Medya; Indıla - Derniere Danse
"Son dansımız." diye mırıldandı, göz kapakları titreşirken. Ağlamaklı bir ifadesi vardı, gözleri kapalı olmasına rağmen anlayabiliyordum. Ellerim yüzünü buldu, parmaklarım kirpiklerini turladı. Kirpikleri birer bıçaktı da kesiyorlardı sanki parmaklarımı ama akan şey kan değildi, acıydı.
"Öyle." diye cevapladım. Gözlerini açtı, dolu dolu bakıyordu. Sanki göz yaşları elime değse, zift gibi yakacaktı. Eli elimi buldu ve yüzünden uzaklaştırdı. Hüzünlü ifadesine karşın gülümsedi.
"O zaman en güzelini sahneleyelim." dedi cam kırıklarının üstüne basmış yara izleriyle. Ama biliyordum ki bu yaraların verdiği acı cam kırıklarının verdiği acıdan çok daha fazlaydı. "Son dakikalarım, en güzel dakikalarım olsun." Yavaşça başımı salladım. Onu geri çevirmezdim, çeviremezdim. O ölüyordu ve son dileklerini yerine getirmek görevimmiş gibi hissediyordum. Kalbimde başkasının olduğunu biliyordu ama yine de son dakikalarını benimle geçiriyordu.
Elimi beline koydum, o da elini omzuma yerleştirdi. Diğer ellerimiz birbirini kavradığında ağlayacak sandım. Çünkü öyle bir acıyla bakmıştı ki gözleri, acıyı ruhumda hissettim.
Müziğin ritmine uyarak hareket etmeye başladığımızda mesafesini korumaya çalıştığını fark ettim. Uzak duruyordu çünkü sevdiğim bir başkasıyken bana yaklaşmak ona acı veriyordu. Yine de benimle dans etmemek yakın olmaktan daha kötüymüş gibi dansımız bitmeden gitmeme izin vermiyordu. Belindeki elimi çekip elini tutan parmaklarımla onu etrafında döndürdüm. Etrafa kan saçıyordu dönerken; saçtığı kan, kan renginden çok daha koyuydu. Tıpkı oksijensiz kalmış simsiyah kan gibi...
"Teşekkür ederim." diye fısıldadığını duydum şarkının sonlarına doğru. "Şehrime yıkım getiren, teşekkür ederim."
Şarkının bitmesiyle elimi ondan çekip uzaklaştım. Reverans yapmak için önünde eğildiğimde gerçekten mutlu olmuş gibi kıkırdadı. Onu son dakikalarında güldürebilmek yetmişti bana. Tebessüm ettim.
"Artık git, biraz da kendimle baş başa kalayım." Sesi o kadar neşeli çıkıyordu ki, şaştım. Gerçekten mutlu muydu, yoksa yaptığı rol mü çok iyiydi? Kafamı sallayıp arkamı döndüm. Çıkış kapısına geldiğimde ona dönüp son kez baktım. Gülümseyip el salladı. Karşılık verip ben de gülümsedim. Ardından dışarı çıkıp kapıyı çektim. Bir ölü kıyısının dibinden geçmiştim ve artık kendi yoluma gidiyordum.
"
23.05.2002Hüzünlüyüm yıkım yetirenim, şehrimi kara bulutlarla çevirenim. Hüzünlüyüm ama mutluyum da. Çünkü sen mutlusun. Hani demiştim ya, sen beni terk ederken 'Sen mutluysan, ben bin kırık sevinç doluyum.' diye. Öyle. Ben içimde bin kırık sevinç parçası taşıyorum. Hepsinin içinde sen varsın. Öyle varsın ki, yokluğun imkansız. Artık senin varlığında, benim yokluğum olacak. Sen mutlu olacaksın benim yokluğumda. Biliyorum, ağlamayacaksın çünkü o kadar yokum ki sende ben. Bende olduğun kadar, sende yokum ben hüzün şehrimin efendisi. Bensizliğin en dolusu olanım, seni seviyorum. Seni öyle seviyorum ki, anlatmaya kelime değil kalp kırıklarım yetmez. Kendine iyi bak, yıkma başkalarını. Senin yıkımın büyük olur, öldürür ruhları.
Soluğuna yandığım adam, seviyorum seni, okyanusun sonsuzluğuna ulaşana kadar seviyorum."
•°•°•°•°•°•°•°•°•°•°•°•°•°•°•°•°•°•°•°•°•°•°•°•
Derniere Danse: Son Dans
![](https://img.wattpad.com/cover/31959808-288-k283698.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sadece Can Sıkıntısı
Krótkie OpowiadaniaCan acısı, can sevinci ve biraz da can sıkıntısı...