Ellerini ceplerine iliştirmiş dudaklarına sakladığı cümleleri kendi kendine mırıldanarak yürüyordu Ergün. Gün çoktan batmış geceyi üzerine çekmişti bile. Havanın soğuk olmasına aldırmadan iç çekerek yol almaya devam etti bir süre.
İyice tenhalaşan yolun sol tarafında durdu. Sol tarafını tuttu. Bir müddet kalakaldı öylece. Çaresizliğe bürünmüş bedenini halsiz takatsiz kalan ayakları zar zor taşıyordu. Evine gitmek istiyor fakat üzerine gelen duvarlarla yüzleşmekten korkuyordu. Okyanusun hırçın dalgalarına göğüs germiş fakat yorgunluktan harap olmuş, rotası belli olmayan bir gemiyi andırıyordu adeta. İçine sığdıramadığı üzüntüleri onu boğazından yakalamış işin içinden çıkılmaz bir düğüm atmıştı. Titreyen ellerini sol tarafında bir müddet misafir ettikten sonra oracıkta oturup biraz kendini dinlemek istedi. Üzerindeki paltoyu kavga eder gibi çekiştirip diğer ağaçlardan ayrı kalmış yalnız bir ağaca yasladı sırtını. Cebinden çıkardığı küçük bir kağıt parçasını aldı eline. Açıp açmamakta tereddüt yaşıyor gibiydi. Korkuyordu sanki içinde yazan şeylerden. Tüm bu olan bitenler bir zincirin halkasını oluştururken saatler gecenin sabaha çalan kısmını gösteriyordu. Yavaşça doğruldu yerinden, yaslandığı ağaçtan da destek alıp ayağa kalkmak istedi.
Güneş saklambaç oynayan bir çocuk edasıyla çıkıp çıkmamakta kararsızdı saklandığı yerden. Gözlerini de kısarak yerinden doğruldu etrafa bakındı. Yolun sol tarafı nedense paramparça olmuştu. Aynı Ergün'ün sol tarafı gibiydi. Biliyordu ki araçlar öndekini geçmek için hep sol taraftan geçerlerdi. Doğanın bir kanunu gibiydi sanki; her öne geçmek isteyen sol tarafı kullanır işi bitince de herkes kendi yoluna girerdi.Sol tarafına götürdü elini, düşündükleri acıtmış olmalıydı onu. Yutkundu, derin bir nefes aldı. Usul usul adımlamaya başladı dün gece gelmiş olduğu yolu. Ceplerinden değil ama sol tarafından çok şey düşürmüştü bu yola.
İçindeki acıyı taşıyamaz haldeydi. Etrafında sol tarafından tutup ayağa kaldıracak kimsesi de yoktu. Her şeyini kaybetmiş bir adamı oynuyordu hayatta. Her cephede yenilmiş bir komutan edasıyla yürümeye devam etti. Evinin bulunduğu sokağa geldi. Sessizliği bozan bir hareketlilik yoktu. Sanki herkes-her şey yas tutuyor Ergün'e eşlik ediyordu.Dün akşam girmek istediği evi kendisine kucak açmış az ilerde onu bekliyordu. Yorgun adımlarına bir yenisini daha ekledi sonra bir tane daha. Cebinden çıkardığı anahtarını kapıyı incitmeden kilitle buluşturdu. Yavaşça araladı evinin kapısını, sağ ayağını attı içeri. Daha eve girmeden üzerine gelmeye başlamıştı bile her şey. Odasının yolunu tuttu elleriyle de sol tarafını. Darma dağınıktı her şey. Masanın üzerinde duran deftere takıldı gözleri. İçindekileri ona anlatamazdı ama yazabilirdi. Daha evvel de yazmıştı. Yazmak bir nevi anlatmak değil miydi zaten. Yere düşen kalemini kaldırdı. Sandalyeyi çekip oturdu. Defterinden boş bir sayfa araladı. Dün gece gözlerinden süzülenler bu kez kaleminden süzülmeye başladı.
"Hiç farkında değildim seni bu kadar derinlere sakladığımdan. Satır satır işlemişim meğer seni sol tarafıma. Dönüşü olmayan bir yolda gittiğini; gittiğin yolun tek şeritli bir yol olduğunu bilemeden... Yasalarda yer almayan bir kanuna koymuşum, yasa dışı sevmişim seni."
Kalemine sakladığı sırları beyaz sayfalarla paylaşmaya bile cesaret edemedi. Yarım bıraktı satırlarını. Dudaklarından bir isim çıktı; Buse, Ay Işığı'm... O sırada telefonu çaldı, arayan Ayşegül'dü. Efendim diyebildi cılız bir ses tonuyla. Ayşegül nasılsın diyemeden neyin var diye sordu. Tanıyordu Ergün'ü.
Neşesini bulaşıcı bir hastalık gibi etrafına da bulaştıran bu adama ne olmuş olabilirdi ki. Daha önceleri alo demeden "Ben iyiyim sen nasılsın." diye cevap veren Ergün şimdi ölüm haberini almış bir hasta gibi konuşuyordu. İyiyim, yok bir şeyim diyebildi. "Dışarı çıkıp kahvaltı yapalım mı?" dedi Ayşegül. Dün akşamdan beri ağzına tek lokma koymayan Ergün yeni konuşmaya başlayan bir çocuk gibi ağzında gevelediği kelimelerle "Canım hiçbir şey istemiyor." dedi. Dışardaki dünyanın çok ötesine; kendi dünyasına kapanmıştı. Üstelemek istemedi Ayşegül. Yalnızlığının göğsünde konaklamak isteyen arkadaşına "Her zaman buralardayım biliyorsun." dedi. Kısa bir konuşma olmuştu. "Biliyorum." diyerek karşılık verdi Ergün. Birbirlerine iyi dileklerini sunup kapattılar.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AŞK'IN SON VEDASI #Wattys2017
RomanceGit benden. Yarım bıraktığın ne varsa yanına kat. Öyle vedalar etmeye de gerek yok. Hakkını helal etmeden git.