tri

680 94 14
                                    

Çalan kapı ile yerinden sıçramış, yataktan aşağıya düşmüştü.Acı bir şekilde inlerken belini tutarak ayağı kalktı ve kapıya ilerledi.Sabahın bu saatinde kimi geldiğini merak ediyordu.Normalde bile onun evine kimse gelmezdi.Kapıyı açtığında karşısında gördüğü genç şaşırmasına sebep olmuştu.Uyku sersemi bir halle ona bakarken Changkyun her zaman olduğu gibi neşe saçan yüzü ile Jooheon'ı kenara itmiş ve içeri girmişti.Jooheon ilk başta ne olduğunu şaşırsa da kendini toparladığında kapıyı kapatarak küçük olanın peşinden salona gitmişti.Changkyun önünde duran büyük boy pizzayı yerken Jooheon kaşlarını çatmış ona bakıyordu.

"Yah, sen ne yaptığını sanıyorsun?"diye sinirle konuştu büyük olan.

Changkyun çiğnediği lokmayı yuttuğunda gülümsemiş ve elindeki dilimi ona doğru uzatmıştı."Biraz ister misin kurtarıcım?"

"Neden yine geldin?"

"Gelmemden hoşlanmadın mı?"

Sarışın genç, küçük olanın sorduğu soruyla afallamıştı.Karşısında büyük boy pizzayı afiyetle mideye indiren küçüğünü anlayamıyordu.Neden gelmesinden hoşlanması gerekiyordu ki?

"Evimden git."dedi sakin bir sesle.Bakışlarını yere çevirmişti.Changkyun böyle söylemesini beklemediği için şaşırmış ve oturduğu yerden kalkarak onun önüne gelmiş, kafasını aşağıya eğerek onunla göz teması kurmuştu.

"Ben sadece...Yalnız kalmaktan hoşlanmadığını söylemiştin."

"Yalnız kalmaktan hoşlanmıyorum, evet.Ama alıştım."

Changkyun dikleşmiş ve boynunu ovmuştu bir süre."Ah, lütfen dik durur musun?Boynum ağrıdı."

Jooheon kafasını kaldırmış ona bakarken Changkyun onun bir şey söylemesine izin vermeden atılmıştı."Bence ufak bir anlaşma yapabiliriz.Huh, ne dersin kurtarıcım?"

"Nasıl bir anlaşma?"

"İkimizin de çıkarına olan bir anlaşma."

Jooheon ona dinlediğini belirtircesine baktığında Changkyun devam etti."Seninle yaşamama ne dersin?Ev arkadaşı gibi yani."

"N-ne?"

"Sen yalnız kalmayı sevmiyorsun ve benim de kalacak bir yere ihtiyacım var.Emin ol her akşam yatacak bir yer bulmak için acı çekiyorum.İkimizin de çıkarı olacak bu inan bana."

Derin bir nefes aldı büyük olan.Bu velet neyden bahsediyordu böyle?Evet, evinde boş bir oda vardı ama orası da ıvır zıvır eşyalarla doluydu.Yine de iyi bir fikir olabilir, diye geçirdi içinden.Ama ya anlaşamazlarsa?Belki de bu çocuk söylediği gibi biri bile olmayabilirdi.

"Hayır, olmaz."

"Neden?"diye üzgün bir şekilde konuştu Changkyun.

"Seni tanımıyorum bile.Belki de hırsızsın?Nereden bilebilirim ki?"

"Seni temin edebilirim ki hırsız değilim.İstersen seni kendi 'sözde' evime de götürebilirim."

"Ya anlaşamazsak?"

"Seninle iyi anlaşacağımızı biliyorum."

"Ne söylersem söyleyeyim bir şey bulacaksın değil mi?"diye sorduğunda küçük olan gülümseyerek olumlu anlamda kafasını sallamıştı.

"Tamam."

"Ne?"

"Tamam dedim.Yarın eşyalarını getirebilirsin."dediğinde Changkyun ufak bir çığlık atarak yerinde zıplamaya başlamıştı.

"Ama.."diye devam etti büyük olan.Changkyun duyduğu sözcükle zıplamayı kesti ve dikkatli bir şekilde büyüğünü dinlemeye başladı.

"Ama?"

"Anlaşamazsak hiçbir sorun çıkarmadan evimden gideceksin.Anlaştık mı?"

Gülümsedi küçük olan."Anlaştık."

mortuus stella °jookyunHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin