RÜYA

615 43 54
                                    

(Medyada Rüzgar var)
Hatırlatma :
Bu aynı şeydi. Şey işte. BIÇAK. Boynumda hissettiğim demir parçası bıçaktı. Biri arkamdan beni öldürmeyi planlıyordu. Birden ikinci bir bıçağın ucunu belime değdirdi. İkinci bıçağın ucu sivri olduğundan belimden kanlar aktığını hissettim.

Annem ve babam öylece bana bakıyorlardı. Ayça ve rüzgar adamın ani bir hareketinde üzerine atlamak için kendilerini hazırlıyorlardı. Asya ise. Ahh asya yatağın altına girmiş bile. Bende sizlere bunları anlatırken feci bir şekilde acı çekiyordum.

Odadaki kimse belimdeki bıçağı görmemişti onların odaklandığı nokta boğazımdaki bıçaktı. Birden belimde hissettiğim acı arttı ve belime soğuk bir metal sokuldu. Adam bıçağı belime saplamıştı. Beni öne doğru itti ve kaçtı.

Ben direk rüzgarın kollarına düştüm. Rüzgar bana sarılırken eli bıçağa değdi. En başta anlamadı bu yüzden birden bıçağı belimden çekiverdi. İşte o an çığlığım bütün odayı dolduruyordu.

" AHHHH. HAYVAN " dedim rüzgara. Zaten ondan sonrası karanlık.

Önümde iki yol vardı. Birinde çiçekler açarken, diğerin de fırtınalar esiyordu. Arkamdan biri bana seslendi.

" Seni almaya gelicem alya " dedi. Bu sesi tanıyordum. Hemde çok kısa bir süre önce duymuştum. Ama kim olduğunu çıkaramıyordum. Arkadan gelen sesi pek takmadım. İkinci yani fırtınalı yola gittim.

Burada her yer pis, çöplüktü. Hep bataklık vardı. Karşıda bir ev gördüm. Yıpranmıştı. Evin yanına doğru yürüdüm. Evin duvarları, çatısı, kapısı her şeyi tahtadan yapılmıştı.

Evin kapısı aralıktı bu yüzden içeri girmek istedim. Bu aralar fazla heyecanlı durumlar yaşıyordum ama sadece bir eve girmekle ne heyecanı oluşabilir ki. Yani bir ev sana ne yapabilir ki.

İlk önce kapıyı tıktıkladım. Ne olursa olsun burası benim evim değil. İçeride kimin olduğunu da bilmiyorum. Bu yüzden kapıyı tıktıklamak iyi olucaktır diye düşündüm. İçeriden kimsenin sesi gelmiyordu. Zaten kapıya kim gelmiş diye bakmaya gelen biri de olmadı.

Yavaş adımlarla içeriye ilerledim. Zeminde tahtadan yapılmıştı ve ben her bastıkça gıcırdıyordu. En başta seslendim.

" Kimse yok mu? " dedim. Kimseden ses gelmeyince bende salon diye düşündüğüm yere girdim. Dııt. Yanlış tahmin. Şuan da banyodaydım. Hangi akıllı evin girişine banyoyu koyardı ki. Banyodan çıktım ve uzun koridorda ilerledim.

Banyodan sonra gelen ikinci odaya girdim. Sanırım burası oturma odasıydı. Çok dardı ve bir masa, iki sandalye vardı. Masa ve sandalye de tahtadan yapılmıştı. Tam odadan çıkıcaktım ki biri arkamdan seslendi.

" Hoşgeldin kızım. Buraya pek misafir gelmez. Gel otur " dedi yaşlı bir kadın sesi. Şuan da tırsmıştım. Çünkü oda dardı ve odada kimse yoktu. Hemen nasıl içeri girmiş olabilirdi ki. Arkamı döndüm ve yaşlı bir nine gördüm.

" Ama efendim siz burada değildiniz. Ben en iyisi gidiyim. Hadi size iyi oturmalar " dedim ve kapıya yöneldim. Yine tam çıkacakken durdurdu beni.

" Gel kızım otur karşıma " dedi nine. Arkamı döndüm ve küçük çaplı bir çığlık attım. Ninenin boynu kanlar içerisindeydi. Gözleri ise YOKTU!! Yani bildiğin gözler yerinde değildi. Hemen evden çıkmak için koştum. Odadan çıktım ve dış kapıya yöneldim. Hızlı bir şekilde dış kapıdan da çıktım.

Nine arkamdan geliyor mu diye bakarken kaslı birine çarptım. Tam düşüyordum ki beni tuttu. Kim olduğuna bakınca şaşırdım. Rüzgar!! Acaba onun burada ne işi vardı. Gözlerimi kapatıp açtığımda aynı şekilde uçurumun kenarındaydık. Rüzgar beni birden uçurumun kenarından attı. İşte o an ona bir daha güvenmeyeceğime yemin ettim.

" Alya canım iyi misin " dedi müge. Gözlerimi açmak için çok çaba sarfettikten sonra sonunda açabildim. Etrafa bakındığımda küçük, beyaz bir odadaydık. Heralde burası hasteneydi.

" Anne rüzgar nerede? " dedim. Onu boğmak istiyordum. Hem asya ile sevgili olduğu için hem de beni uçurumdan attığı için.

" Bekle canım hemen çağırıyorum " dedi annem yani müge. Kolumdaki serumu çıkardım. Rüzgara bu serumla saldıramazdım dimi. Kolumdaki serumu çıkarınca iğne batırılan yer birazcık kanamıştı. Yanımda ki masadan pamuk aldım ve koluma bastırdım (bu arada bir şey sorucam. Şu pamuk koparmak çok zor bir iş. Bir tek ben mi pamuk koparamıyorum? Lütfen yorumlara yazın) Zaten bir süre sonra hem rüzgar gelmişti hem de kolumun kanaması durmuştu. Kanlı pamuğu geri masaya koydum. Rüzgar yanıma gelmiş ayakta bekliyordu. Rüzgara eğilmesi için elimle gel işareti yaptım. Kafasını eğdi, eğdi, iyice eğdi. Yüzümün dibine gelince bir tane kafa attım. Oha!! Öküz gibi sertti kafası. Benim kafam acımıştı. Onda durumlar ne diye bakınca burnunun kanadığını gördüm. İyi olmuştu ona. Beni uçurumdan atmak neymiş gösterdim.

" Napıyosun kızım yaa. Burnumu kırıp kafamı deldin " dedi rüzgar. Ben bu lafın altında kalır mıyım? Tabi ki hayır.

" Beni uçurumdan iteklemeden önce düşünecektin rüzgar efendii " dedim. Bana saf saf bakıyordu. Sanki o suçlu değilmiş gibi. Gözlerimle gördüm ya. O beni uçurumdan iteklemişti.

" Ne diyosun kızım. Ben seni uçurumdan falan iteklemedim " dedi. Ay bide bilmemezlikten gelir ya. Bana deli muamelesi yapıyor şuan da.

" Yok bende zaten deliydim. Gözlerimle gördüm ben seni. İtekledin beni uçurumdan aşağı " dedim. Rüzgar hâlâ bilmemezlikten geliyordu. Sonra bir şey aklına gelmiş ki kahkaha atmaya başladı. Ay kahkahası bile güzel. Ne diyom ben ya.

" Ne gülüyorsun acaba. Çok mu komik bir şey var ortada? " dedim. Bide utanmaz gibi gülüyordu. Hayır yani komik olan neydi?

" Alya " dedi rüzgar.

" NE!! " dedim bende.

" Birincisi bana çemkirme. İkincisi kızım sen rüya görmüşsün. Biraz mantıklı olsan anlayacaktın rüya gördüğünü. Bir düşünsene diyelim ben seni uçurumdan itekledim. Şuan da sen yaşıyor olur muydun? " dedi.

" Birincisi sana ister çemkiririm, ister bağırırım. Karışamazsın bana. İkincisi. İkincisin de sen haklısın. Acaba ben niye ölmedim. Demek sen uçurumdan itekledikten sonra bir dala falan takıldım da kurtuldum. Yani her yönden sen suçlusun " dedim.

" Alya " dedi rüzgar.

" NE!! " dedim yine. Rüzgarı kızdırmak hoşuma gidiyordu.

" Sen tatlılığın kraliçesi misin? Söylediğin sözler, kurduğun cümleler, olaylara verdiğin tepkiler, hareketlerin. Her şeyin çok tatlı be kızım " dedi rüzgar. Resmen bana ilan-ı aşk yapmıştı.

" Evet biliyorum çok tatlıyım. Ama sen git asya sevgiline ilan-ı aşk yap " dedim. Azcıkta ben trip atıyım demi. Aslında hep ben trip atıyorum ama olsundu. Tam bu sırada içeriye asya girdi. Rüzgarın yanağına sulu bir öpücük kondurdu sonra bana döndü ve konuştu.

" Yenge nasılsın? " dedi asya.

" Bide sormaz mı nasılsın diye. Sen kimsin de ban- NE!! " dedim. Sonradan jeton düşmüştü. Bu kız yani asya. Rüzgarın kardeşi miydi? Of ya. Gel bide bu yaptığım mallığı düzelt.

" Ihım. Şimdi ortada büyük bir yanlış anlaşılma olmuş. Burada suçlu kişi. Yani burada suçlu olan kişi. Hah buldum. Burada suçlu olan RÜZGAR!! Ben değilim. İnsan bir söyler benim kız kardeşim var alya. Haberin olsun. Türkiye de bizi bekliyor. Adı de asya diye " dedim. Yine kurtardım kendimi. Yaşasın 🙌 kendini kurtarmak. Odada ki herkesler kahkaha atıyordu.

Bu sırada içeri ayça girmişti. Yanında da bir adam vardı.

" Buldum bu pis herifi "...........

Yeni bölüm geç geldi. Kusura bakmayın. Vote ve yorum atmayı unutmayın.

ÖLÜMSÜZLÜK ARASIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin