4.Bölüm

21 5 0
                                    

Profil Deniz;) Nasıl ama;*)

28.03.2013
Nasılsın sevgili günlüğüm? Biliyorum seni aksattım. Şaşırmışsındır bence çünkü yazmayı öğrendiğimden beri birlikteyiz. Bazen eski sayfaları karıştırıyorum o kadar komik şeyler yazmışım ki okurken hem gözlerim doluyor hemde 32 diş sırıtıyorum. Ah be günlüğüm...
Hatırlıyor musun hani sana isim koymaya karar vermiştim ya hala düşünüyorumda sevebileceğim bir kelime bulamadım hala aman neyse buluruz inşallah. Hah işte o gün, sana kekliğim demiştim hala gülüyorum belki o zamanda gülmüşümdür ben hatırlamıyorum ama sen hatırlıyorsundur. Zaman ne hızlı geçiyor demi günlüğüm bilirsin gökyüzüne bakmayı hep sevmişimdir hala da seviyorum bana olmayan ailemi hatırlatıyor yıldızlar. Hep beraberler ama bir yıldız var karanlık bir köşede onları izleyen işte o benim günlüğüm. Ah buldum ismini buldum günlüğüm. Sen benim GÖKYÜZÜM ol bundan sonra ha ne dersin oldu demi mi bu iş? Tamam sende beğendiğine göre oldu. Ne diyordum gökyüzüm ha işte o yalnız tek başına bırakılmış yıldız benim ama ben hep şuna inandım yıldızlar bana sahip çıkmasada benim onları bile içine alan bir evim vardı işte o GÖKYÜZÜ ydü hani yanlız balıklar için DENİZ varken yalnızlık hiçbir şeyi ifade etmez ya benim için de o ama tek fark ben gökyüzünün bir parçası değilim. Deniz için balık ya gökyüzü için ne kuş mu? Ama benim kanatlarım yok ki. Yada belkide ruhumda gizli kanatlarım vardır ha. Ama ruhumu uçuramam eğer uçurursam bir daha geri gelimez diye çok korkuyorum. Sence de gelmez demi gökyüzüm. Ben gökyüzünü sevdiğim gibi bulutlarıda çok severim. O kadar güzeller ki onlara bakmaya doyamıyorum. Aslında biliyor musun gökyüzüm ben Gökyüzüne aşık olmadan önce Denize muhtaçtım balıktım yani. Ama Deniz balığını öldürdü onu uçmaya zorladı. DENİZ beni terk etti gökyüzüm. Herkes gibi o da terk etti beni...
Ama ben ona o kadar güvenmiştim ki ona o kadar aşıktım ki bana akıttığı zehrini göremedim ve beni öldürmesine izin verdim. Ama bana bi iyilik yaptı zehrini hemen akıttı ve beni kıyıya attı. Bi dahada Denizi göremedim. Belki benden sonra o da kendini öldürmüştür. Benim gibi dayanamamıştır acıya ölmüştür belki o da. Ya da belki şu anda başka birinin Denizidir yada Kalbidir. Bilmiyorum gökyüzüm. Denizin kimdi diye sorma söyleyemem. Senden hiçbir şey saklamazdım ama o istisna o gerçek bir Denzidi. Benim Denizimdi ama kurudu işte çöle dönüştü kalbimi dönüştürdüğü gibi...
Gökyüzüm beni bırakma olur mu? Deniz gibi öldürme beni. Deniz balığına kıydı, gökyüzü yıldızına kıymasın. Olur mu?
Neyse gökyüzüm bugünlük bu kadar yeter. İyi geceler Gökyüzüm. Sahi iyi mi geceler?.
××××××
"Gel be gökyüzüm
Kıyıya vurdu aşklarım
Ya beni öldür ya anla
Nefesim ol
Günahı boynuma"
××××××

Sabah biraz erken uyanmıştım. İki gün önce Aslı'ya sorduğum soru hala askıda. Bana cevap vermemiş sadece bi noktaya dalıp gitmişti. Tekrar sormak istesemde cesaret edemedim. Ve bu soruyu bir daha sormak istemiyorum. O anda bu soruyu neden sorduğumuda bilmiyorum. Bulut benim için hiçbir anlam ifade etmiyor sadece dış görünüşü bakımından ilgimi çekmişti o kadar. O onun gibi değildi. O hem çok yakışıklı hem çok tatlı hem de benimdi. Ama atrık değil hem şu anda onu neden düşünüyorum ki? Beni bırakıp giderken düşünmüş müydü ne hale geldiğimi neler hissettiğimi? Ondan nefret ediyor muyum bilmiyorum ama kesinlikle çok kızgınım. Öf tamam neyse onu düşünürken bile öfkeleniyorum. Bence şimdi gidip Aslı'yı uyandırmalıyım. Evet evet kesinlikle onu uyandırmalıyım.
Yatağımdan kalkıp Aslı'nın yatağına doğru ilerledim ve Aslı'yı dürtmeye başladım. Uyandırılırken dürtülmekten nefret ederdi ama şu anda bunu umursayamayacak kadar öfkeliyim.
"Aslı Aslı şişşşt Aslıı"
"Çorrrr"
Gülemeden edemedim.
"Kalk hadi"
"Saat kaç?"
"5.30"
"Kızım sen iyi misin? Bu saatte eceline mi susadın ki beni uyandırıyorsun? Git zıbarrr"
"Uyku tutmuyorsa ne yapmalı"
"Banane ya senin uykundan bana mı sordu giderken. Git bi köşede ne halt yiyosan ye. Bi dahada uyandırma beni."
"Öyle olsun Aslı. Tamam ya bişe deme. Sus tamam deme bi.."
"Ya defol. Şizofreni manyak. Bişe dediğim falan yok. Mal ya. Bide sabahın köründe acıtasyon yapıyo. Sırma yok ol!!"
"Yat be tamam"
Aslı'dan da umudumu kestim. Kütüphaneye doğru gitmeye karar verdim. Okula gidene kadar burada oyalanmak en iyisi.
Kütüphanemiz diğer yurtlara göre daha zengin bir kitaplığa sahip olduğu için ve ben kitap okumaya bayıldığım için harika bir yer. Tabi okuldakinin yanında sönük kalsada burasını okuldakinden daha çok seviyordum çünkü burası benim onu bulduğum yerdi...
Onun annesi burada öğretmendi. O bizden 3 yaş büyük olduğu için annesiyle buraya gelirdi ama derslere katılmaz onun yerine kütüphaneye kaçardı. Bende derslerden sıkılıp buraya gelir en arkadaki rafların bulunduğu yere bi kitap alıp yere çökerdim. Pencere üstümde kaldığı için çok güzel görünürdü orası ve benim en sevdiğim yerdi. Bi gün yine dersden sıkılıp buraya geldiğimde köşemde onu gördüm. Önce bir şey söylemek istedim ama cesaret edemdim. Çünkü o orada çok güzel görünüyordu bi an benim burayı hak etmediğimi düşündüm. Tam geri dönecekken beni fark etmiş olacak ki;
"Kimsin?" dedi. Önce koşarak kaçmak istedim ama ayağı kalktığını ve arkamda olduğunu hissedince cevap verdim.
"Şey... Ben Sırma"
Gülmeye başladı. Çok sinir olmuştum. Bu kadar komik olan neydi?
"Öylemi küçük hanım. Demek adınız Sırma."
"E.. evet"
"Bende Deniz. Memnun oldum Sırma."
Adım ilk defa onun ağzından çıkarken anlam kazanmıştı. Deniz gibi masmavi gözleri vardı. İnsan o gözler içinde kayboluyordu sanki. O kadar derin bakıyordu ki... Ya saçlarına ne demeli.. Karıştırmamak için kendimi zor tutum saçları siyahtı ve güneşin altında parlıyordu çok güzeldi...
"B.. Bende memnun oldum"
"Bana hiç öyle gelmedi ama neyse."
"Neden öyle düşündünüz?"
Kendimi salak gibi hissetmiştim.
"Öyle hissettim"
"Hımm. Böyle hissettirdiysem özür dilerim"
"Benden asla özür dileme. Sakın!!!"
Sesi korkutucu dercede yüksek çıkmıştı. Gözleri çok sert bakıyordu yanıyordu sanki bir şey hatırlamış gibiydi. Ses tonundan dolayı hem şaşırdım hem de çok korktum evet şimdi kaçmanın tam sırası diye düşünüp kapıya doğru koşamaya başladım. Aslında kaçmak istemiyordum ama bi anlık refleks ve nasıl bir düşünceyse kaçtım. Kütüphaneden çıkınca direk arka bahçeye koştum. Duvara yaslanıp dizlerimin üstünde yere kapanıp ağlamaya başladım. Çünkü... çünkü onun bana bağırması o.. o canavarı hatırlatmıştı bana... 7 yaşlarındaydım. Yurtta Müdire hanım gelmeden önce Ahmet denen bir ... görev yapıyordu. O adamı hiç sevmezdim hatta o günden sonra nefret bile ediyorum... Beni odasına çağırmıştı önce sessiz sakin konuşurken birden ayağı kalktı ve beni yere attı daha ne olduğunu anlayamadan bana bağırmaya ve tekmelemeye başladı. Bu zamana kadar yurtta bile olsam kimse bana bağırıp dövmemeşti. O gün her yanım kan içinde kalana kadar beni dövmüştü. Ondan sonrasını hatırlamıyordum. Gözlerimi hastanede açmıştım yanımda bi hemşire vardı. Ona ne olduğunu sorduğumda iki gündür uyuduğumu söylemişti. Bi kaç gün daha hastanede kaldığımda sürekli kabuslar görüyordum. Bi trafik kazası oluyordu ve bi kadın beni arıyordu tam bana ulaşacakken uyanıyordum. Neyseki sonunda taburcu olmuştum yurda döndüğümde Ahmet pisliği yoktu yerine şimdiki biricik müdiremiz gelmişti. Ağlamamın sebebi buydu Deniz'in bana bağırması o olayı hatırlattı. Ben bahçede kendimi toparlamaya çalışırken dersin bittiğini haber veren zil çaldı. Yani Deniz'in annesinin dersi bitmişti ve gideceklerdi diğer ders zili çalana kadar bulunduğum yerden kalkmadım. Ne düşündüğümü bilmiyordum hatta yaşam kavramı kaybolmuştu ne yaptığımın farkında bile değildim. Neyseki sonunda zil çaldı bende toparlanıp ön bahçeye doğru yürümeye başladım. Tam yurdun kapısından içeri geçerken Deniz'i gördüm ama görmemezliğe geldim. Niye gitmemişti ki? Beni mi bekliyordu yoksa? Yok canım daha neler niye beklesin ki beni? Bunları düşünmeyi bi kenarı bırakıp Aslı'yı bulmaya karar verdim. Merdivenleri çıkarken arkamdan ismimin anlam bulduğu bir tonla tekrar bana seslendi.
"Sırma"
Dönüp cevap verme konusunda ikilemde kalsamda döndüm yüzüne anlamsız bir şekilde bakarken yanıma geldi. Cevap vermemi bekliyordu sanki. Cevap vermeyince konuşmaya başladı.
"Bak sesimin yükseldiğini kaçtığında anladım. Özür dilerim"
"Yo özür dilemene gerek yok.."
"Hayır var. Seni üzdüysem özür dilerim"
"Tamam" ne kadar salakça bir kelime tamam ama söylecek başka birşey bulamamıştım. Birden kaşlarını çattı.
"Sen ağladın mı?!"
"Hayır. Neden ağlıyım ki"
"Gözlerin neden kızarmış o zaman"
"Benim güneşe alerjim varda ondan kızarı mıştır"
"Sırma hava kapalı. Ortada güneş diye bişey yok. Bana doğru söyle benim yüzümden mi ağladın?!!"
Atarken destekli atmayı bi türlü öğrenememiştim.
"Senle bi alakası yok.. Neyse benim gitmem gerek hoşçakal."
Yakamı başka türlü kurtaramazdım.
"Bu konuyu unutmadım ve unutmayacağım küçük hanım bu seferlik kurtuldunuz ama gelecek sefere bunun hesabını sorarım."
Tebessüm edip göz kırpmıştı. O anda mideme sancılar girdi ne oluyordu böyle? Arkasını dönüp ilerledi gözden kaybolana kadar arkasından bakakaldım.

5 ay tam 5 aydır yoktu. Veda bile etmeden yok oldu. Ama artık geçmişi hatırlarken o kadar çok canım yanmıyor. Belkide büyükler haklıdır zaman her şeyin ilacıdır. Onu unutamam ama acısını hafifletebilirim... Kütüphanenin kapısı açıldı. Ve biri... Adımın anlam bulduğu bir ses tonuyla
"Sırma" dedi....

Merhaba aslında yazmayı düşünmüyordum çünkü oldukça az bir okunmamız var ama herşey zamanla demi. O yüzden bu bölümü yayınladım umarım beğenmişsinizdir. Okuyanlardan rica ediyorum lütfen yorum yapın ve küçük bir rica daha oylarınızı bekliyorum.
Herkese Hayırlı RAMAZANLAR :)

Sırma Ve Bulut #Wattys2017Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin