🌼SOLMUŞ PAPATYALAR🌼

2 0 0
                                    

"Burası böyle miydi ya?
-Kesinlikle hayır!
O zaman buruştur..."

Kağıdı top yaptıktan sonra çöp kutusuna isabet ettirmeye çalışırken yine kendimle konuşuyordum.
Kağıt isabet etmeyip saçma sapan bir tarafa düşerken odamın azalan oksijeni beni sandalyemden kaldırmaya yetmişti.
Sıkılgan bir hareketle pencereye giderken hatırlamaya çalışıyordum...
Nasıl bakıyordu, kaşları tam olarak nerede bitiyordu?

Camı açtığımda yüzüme çarpan hafif serin esinti gözlerimin kapanmasına neden olmuştu. Oksijeni ciğerlerim kapasiteyi aşana kadar içime çektim ve tutabildiğim kadar orada tuttum.
Sonunda dışarı verdiğimde gözlerim aralanmıştı. Kollarımı pencere kenarına dayayıp ufku izlemeye başladım..
Gökyüzünün pembeye boyanması akşamın habercisiydi ve üzerimde hala yakaladığım ilhamın heyecanı vardı. Onu kaybetmekten ölesiye korkuyordum, kaybetmemek için de hatırlamam gerekiyordu.

Düşün Sahra...

Üzerinde gri, fermuarı kapalı bir kapşonlu vardı. Açık mavi kotunun diz kapakları fazla hareketten dolayı aşınmış, rengi açılmıştı. Ayakkabıları beyaz, spor, daha önce hiç duymadığım bir markanın etiketini taşıyordu.
Beynim gereksiz ayrıntıları net bir şekilde hatırlarken sıra yüzüne gelince herşey bulanıklaşıyordu.
Teni pürüzsüz, bembeyaz tek bir kıl bile yoktu. Hafif Amerikan kesilmiş siyah saçlarını benim perçemim gibi sola yatırmıştı. Bir ara uzun, ince parmaklarıyla onları hizaya sokmaya çalıştığını hatırlıyorum.
Gözleri kahverenginin en koyu tonuydu, kaşları biraz kalın ve siyah... Güneşten dolayı gözleri kısık bir halde bana bakışı geldi aklıma.
Asi... Çok asi bakıyordu.
İşte o an karar verdim son iki resimden birinin ne olacağına. Bakışlar...
Ve bu bakışların aynısını çizmek zorundaydım. Çünkü ilhamı oluşturan, buna sebep olan şey bu bakışlarda gizliydi..
Düşündükçe içimdeki hayranlık hislerinin uyanmasına engel olamıyordum.

Pencereyi kapatıp tekrar yerime oturdum. Biraz tereddütle elime en kalın fırçamı alıp deneme çizimleri yapmaya başladım..

Aklıma gelmiyordu! Daha 3 saat önce gördüğüm çehre, aklıma gelmiyordu...
Acaba o an heyecandan dikkat mi edememiştim?

Son bir umutla fırçamı siyah boyaya batırdım. Hatları çizmeye çalışırken tam olarak nerede son bulacağını kestiremiyorum.
Gözüm kapalı, hayal ederek çizmeye çalıştım belki bu işe yarar diye.

Sonuç yine berbat..

Umutsuzca elimdeki fırçayı yerine koyarken geriye tek bir seçenek kalıyordu.

Onu tekrar görmek.

***

Alarm...

Gittikçe hızlanan kalp atışlarımın arasından gözlerimi aralayıp alarmı kapattım. Sabahları alarm korkusu ile uyanmanın verdiği haz paha biçilemez!
Bu sefer küfür etmemek için kendimi tuttum ve yorganı tekmeledikten sonra yerimden doğruldum.

Bir an tekrar yerime yatıp atölyeye gitmemeyi düşünsem de bundan vazgeçtim. Çünkü çalışma arkadaşlarımı müjdeleyecektim ve o çocuğu görmem gerekiyordu. Çocuk derken  23-25 yaşları arası bir şeydi.

Acaba onu kendi emellerime alet ettiğimi bilse ne tepki verirdi?
Tanımadığım birini resmetme fikri bana hem cezbedici hem de etik kurallarına aykırı geliyordu.

Onu çizmeme izin verir miydi? Bana ilham veren bakışları başkasında hangi hisleri uyandırıyordu?

Hiç abartmıyorum, o bakışları bir müzisyen görse en güzel şarkıyı besteler, bir yazar görse tarihin en beğenilen romanını yazardı.
Bir ressama yeniden çizmesini sağlayacak ilhamı verdiği gibi...

İÇİMDEKİ CEVHER Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin