1. Bölüm

14 3 6
                                    

Telefonumdan gelen mesaj sesleriyle gözlerimi araladım sanırım Eren gene huzur vermeyecekti, cevap vermezsem devam edeceğini bildiğim için bıkkınlıkla telefonu elime aldım. 25 mesaj atmıştı ve hala durmadan atmaya devam ediyordu.

"Uyandın mı meleğim?" "Hadi ama cevap ver." "Seni özledim..." ve daha bir çoğu.

Hemen "Uyandım Eren?" yazıp gönder tuşuna dokundum ve beklemeye başladım.

"Bugün buluşalım mı?"

Aslında iyi olurdu, ona ayrılmak istediğimi söylemeliydim. Tamı tamına 3 yıldır beraberliğimiz sürüyordu, başlarda aşkından yanıp tutuşan kızlar gibiydim. İlerleyen süreçte vakit geçirdikçe sıkılmam, sevgimin bitmesi... Ah birde kıskançlıkları ile uğraşıyordum.Rahatıma düşkün biri olarak kısa giyinmeyi severim her seferinde kızıyordu. Ona değer verdiğimden öylece bırakamazdım. Sabrede sabrede bu zamana geldim ve bitmesi gerektiğinin farkındayım.
"Tamam, yarım saat içinde hazır olurum."

"Yarım saat içinde oradayım."

Hemen banyoda işimi bitirdikten sonra dolabın kapağını açtım ve beyaz üzerinde pembe çiçekleri olan askılı elbisemi çıkartıp yatağın üzerine attım. Üzerimdeki sabahtan kalma pijamalarımı çıkarttım ve dolaptan çıkardığım elbisemi giyindim. Aynamın karşısına geçip saçımı taradım ardından mısır örgüsünü örmeye başladım. Örmeyi bitirdikten sonra saçımı lastik toka ile tutturdum ve bir kaç makyaj eşyası ile yeniden geçtim aynanın karşısına. Pembe rujumu dudaklarıma hafif bir şekilde sürdüm. Kahverengi küçük çantamın içerisine telefonumu ve anahtarımı attım belki lazım olur diye de para koyduktan sonra hazırdım.

Aynanın karşısına geçip son bir kez daha baktıktan sonra kapı zilini de duymuştum.

Odamdan çıkıp mutfaktaki annemin yanına gittim.

"Anne ben dışarıya çıkacağım bir şey lazım mı?" diye sordum.

"Hayır lazım değil. Kim geldi Eren mi?" diye sordu. Ben o sırada bardağa koyduğum suyu içiyordum, başımla onayladım annemi. "Tamam kızım geç kalma olur mu?" dedi.

"Tamam anne geç kalmam." dedim ve annemin yanağına bir öpücük kondurup mutfaktan çıktım. Kahverengi babetlerimi ayağıma geçirdikten sonra evden çıktım.
Apartmandan çıkar çıkmaz siyah spor arabasına yaslanmış kapıya boş boş bakan Eren'i gördüm. Beni görür görmez yaslandığı yerden kalktı ve yanıma gelip yanağıma sulu bir öpücük kondurdu. Yüzüme yerleştirdiğim yapmacık gülümseme ile ona döndüm.
"Günaydın Eren. "

"Günaydın prenses, hadi arabaya binde güzel bir kahvaltı yapalım." başımı onaylar anlamda salladığımda gelip kapımı açtı. Bende hemen açtığı kapıdan geçip koltuğa oturdum. Oda yanıma oturduğunda arabayı sürmeye başladı.

Eren'in radyodaki şarkıyı mırıldanması ile geçen sessiz yolculuğun ardından her zamanki gittiğimiz yerin önünde durmak yerine ilerlemeye devam etti.
"Başka bir yere mi gidiyoruz?''

''Evet.'' Yaklaşık yarım saat sonra bir yerde durduk. Arabadan inerek onu bekledim, inince elimi tuttu ve kendisine çekti. Umursamayarak içeri geçtim, bir masaya geçerek oturduk. Eren siparişleri verirken sandalyemden kalktım ve ''Lavaboya gidiyorum.'' diyerek masadan uzaklaştım.

Aynanın karşısına geçerek küçük bir konuşma hazırlamaya başladım. Bir kaç denemenin sonunda hazır olduğuma inanarak çıktım.

Masaya geri döndüğümde Eren siparişleri vermişti ve benim gelmemi bekliyordu. Elbisemin eteklerini düzelterek masaya oturdum ve kahvaltımızı etmeye başladık.
Eren bugün çok mutluydu ve ben ayrılmak için her konu açtığımda sanki konuyu biliyormuş gibi lafı başka yerlere çeviriyordu. Sonunda kahvaltımız bittiğinde hesabı ödeyip kafeden çıktık. Ben arabaya doğru yürürken Eren kolumdan tutup beni durdurdu."Seni götürmek istediğim bi'yer daha var ama oraya yürüyerek gitmemiz gerekiyor." Dediğinde kafamı sallayıp onu takip etmeye başladım. Yaklaşık 10 dakika el ele yürüdükten sonra büyük ve boş bir lunaparkın önünde durduk. İki elimi de tutarak beni kendine çevirdi ve gözlerini gözlerime kenetledi. "Hatırlıyor musun 3 sene önce ilk buluşmamızda bir lunaparka gitmiştik ve o günün hayatının en güzel günü olduğunu söylemiştin?" dediğinde başımı sallayarak onayladım. "Bu günün seni o günden daha fazla mutlu etmesini istiyorum bu lunaparkı senin için yaptırdım hadi gel girelim." Dedi ve beraber içeri girdik. Burası o kadar güzeldi ki her şey belli bir düzende ve rengarenk yapılmıştı. Ben şaşkınlıkla ve mutlulukla etrafı incelerken o gülümseyerek bana bakıyordu.

" Eren ben-ben çok teşekkür ederim." Dediğimde işaret parmağını dudağımın üstüne koydu. "Şşş daha süprizlerim bitmedi." Diyerek elimden tutup yürümeye başladı.

Üzerinde kocaman "SIREN" yazan bir oyuncağın önünde durduk."İşte bu da bizim için. Hadi sen gir içeri ben arkandan geliyorum." Dediğinde merakla tünelin içine girdim. Birkaç saniye sonra karanlık tünel aydınlandı. Ben gördüğüm şeyle gözlerime inanamazken tünelde yavaş adımlarla ilerlemeye devam ettim. Tünelin içinde Eren ve benim tanıştığımız andan itibaren yaşadığımız en güzel ve ikimiz içinde en özel anılarımız heykel şeklinde yapılmıştı. Bana ilk çıkma teklifi ettiği an, beni ilk öptüğü an, ben onun saçlarını okşarken onun kafasını dizime koyup uyuduğu an ve daha birçoğu. Burası.. burası o kadar güzeldi ki gözümden bir damla yaş süzülürken kafamı son heykele çevirdim. Eren dizinin üstüne çökmüş elinde bir yüzükle bana doğru bakıyordu. Ben daha ne olduğunu kavrayamazken arkadan Eren çıktı ve yanıma gelerek ellerimi tuttu." Sıla'm, sevgilim, her şeyim." Tuttuğu elimi alıp kalbinin üstüne getirdi."Kalbimin nasıl attığını duyuyor musun? İşte bunun sebebi sensin, işte burada sadece sen varsın." Kalbinin üzerindeki elimi öpüp konuşmaya devam etti. "...Ama ben isterim ki kalbimde sadece sen olma bizim, çocuklarımız da olsun, burada çocuklarımızla hatıralarımız da olsun." Ellerimi bırakıp cebinden kırmızı yüzük kutusunu çıkardı ve tek dizinin üzerinde çökerek kutuyu açtı." Sıla'm benimle evlenir misin?" yüzük o kadar güzeldi ki, her şey o kadar mükemmeldi ki. Bu evlilik teklifine hiçbir kız hayır diyemezdi. Ama ben bu teklife evet diyemezdim. O kadarını yapamazdım.

Eren'in ellerinden tutup kaldırdım. "Eren, her şey çok güzel, hepsi için çok teşekkür ederim. Beni böyle güzel sevdiğin için çok teşekkür ederim ama yapamam. Teklifini kabul edemem çok üzgünüm." Eren'in gülen yüzü yavaş yavaş solarken elindeki yüzük kutusu yavaşça yere düştü."Ne-ne demek kabul edemem. Se-sen beni seviyorsun. Neyi beğenmedin söyle hemen yeniden yaparım. Lütfen lütfen Sıla yalvarırım böyle söyleme." Eren'in gözleri dolarken bende gözyaşlarımı tutamadım. Ona çok fazla değer veriyordum ama beni hastalıklı hale getirmişti. Teklifini kabul ederek hem kendime hem de ona zarar verirdim.

"Eren be-" ben daha sözümü bitemeden Eren kendine vurup saçlarını yolmaya başladı. " Ah aptal Eren, yapamadın işte Sıla'yı mutlu edemedin ah aptal." Eren'in bu hareketlerine kalbim parçalanırken hızla kollarını tutup onu durdurmaya çalıştım. "Yalvarırım yapma lütfen senin hatan değil." Eren gözlerini hızlıca bana çevirdi. Onu durdurmaya çalıştığım ellerimi iterek kolumu sıkıca kavradı. "Kabul etmek zorundasın Sıla kabul etmek zorundasın!!" diye bağırdığında korkuyla yerimde sıçradım. Ben kolumu ondan kurtarmaya çalışırken o belinden bir silah çıkardı ve kafama dayadı. "Ee-Eren ne ya-yapıyorsun?" Bu gerçek olamazdı değil mi? Bu silah oyuncaktır, oyuncaktır yani sonuçta silahı nerden bulacak değil mi? "Şimdi söyle bakalım benim misin yoksa değil misin?" ne yapacaktım şimdi, ne cevap vermem gerekiyordu? Korkudan bacaklarım titremeye başlamıştı ve Eren koparırcasına kolumu sıkmasaydı ayakta durabileceğimi sanmıyordum.
Titreyen sesimle " E-eren lütfen yapma." Diye bir mırıltı döküldü ağzımdan. Eren'in gözlerinden yaşlar hızla süzülmeye başlamıştı. Eren birden silahı kafamdan indirdi. Burukça gülümseyerek " korkma Sıla'm kıyabilir miyim sana?" yavaşça önce dudağıma sonra da morardığına emin olduğum koluma küçük bir öpücük kondurdu. Kolumu bıraktığında yere düşmemek için tutunduğum duvardan destek almaya çalıştım.

"Seni seviyorum Sıla'm ve hep seveceğim." Eren birden geri geri yürümeye başladı. Kalbimdeki acı iyice artmıştı. "Hoşça kal prenses... Beni sakın unutma olur mu? Beni ve sana olan sevgimi." Ve ben daha ne olduğunu anlamadan kalbime ok gibi saplanan o ses, yüzüme gelen kanlar her şeyi açıklamıştı. Hayır bunu yapmış olamazdı değil mi? Ben şuan bir rüyadaydım, hayır hayır büyük bir kabustaydım ve uyandırılmaya ihtiyacım vardı. Gözlerimi yavaşça yerde yatan Eren'e çevirdim. Yüzüme tokat gibi çarpan gerçekle görüş açım daraldı ve en sonunda dayanamayıp kendimi karanlığa bıraktım.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Jun 06, 2017 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

Terk Edilmiş KalplerHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin