Belki de..

17 0 0
                                    

Renk, kaleminden akıtıyordu yaşlarını şimdi. Ne yazdığını bilmiyordu, okuyamıyordu da. Tek gördüğü pusun ardındaki harfler..
Öfkesini, hayal kırıklığını, yorulmuşluğunu, acısını döküyordu ve yazdığı cümleleri hiç düşünmeden yazıyordu. Şu an ve her daim yanında olan defterine. Onu tek durduran kaleminin kırılmış ucuydu. Bunu da yazamadığı o anda farketmişti. Yazdığı son kelimeler okunmuyordu net olarak. Gözlerini önce bir sildi parmak uçlarıyla sertçe, sonra ne yazdığına baktı. Zar zor okuyabildi '..hayallerim kanıyor.' . Okuduktan sonra tekrardan ağlamaya başladı. Defterinin üzeri gözyaşlarıyla dolmuştu, elinin tersiyle silmek için davrandı. Ama silmedi. Bu anı hatırlamak ve daha da hırslanmak istiyordu. Zar zor okunan yeri de silmedi. Orası da kalacaktı aynı şekilde. Özellikle o kısmının anlamı büyüktü onun için çünkü. Hayaller hep puslu şeylerin ardında gizlidir ve o bu yazısını puslu gözlerini sildikten sonra okumuştu. Okunmasa bile aklına kazımıştı. "HAYALLERİM KANIYOR" .. Zor okunan ama aslında şu an hissettiklerinin kısa ve öz hali. Defterini yavaşça kapattı. Çantasının içine koydu.
Orada, okulun bahçesindeki bankta kaç saat oturmuştu ve yazıyordu bilmiyordu. Başının ağlamaktan deli gibi ağladığı, uzun zamandan beri orada olduğunun göstergesiydi. Saatine baktı 12.00 ydi. Yavaş yavaş kalktı. Vücudu o kadar ağır geliyordu ki, masaya tutuna tutuna ilerliyordu. Yazısını yazdığı masa, sanki kelimelerden can almış, ona destek oluyordu. Masayı isteksizce bıraktı ve yürümeye devam etti. Nereye gittiğini neden gittiğini bilmeden yürüyordu. Bu şekilde uzun bir süre yürüdü.. Ta ki Yekta gelip de önünde Renk diye bağırana kadar. "Nerelerdesin sen? Neden cevap vermiyorsun telefonlarıma? Renk?" Renk kendine geldi ve kollarını kurtardı Yekta'dan. "Rahat bırak beni." dedi sadece. Ama Yekta bırakmadı, bırakmaya da niyeti yoktu. "Renk lütfen. Biliyorum geceden dolayı kızgınsın bana ama.. Ama.. Bir açıklama da yapamıyorum ki. Bir kabus gördüm işte bu, tek nedeni buydu. Sana bir şey olması fikri yeterince korkuturken bunu resmen yaşamak bana ölüm gibi geldi. Yaşayan bir ölüydüm resmen." Renk'in gözünün içine bakıyordu. Yaşlı gözlerine. Şu anda neler hissettiğini bilmiyordu, yıkılmışlığının sebebini bilmiyordu. Birden dizlerinin üzerine yığıldı Renk. Omuzları titriyordu, elleriyle yüzünü kapatıyordu. Yekta ne yapacağını bilemedi. Ellerini başına götürdü ve başından öpmek istedi. Tam o sırada Renk "Dokunma bana!" Diye bağırdı. Yekta geriye sıçradı. Renk "Bir senem gitti Yekta bir senem! Bana sen çok şey yaptın! Senin yüzünden sınavıma geç kaldım! Senin yüzünden! Senin beni düşündüğün falan yok! Sen sadece kendini düşünüyorsun! Beni sevdiğini düşünüyorsun ama sevdiğin falan yok! İsmim her ne kadar Renk'se bir o kadar renksizim şu anda! Hayalimin içine ettin!!" Gözleri kapanmıştı ağlamaktan. Boynunda çıkan damarlar sanki gözlerine yaş pompalar gibi şişmişti. Yekta durdu bir an "Sakin ol lütfen.." dedi. Ellerini kaldırdı sakinleştirmek için " Sana yemin ederim ben sınavın Çarşamba günü zannediyordum. Yemin ediyorum." Renk sakinledi " Çarşamba mı?.. Çarşamba zaten ev.." dedi ve kaldı. O gün günlerden Salı'ydı çünkü..

Belki de..Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin