tutup ''Deniz kadar güzelsin; bazen dalgasız, sakin, bazen ise fırtınalı.'' diye fısıldamıştı sadece ikisinin duyabileceği bir sesle. Gemici kızarmış ve gemisine binmişti; arkasında ise yalnız bir deniz kızı bırakmıştı;

ve ölmüştü deniz kızı, gemicinin onu ne kadar sevdiğini öğrenemeden.)

Ve Keith hatırlıyordu Lance'in her kelimesini; mavide uyurken duymuştu deniz kızının büyüleyici sesini. İstemese de uyandırmıştı Lance Keith'i, dolunayın beklemesine gerek yoktu artık.

Fakat nasıl parlayacak ve yol gösterecekti dolunay,
eğer ışığını çaldığı yıldız, toza dönüşmüşse?

biliyorum birkaç hafta yb yok dedim fakat matematikten 500 soruyu bir günde çözmek zorunda kaldım ve acımı sizden çıkarmak zorundayım

sori nat sori

a birde gelecek bölüm final.




lol.

tapes from certain paladin  //klanceHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin