(multimedya okul'un ilk günü giydiklerim)
"Hadi ama Başak, en fazla ne olabilir ki" diye söylenen cansu'ya bakıyordum. Benden bunu istememesi gerektiği halde...
"Bak Cansu benden her şeyi iste fakat ben o okula gitmem." dediğim zaman odanın kapısını açtı ve sinirli adımlarla dışarı çıkmıştı. Çocukluk arkadaşım benim için değerliydi fakat ölen abimin eskiden okuduğu liseye gidemezdim.. Sadece abim yüzünden değil, Cansu'nun istediği okul Erkek Lisesi'ydi. Kızları almalarının ihtimali yoktu fakat çocukluğundan beri hoşlandığı çocuk kavga etmişti ve çocuğun ailesi düzelmesi için erkek lisesine göndermişti. Hayatım bu yıl içerisinde sanki kamera şakası gibiydi... Ama kaybediceğim bir şey yoktu. Ben bunları düşünürken kapı sert bir şekilde açılmıştı. Kapıyı açan Cansu olduğunu görünce hafif bir gülümseme oluştu. O çantasını ve telefonunu alırken arkasından sarılıp "Hemen atar yapma kızım ya, ben düşündüm ve kararımı verdim."dediğim zaman hemen arkasına dönüp kararımı öğrenmesini beklercesine bakıyordu.
" Hayatta kaybediceğim bir şey kalmadı. Senin ve annem dışında o yüzden hazırlanmaya başla. Haftaya o Erkek Lisesine gidiyoruz." dediğim anda bana sarılıp zıplamaya başlamıştı. "Başak seni çok ama çok seviyorum. Benim hazırlanmam lazım bu arada müdür işini bana bırak."dedi ve zıplayarak dışarı çıktı.Yatarak kitabımı okuyordum ki, telefonuma mesaj gelmişti. Telefonumu açınca gelen mesajın oyundan olduğunu gördüm.
Hemen yataktan kalkıp, bilgisayarıma oturdum. Bilgisayarı açıp oyuna girdiğim anda oyunda 1.'ncisi takip istediğine donarak bakıyordum. Ne kadar süre geçti bilmiyorum ama ellerim titreyerek takip isteğini kabul ettim. Şuanlık aktifti ama oyunda ne yanıma gelmişti, ne de mesaj atmıştı. Kafama pek takmayarak oyunu oynamaya başladım.
Level atlamam için; Rakibim ile savaşmam gerekiyordu, bu yetmezmiş gibi Karanlık Delirten Ormandan haritayı ve 50 gümüş parayı almam gerekiyordu.
Bir kaç saat sonra oyunda leveli atlayabilmiştim. Sanırım bu en zor levellerden birisiydi diye kendi kendime söylenirken xiumduk yani bu oyundaki 1.'nci mesaj atınca ellerim titreye titreye mesajını okuyordum.
"Leveline göre çok iyi oynuyorsun. Benim takımımda oynamaya ne dersin?"
Kaç kere bu mesajı okudum bilmiyorum ama kendime gelip "Teşekkürler, sende çok iyi oynuyorsun fakat bir şey anlayamadım. Oyunda ilk 5'e girmediğim halde neden beni takıma alıyorsun?"
"Bilmem." dediği zaman gülümsemeye başladım.
"Tamam, takıma girmeye kabul ediyorum." dediğimde takıma beni aldı.
1 Hafta Sonra
"Hadi Başak, Hadi buraya kadar geldik biraz sakin ol." diyen Cansu'ya göz devirip okula adımımı attım. Bahçedeki erkeklerin hepsi bize bakıyordu. Bence bakmakta çok haklılar. O kadar erkeğin arasına iki tane kız gelse bende bakarım. Ben böyle düşünürken Cansu yürümeye başlayınca bende arkasından özgüvenli bir şekilde yürüyordum. O kadar şanslı bir insanım ki, yürürken koşan iki çocuktan birisi gelip bana çarpmıştı. O anda yere doğru düşmem bir oldu derken kapşonlu çocuğun beni belimden tutup düşmemi engellemesi bir oldu. Bahçede ki tüm gözler bakarken şimdi ise okulun camından da herkes bize bakmaya başladı. Ben de bunu farkedince hemen iktirip, koşar adımlarla Cansu'nun yanına gittim.
Cansu bana sırıtarak bakıyordu ama sinirleniceğimi bildiği için susuyordu.
"Hadi Prenses müdür'ün yanına gitmemiz gerekiyor."dedi ve koluma girdi. Müdür'ün kapısına varınca zil çalmıştı. Bir ortamda geç kalmaktan nefret ediyordum o yüzden hızlı bir şekilde kapıyı çalıp içeri girdik.
Müdür Cansu'yu görünce ayağa kalkıp elimize bir kağıt vermişti.
"Büyük olan kağıda istediğiniz üç tane dersi seçin. O küçük zarfta ise ikinizin anahtarları ve sınıfınız yazıyor. İyi dersler." dediğinde zarftaki anahtarın bir tanesini aldım ve sınıfımızın yazılı olduğı kağıda baktım. Sınıfımızın şubesi 11-E'ymiş. Nöbetçi öğrenciye sınıfı sorunca ikinci kattaki son sınıf olduğunu söyledi. Sınıfın kapısına geldiğimiz zaman Cansu kıyafetlerini düzeltiyordu. Ben de kapıya bir kaç kez vurup içeri girmiştim. İçeri girdiğim zaman bir erkek öğretmenin bize meraklı gözlerle baktığını gördüm.
"Yeni öğrenciyiz, merak ettiğiniz soru olursa Müdür Bey'e sormanız en doğrusu olucaktır."dedikten sonra
" Ben Alper Çakmak, İngilizce öğretmeniz ayriyetten sınıf öğretmenizim. Kendinizi sınıfa tanıtın." dedi o anda Cansu kendisini tanıtmaya başladı. Bende sınıfa dönüp sınıftakileri inceledim o anda sabah beni düşmekten kurtaran çocuğun burada olduğunu farkettim. Birbirimize bakıyorduk sanırım baya uzun süre bakıştık ki Cansu'nun bana " Başak Başak Ba" dediğini duymamıştım. Ona dönüp baktığımda kendimi tanıtmak için seslendiği farkettim. "Adım Başak Ateş, 17 yaşındayım. Almanya'da doğdum."dediğimde boş olan tek yere yani beni düşmekten kurtaran çocuğun yanına oturdum.