1.Bölüm: Beyaz Işık Altında Baya Çirkinmişsin

17 1 0
                                    

Şişli Etfal'in Nöroloji bölümünde oturuyorlardı. Genelde çok kalabalık olan hastanelerin aksine, oturdukları koridorda sadece ikisinin olmasına şaşırıyordu ikisi de ayrı ayrı. Geleli yaklaşık 30 dakika geçmişti. İlknur sabırla beklerken telefonunda 'candy crush' oynuyordu. Eskiden tutkunu olduğu bu oyundan artık sıkılmıştı, ama böyle uzun beklemelerde vakit geçirmek için oynuyordu. Tek derdi eski bağımlılık derecesine tekrar dönmemekti. Kemal'i bu tarz oyunlar çok eğlendirmediği için o daha çok sıkıntısını yönetememek ile meşguldü. Ofluyordu, pufluyordu. İlknur telefonu ile meşgul iken, her ne kadar Kemal'in of pof ları onu rahatsız etse de, bunu dışa yansıtmıyordu.

'Sanki hasta olan o' diye içerliyordu içten içe.

Hastaneler her zaman sevimsiz gelmişti İlknur'a. Zaten kime sevimli gelirdi ki? Acı içindeki hastalar, üzgün insanlar, kavgalar, sıralar. Ve en kötüsü de o ilaç kokusu. Hastanenin içine girdikten itibaren burunlarını dolduran o ilaç kokusu en nefret edilesi şeyiydi hastanenin.

15 sene sonraki hadiseden sonra yine, o nefret ettiği hastanede bulmuştu kendini.

'Buna da şükür' diyordu içten içe İlknur. 'Allah bana 15 sene fazla ömür verdi' diye telkin ediyordu kendini. O zaman geçirdiği ağır hastalıktan sonra ne olursa olsun tedaviye girmeyecekti İlknur, kendine söz vermişti. Eğer bu sefer yine ciddi bir şey çıkarsa son aylarının/haftalarının/günlerinin tadını çıkartacaktı. Tabii bundan Kemal'in haberi yoktu. En zor kısmı da bunu ona kabul ettirmek olacaktı. Ama bu onun hayatı, onun canı, onun kararıydı.

Telefonundan kafasını kaldırıp Kemal'e baktı. Kemal oturduğu koltukta öne doğru eğilmiş, ellerini suratının arasına koymuş ve suratını yere doğru gömmüştü. Zorla bir yerde tutulan küçük bir çocuğa benziyordu. İlknur bu görüntünün karşısında tebessüm etti. Biraz daha dikkatle baktığında florasan ışığında Kemal'in seyrelen saçlarının ve beyaz tüylerinin daha belirginleştiğini gördü. Artık o genç ve hareketli yıllarında değillerdi. 'Bunun sebebi bizim yaşlanmamız mı, yoksa kendimizi hayat denen sistemin rutinine sokunca bizi heyecanlandıran şeylerden uzaklaşmamız mı acaba' diye düşündü İlknur.

Kemal o an kafasını kaldırdı ve İlknur'un ona baktığını gördü.

'Ne bakıyorsun' dedi şaka ile karışık. Ağzını sokak serserileri gibi sağa sola salladı tiyatral bir şekilde.

'Beyaz ışık altında baya çirkinmişsin de, onu fark ettim.' dedi İlknur gülümseyerek.

'Sen Claudia Schiffer'sın çünkü' diyerek karşılık verdi Kemal, gülümseyerek.

'Bu amına kodumun doktoru bizi ne zaman alacak' diye devam etti Kemal, sinirlenerek. 'Girip senin bir şeyinin olmadığını öğrensek de, akşam güzel bir yemeğe gitsek.'

İlknur'da Kemal ile ilgili tam olarak bunu seviyordu. Her ne kadar sabırsız, sinir bozucu ve kalın kafalı olsa da, içinde saf ve temiz bir çocuk vardı. Her şeyin en iyisini bekleyen, her şeyin en iyisini isteyen, her şeyin en iyisini hak eden bir çocuk.

İstanbul Üniversitesinde yıllarında tanıştığı Kemal ile 15 senedir beraberlerdi. Zaten akabinde de evlenmişlerdi.

Çok derin hissettiği ve 'aşk' sandığı bir duygu ile evlenmişti Kemal ile. Her ne kadar Kemal dışında biriyle flört bile etmediği konusunda içten içe pişmanlık hissetse de, bir yandan da Kemal gibi temiz yürekli biri ile birlikte olmanın şükrünü yaşıyordu. Bazen Kemal'in onu daha çok sevecek birini hak ettiğini düşünmüyor değildi. Çünkü biliyordu, İlknur'un Kemal'i sevdiğinden çok daha fazla seviyordu Kemal İlknur'u. Bu da İlknur'u derin bir suçluluk duygusuna sevk ediyordu.

İlknur düşünceler için kaybolmuş ve Kemal oflamaya devam ederken kapı açıldı. Doktor 'buyurun' diyerek ikisini de içeri çağırdı.

İkisi de içeriye girdi ve doktorun masasının yanındaki sandalyelere karşılıklı oturdular. Doktor yavaş adımlar ile sandalyesine doğru yürüdü. Ortadan biraz kısa boylu, kıvırcık beyaz saçlarının ortası kel, yuvarlak gözlükleri olan doktorun güven telkin eden bir tipi vardı. İlknur bu doktoru baştan beri sevdiyse de, Kemal bir türlü ısınmamıştı. Fakat her ikisi de çok iyi biliyordu ki, bunun doktor ile hiçbir ilgisi yoktu. Kemal İlknur'una işine gelmeyecek bir şey söyleyecek her doktora karşı korumacı davranıyordu sadece.

Doktor sandalyesine oturup dosyalarının arasından alakalı dosyaya bakmaya başladı. İlknur'un gözüne doktorun masasının arkasındaki diplomalar ve sertifikalar çarptı.

'İstanbul Üniversitesi Çapa Tıp Fakültesi Nöroloji Uzmanlık Dalı Diploması'

'University of Michigan Annual Neurologists Conference Success Certificate'

Hürriyet Gazetesi Makalesi 'Doktor Erdinç Önal Araştırmaları ile Oxford Üniversitesi Bilim Kurulunda Ödül Aldı'

Ve daha birçoğu.

'Müdavimlerimiz' diye ünlü hastalar ile resim çektirdikleri bir kısmın da hoş olabileceğini düşündü İlknur, kendi kendine gülerek.

İlknur'un muzip düşüncelerini doktorun sesi bıçak gibi kesti.

'Testlerinize baktık İlknur Hanım. Üzülerek söylemeliyim ki sonuçlar pek iç açıcı değil'.


Benden Öte Sen - Mi?Where stories live. Discover now