Barlas
Belki de doğrum yoktur benim. Yıllardır gün geçtikçe içimde büyüyen öfkenin sanki freni yokmuşçasına dur durak bilmiyor bir türlü. Tam 24 sene önce son kez annem ile sarılıp yatmıştık nerden bilebilirim o sarılışın son olduğunu. Bilseydim hiç uyumazdım ki, çocukluk aklı işte. 3 yıl olmuştu annemi görmeyeli her gün babama sorardım ‘annem nerede?’ o da her gün hiç bıkmadan usanmadan aynı cümleyi kurardı, ‘çok yakında gelecek oğlum’. Nerde bileyim annemin bizi bırakıp başka bir herife kaçacağını. Bilseydim bekler miydim. Bir gün Buğra’nın babası Kazım amca bize gelmişti ben hemen odama çıkmıştım gece susanınca salona indim. Babam çok sinirliydi galiba biraz da sarhoş. O akşam öğrendim tüm gerçekleri. Gerçekleri dediğime bakmayın. Annemin bizi bırakıp başka bir adama kaçtığını duyunca diğerlerini kulaklarım duymadı bile. Ne kadar acı bir şey. O gün işte kendi kendime bir söz verdim. Bunun intikamını ölmeden alacağımı. Zavallı babam genç yaşta rahmetli oldu.
Tam 3 yıl sonra hiç unutmam dışarda lapa lapa kar yağıyordu. Evin kapısı açıldı karşımda annem tam 3 yıl sonra. Saçları uzamıştı birazcık da zayıflamıştı, ağladığı her halinden belliydi. belki kızacaksınız bana ama ben o gün koşup ‘annem geldi’ diye boynuna atlayamadım. Çocukta olsam gururuma yediremedim işte bizi sevseydi gitmezdi demek ki gittiği kişiyi daha çok seviyormuş. Sustum çok sustum hep de içime attım nefretimi, öfkemi, kırgınlığımı. Zavallı babam çok dayanamadı işte 12 sene sonra vefat etti. Dile kolay 12 sene gelin birde bize sorun. Sadece akşam yemeğinde bir araya geliyorduk. Hayallerim vardı iyi bir üniversite yurt dışında eğitim görmek istiyordum ama kader buna izin vermedi. Ben 18 yaşına girdiğim gün babam kalp krizi sonucu kaybettik. Doğum günü partimden sonra annem ile babam kavga etmişti tehditler, küfürler hava da uçuşuyordu babam da zaten daha fazla dayanamadı. Ben üniversiteye gideceğim derken doğum günümden 1 hafta sonra şirketin başına geçtim. Daha toydum, yaşıtlarım o mekân senin bu mekân benim derken ben gecemi gündüzüme kattım iflasın eşiğinde olan şirketi şimdi ülkenin en büyük inşat şirketi haline getirdim. Çoğu kişi için sadece Barlas KARAHAN ismini durması yetiyordu.
Annemi soracak olursanız o da fazla sürmeden kanser yoldu. Şimdi ise şehir dışında yazlıkta başında 1 hemşire ve bir doktor var. Hastalığın her ne kadar son evresinde olsa da yurt dışından getirttiğimiz ilaçlar sayesinde hayatta. Her gün o ilaçları içmemek konusunda dirense de pes ederek içiyor. Nevim Hanım için ölmek kolay o da zamanında bizim çektiğimiz acıyı çekecek.
Şirketi kendine getirdikten sonra ilk işim Ahmet denilen o herifi bulmak oldu. Bizim semte yakın gece kondu da kızıyla birlikte kalıyormuş. Kızın annesi doğum sırasında vefat etmiş. Ailenin huzurunu kaçırmak için ekstradan bir şey yapmama gerek yoktu. Ahmet şerefsizinin eve geldiği vakit yokmuş geldiyse de aşırı içmekten hemen sızıyormuş. Zavallı kız da çocuk esirgeme kurumunda kalıyordu. Ahmet’in batması için çok uğraştım gittiği kumarhanelere en iyi adamları yolladım, çalışmak istediği yerlere kabul etmemeleri için haber gönderdim her gün çökmesini izledim dışardan o çaresizliğini gördükçe keyif alıyordum. Ama bu bana yeterli olmadı. Benim babam da o acıları tek başına çekmedi bende çektim. Onun için o şerefsiz adamın kızı da çekecek ben nasıl anne acısı çektiysem o da baba acısı çekecek.
Bardağımda ki son yudumu içip kalktım. 2 haftadır işlerin yoğunluğundan eve gidemiyordum. Şirkette ki gizli odamda kalıyordum artık eve gitsem iyi olacak zaten saat gece yarısını geçmişti. Masadan kalkarken gözüme bugün Kemal’ın getirdiği fotoğraflara takıldı. Yanında esmer mavi gözlü çocuk vardı ve her fotoğrafta gülüyordu ne kadar da güzel gülüyormuş. Ne saçmalıyorum ben ya kim bilir o piç kurusu ile ne yaşamıştır zaten böyle kızlar hep masum görünür ama en tehlikeli olanlardır aslında.
Arabayı sürüp kısa sürede eve vardım galiba biraz fazla kaçırmışım en iyisi bir ağrı kesici alsam iyi olacak sabah bu acıyı çekmek ölüm gibi. Yönümü mutfağa çevirdim. İçerden tıkırtı sesleri gelince biraz duraksadım acaba hırsız mı girmiştir. Ne saçmalıyorum ben ya kapıda ki adamlar boşuna mı bekliyor. Temkinli adımlarla ilerledim sokaktan yansıyan ışıkla bir kızın olduğunu fark ettim iyi de kimdi ki. Tabi ya 1 hafta önce Hatice Sultan’ı arayıp Azra’yı yukarda ki odalara yerleştirmesini istemiştim. Çıplak ayakla soğuk zeminde ilerliyordu. Bacakları fazla mı güzeldi onun ya o üstüne giydiği şort tamam henüz kış mevsimine girmemiştik ama havalar serinlemişti üşüyecek. Göğsüme çarpan şeyle kendime geldim iyi de ben ne zaman buraya gelmiştim. Azra yeşil gözlerini bana dikmiş bakıyordu. Bu kızın cesaretine hayranım doğrusu her ne kadar korksa da her seferinde bana kafa tutuyordu. Yanımdan geçmeye çalışınca kolundan tutup,
“Nereye küçük hanım yüzünüzü gören cennetlik” bana cevap vermek yerine yine gitmeye çalışması beni sinirlendirdi.
“Sana diyorum ufaklık yoksa özlemedin mi beni?” burnuma gelen bu güzel kokuyla mest olmuştum sanki biraz daha içime çekmek için boynuna yaklaştım evet bu güzel koku Azra’dan geliyordu. Acaba o piç herifte bu güzel kokuyu doyasıya içine çekmiş midir?
“Lütfen yapma” Azra’nın titreyen sesi beni daha da sinirlendirdi.
“Niye ufaklık yoksa seni tatmin etmiyor muyum artık. Ya da dur neydi o şerefsizin adı hm buldum yoksa Batu denen o zibidi mi daha iyi” yüzüme yediğim tokatla olduğum yerde kaldım. İlk kez bir kızdan tokat yemiştim o da bu sürtükten ha öyle mi bu kıza kim olduğumu göstermenin zamanı geldi o zaman. Cehennemin ilk günün.
Yazardan
Gemç adam sinirlerine daha fazla hakim olamayıp kızı kolundan tuttuğu gibi odasına çıkardı. Kapıyı sert bir şekilde kapatıp kızı sertçe itti. Tadını aldıkça doyamadığı dudaklara bir hışımla öpmeye başladı. Ne demişti Cemal Süreyya, seni bir kere öpsem ikinin hatırı kalır. İki kere öpsem üçün boynu bükük.. çok doğru demiş çok doğru. Barlas öyle bir öptü ki ne ikinin hatırı kaldı ne de üçün boynu bükük…
Genç adam hormonlarının uyarısına dana fazla dayanamayıp ellerinin genç kızın tişörtünden içeri daldırmıştı bile. Azra hangi ara işin bu buraya geldiğine bir türlü anlam veremiyordu. Gözlerinden boşalan yaşın sonu, dilinde ki ‘yapma’ kelimenin sonu yoktu. En çokta elinde kalan en özelini nefret ettiği adama verecek olmak onun canını yakıyordu.
Kızı yatağa yatırıp üstüne çıkan adam sanki kulakları tıkanmışçasına Azra’nın dediği hiç kelimeyi duymuyordu. O an vücudundan geçen öfke ile daha da kontrolünü kaybetti. Gözünün önüne gelen Azra ile yanında ki adamın samimi fotoğrafları ise alevlenen öfkesine bir kibrit daha atmıştı. Kızın üstünde ki kıyafetleri çıkarıp sadece iç çamaşırı ile kalmasını sağladı. Arsızca süzdü genç kızı gerçekten çok güzel fiziği vardı. Kızın kulağına eğilip,
“Sen Azra ARSLAN, bundan sonra ruhunla, kalbinle hatta bedeninle bana ait olarak yaşayacaksın. Bunu o küçük kafana sok.” yeşil gözleri açıp karşısında ki bal gözlere dikip,
“Sen var ya sen. Zavallının tekisin neden biliyor musun?
Ruhumu, kalbini hatta bedenimi bile ancak kumar karşılığı zorla sahip olacak kadar zavallısın sana acıyorum BARLAS KARAHAN. Ama ben senin aksine öyle güçlüyüm ki asla hiçbir şeyi sana severek vermeyeceğim ve her seni görmem ile sana olan nefretim kat kat artacak. Bir gün beni kendi ellerinle bırakacaksın.”
Gecenin devamı ise genç kızın acı dolu çığlıklarıyla devam etti
![](https://img.wattpad.com/cover/81938373-288-k476703.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Zat-ı Aşk
Novela JuvenilSen Azra Arslan, bundan sonra ruhunla, kalbinle hatta bedeninle bana ait olarak yaşayacaksın. Bunu o küçük kafana sok. Sen var ya sen. Zavallının tekisin neden biliyor musun ? Ruhumu, kalbimi hatta bedenime bile ancak kumar karşılığı zorla sahip o...