Öncelikle hepinizden özür dilerim. Bilgisayarım bozuldu bir türlü giriş yapamadım. Bölümler hazır olduğu halde yayınlayamadım. Bundan sonra düzenli olarak inşallah yayınlıcam.
Hepinize iyi okumalar 😊Barlas’ın söyledikleri yavaş yavaş Azra’nın kulağına ulaştığında Azra ilk önce anlamaya çalıştı. Evet evet doğru duymuştu nişanlanıyordu hemde Barlas ile.
“N-e dedin sen?”
“Duydun işte haftaya nişanlanıyoruz”
“yaa öyle mi peki bana sordun mu?”
“hayır sormadım. Sormaya da gerek yok çünkü sen benim malımsın ben ne dersem o olur”
Yavaş yavaş siniri zehir gibi tüm vücuduna yayılan Azra kontrolünü kaybetmişti artık. Oturduğu sandalyeden hızlıca ayağı kalkıp sandalyenin yere düşmesini sağladı. Yeşil helaları karşısında ki bal gözlere dikmişti. Barlas’ın gözlerinde bu söylediklerinin yalan olduğunu anlamak istiyordu ama anladığı tek şey Barlas’ın kararlılığı. Elini birden yemek masasının örtüsüne götürüp tüm gücü ile çekti. Masanın üstündekiler tek tek zemin ile buluşunca Barlas ve Buğra oturduğu yerden hızlıca kalktı. Azra sani tüm algılarını kapatmış gibi sadece bal gözlere odaklanmıştı.
“evet doğru ben senin malınım dimi. Her seferinde ucuz bir parça gibi kullanıp canımı yakıyorsun. Ama atladığın bir şey var o da senin katil olman kendi bebeğinin katilisin!”
Bağıra bağıra acı gerçekleri dile getirmişti. Dipsiz kuyuya bakar gibi bakıyordu karşısında ki bal gözlere. Kararlılık açık ve net bir şekilde belli oluyordu. Gerçi karşısında ki Barlas KARAHAN’dı onun sözleri her zaman açık ve netti. Bu sefer bir farklılık vardı çünkü Barlas kadar Azra’da kararlıydı.
“yeter artık yeterr! Ne istiyorsun artık benden allahın cezası. Herşeyimi aldın benden hiçbir şucum yokke üstelik. Birde utanmadan karşıma çıkıp herşey normalmiş gibi haftaya nişanımız var diyorsun. Sen sen ne yüzsüz bir adamsın öyle. Benden alacağını fazlasıyla aldın. Bırak artık beni.”
Azra içinde ki öfke ile oturduğu sandalyeden kalkıp bir hışımla sandalyeyi alıp az önce ki üzerini dağıttı cam masanın üstüne sert bir şekilde indirdi. Tuzla buz olan masaya bakan Barlas ve Buğra yarım saat içinde yaşadığı kaçıncı şokun olduğunu kestiremediler. İkisi de sessizliği korurken şaşkınlıkları o kadar barizdi ki. Kendisini kısa sürede toplayan barlas olaya el atmanın zamanı geldiğini düşündü. Azra’ya yaklaşıp,
“Aazra” genç kızın ismi ilk kez Barlas’ın dudaklarından dökülüyordu.
“yaklaşma sakın bana”
“tamam ama bir konuşalım”
“konuşacak bir şey yok daha fazla saçmalıklarını dinleyemem. Bu kadar oyun bu kadar acı yeter artık”
Azra az önce ki enkazı arkasında bırakarak mutfakta çıkmak için hareketlenirken barlas bileğinden tuttu. Genç adam tam konuşmaya başlayacaktı ki ortama telefonun acı sesi duyuldu. Cebinde ki telefonu çıkarıp ekrana bakmadan açıp kulağına götürdü. Karşı tarafta ki adamın söyledikleri hiç hoşuna gitmezken bunu karşısında ki meraklı yeşillerin sahibine nasıl açıklayacağını düşünüyordu.
Azra çalan o telefpnla sanki içine doğmuş gibi kötü bir his oluştu. Barlas’ın gözlerine bakıp olanı anlamaya çalışıyordu ama nafileydi. Gözünün önüne siyah bir karartı inerken kendinin de o uçsuz bucaksız karanlığa teslim etti.
**
Buğra ve Barlas salonda oturup derin düşüncelere dalmıştılar. İkisinin aklında da o kadar fazla soru vardı ki. Vicdanları ile yüzleşiyordu ikisi de.
“abi emin misin?”
“evet eminim. Doktor aradı söyledi.”
“kahretsin ya bunu nasıl söyleyeceğiz Azra’ya”
“bilmiyorum Buğra bilmiyorum”
Buğra daha fazla sessiz kalayamayıp oturduğu yerden kalkıp salonda volta atmaya başlamıştı. Tüm herşey planlanmış gibi üst üste geliyordu. Daha kapuk bağlamayan yaralara öncesinden daha büyük yaralar ekleniyordu. İnsanların mücadeleri de bu değil mi zaten. Buğra salonda volta atarken gözleri merdivenlerin başında gözü yaşlı Azra’ya takıldı. Bu kızın yüzü kadar kalbi de güzeldi o telefon çaldığından beri içine kötü bir his düşmüştü. Her ne kadar inanmamak, yalanlamak istese de gerçeklerden kaçış yoktu. Yavaş yavaş merdivenlerden aşağı indi genç kadın. Mümkün olduğunca ağır hareket ediyordu insan kötü haber alacağını bile bile ne kadar hızlı davranır ki?
Barlas da gözlerini Azra’ya dikmişti. Karşısında ki enkaza baktıkça kendinden nefret ediyordu ama söz vermişti kendisini affetdirecekti. Azra merdivenlerden inip ona endişe ile bakan iki adamın karşısına dikildi. Aklında bir soru vardı ama o bir soru da o kadar fazla acı vardı ki sormak için ne kadar mücadele etse de kelimeler bir türlü dökülmüyordu o dudaklardan. Buğra durumu anlayıp Azra’nın yanına ilerledi kolundan tutup koltuğa oturrttu çünkü bu haliyle kaldırabilecek değildi. Barlas adımlarını sayarak koltukta oturan Azra’nın dizlerinin önüne çöktü yrşil gözler anında bal gözleri bulmuştu bile. Barlas son kez Buğra’ya bakıp ondan onay bekledi bunu kendisi söylemeliydi Azra’ya. Buğra kafasını aşağı yukarı sallayarak derin bir nefrs aldı. Azra dakikalar geçtikçe daha çok korkuyordu. Barlas,
“Azra sana bir şey söyleyeceğim ama sakin olacaksın tamam mı?”
“T-tamam”
“başın sağolsun. Baban vefat etmiş”
Genç kadın bir süre tepkisiz durdu bazı şeyleri anlamaya, kavramaya çalışıyordu. Hayatta ki tek dayanağı. Bu yaşına kadar bir kere bile öz kızına ‘kızım’ demeyen baba… ne kadar acıdır. Her gün gözlerinin içine bakıp bir umut ile beklemek, her gün dayak yesen bile yine ‘baba’ demek. Bir taraf kolaylıkla kendi canından, kanından kızından vazgeçebiliyor ama diğer taraf her ne olursa olsun kalbinden söküp atamıyor. Bir gün bile şikayet etmedi genç kadın hayatından evet babası onu sevmiyor, ilgi göstermiyor her gün nefretle bakabilirdi ama olsun onun varlığı bile yetiyordu Azra’ya. Düşündü düşündü ama bulamadı insanın 23 yaşına kadar hiç mi babası ile hatırlayabileceği güzel anısı yoktu Azra’nın. Gözünden durdurak bilmeyen yaşlar peş peşe akıyordu. İçinde ki acıyı da kırgınlınlığı da nefretini haykırarak at. Küçücük bedeni sesine ijanet edip tüm evi inleterek o acı kelime döküldü dudaklarından,
“babaaa!” genç kadın kendini bırakarak dudaklarından sürekli aynı kelime firar ediyordu. Onu ilk kez böyle darma dağın gören Barlas ve Buğra çaresizce izliyordu. Buğra, Azra’nın yanına gidip bileklerinden tutarak kendine çekti ve sarıldı.
“yapma güzelim hadi topla kendini”
“Ö-öldü babam. O-ona doyamamışken ö-öldü”
Azra içindeki acıyı dışarı akıtırken hızlıca Buğra’nın kollarından kurtulup karşı da onları izleyen Barlas’ın yakalarına yapıştı. Böyle bir atak beklemeyen Barlas birkaç adım geri doğru sendeledi.
“sen yaptın dimi sen. Babamı sen öldürdün. Katilsin sen katill” yumruklarını genç adamın göğsüne indiriyordu. Barlas ise sessizce Azra’nın sakinleşmesini bekliyordu. Onun şimdi yaşadığı acıyı yıllar önce kendisi de yaşamıştı ne kadar dile kolay olsa da acıyı bizzat yaşayan için tarifsiz şeydi. Genç kadın hem yumrukluyor hem aynı kelimeyi dilinde düşürmüyordu.
“katill”
Azra’nın yumruklarına hiç tepsi vermeyen Barlas genç kadının sinirlerini daha çok bozuyordu. Buğra olaya el atmak için azra’nın yanına gidip kollarını tuttu.
“Bırakk! Bırak beni öldürücem onu o benim hem bebeğimi öldürdü hem babamı pis katil o”
“Azra kendine gel. kimse kimseyi öldürmedi”
“bırak sende arkadaşını savunuyorsun işte. Babamı siz öldürdünüz katillerr” genç kadın koltuğun kenarına yığılarak göz yaşlarını serbest bıraktı. Buğra tekrar Azra’nın yanına gidecekken onu barlas durdurdu.
“bırak Buğra acısını yaşasın”
“ama abi”
“şuan sen ne anlatsan da ona inanmayacak onun için boşver”Barlas her ne kadar Azra’yı o şekilde bırakmak istemese de koltuğun dibinde sakimleşmesini bekledi. İlk önce ağlama şiddeti azaldı en sonunda da yorgunluktan kendinin uykunun kollarına bıraktı. Barlas gözünü bile kırpmadan saatlerde karşısında ki enkazı izlerken Buğra da daha fazla dayanamayıp uyumuştu bile. Barlas, Azra’nın uyuduğundan emin olduktan sonra onu yavaşça kucaklayıp odasına götürdü. Ağlamaktan şişmiş gözleri, kızarmış burnu ve çatık kaşı. Barlas karşısında ki darma dağın dolmuş kadına baktıkça kendine hep kızıyordu ve verdiği sözü hatırlıyordu. Sana kendimi affettiricem. Genç kadını yatağa yatırıp üstünü örttü kendisi de yatağın karşısında ki koltuğa geçti. Biran bile gözlerini Azra’dan ayırmadan onu izlemeyi seçti. Belki şuan tıpa tıp aynı acıyı yaşamıyor olabilir ama kendisi de bu acıın ne demek olduğunu gayet iyi biliyordu. barlas’ın Azra’dan farkı baba şefkatiydi. Çünkğ kendisi her zaman baba sevgisi görmüş öyle büyümüştü.
Derin düşüncelere dalarken Azra’nın yatağından huzursuzca kıpıdanması ve sessiz birşeyler söylemesi üzerine hemen oturduğu yerden kalktı. Azra yatakta sağa sola dönüp sessizce birşeyler mırıldanıyordu. Barlas ne dediğini anlamak için hemen yatağın kenarına oturup kulağını yaklaştırdı.
“B-beni B-bırakma” azra’nın sözlerini duyan Barlas içinden birşeyler kopmuş gibi hissetti hemen azra’yı kollarının arasına alıp elini tuttu.
“sana söz veriyorum yeşil gözlüm seni asla bırakmayacağım.”

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Zat-ı Aşk
Teen FictionSen Azra Arslan, bundan sonra ruhunla, kalbinle hatta bedeninle bana ait olarak yaşayacaksın. Bunu o küçük kafana sok. Sen var ya sen. Zavallının tekisin neden biliyor musun ? Ruhumu, kalbimi hatta bedenime bile ancak kumar karşılığı zorla sahip o...