On dokuz katlı bir binanı yıkılmasıyla annesini ve babasını kaybeden bir kimsesiz gibi yazıyorum... Temiz yüreğime katil damgası yiyen parmaklarla kalem tutuyorum adeta...Depremde kaç tane hayat kurtulduysa o kadar acı doğmuştur. Dünya, anların evlatlarını kaybettiği Araftır. Bir o kadar cehennem olsa da..
O gün olan olur işte. Çocuk çığlık atar "almasın seni bu cehennem almasın yanına annem "dediğinde kadının alkol bağımlısı olduğu öğrenilir. Kadın yıkımın altında kalırken "iyi ölmüş" derler. Ama kadının ardında bırakanları hiçe sayarlar... Ey gökyüzünü feryadı, ruhumu kelepçeleyen kara bulutlar, söylesene bana ölüme yalvarışlarınızdan hangi biri mutlu bitti ki, gidenlerin arkasından ağladığınızda hangi büyüğünüz geldi de "ağlama küçüğüm" dedi. Ey büyüklerim ağlayın. Ağlayın ki içinizde ki acıyı dile getirin ağlayın ki bir daha ağlayamayasınız. Mutluyken pes edersiniz. Mutluyken göz kapaklarınıza komut verirsiniz. Mutluyken son kez arkanıza dönüp bakarsınız. Şayet depremlerde ki ölümler birer mutluluktur, aslında... İnsanlar acı çekerek ölür. Bu acıyı kimse görmesin diye beyaz kefene sarılarak gömülür. Ölümün varlığı ensemizde olmasına rağmen, kalabalığın dindiği adımlar da tuzlu gözyaşlarımızı mahkumluğuna bırakırız... Göz bebeklerimizin saf tonu kırmızının asaletini alırken anlarız... Ölümü kabullenemeyen bencil ölümlüleriz aslında...
Kayıpların en büyük yıkımı ise, annene götüreceğim seni deyip ellerinden tutarlar. Karanlık sokakta çocuğun acı sesi yankılanır o an anlar çocuk annesi ölmüştü o da annesinin yanına gidiyordu... Yetim bir çocuk yatar mezarlıkta. Babasının kemikleri çürürken, çocuğunda kemikleri çürümüştür adeta... Bir kaç saat önce gülmekten ağrıyan karnınız,şimdi ise kızarmış gözleriniz solgun bedeniniz ile acının ta kendisi olursunuz... Siyah tülbentle kapatırlar annesinin simasını. Burkulmuş bir kalbin acısı gibi sızlar vicdanınız. O yabancı aşık olmaz Siyaha. Siyah mezarlıkların başında feryat edip dolu gözlerle ağlayan ama hiçbir şey elde edilemeyen rengi temsil eder. Siyah ölümü temsil eder... Daha vakti var der o yabancı, vakti var... Doğanın esareti altında kalan bedenler, ruhumuzda da kaybolurken kelimelerin oluşturduğu cümleler "yardım edin" diye yalvarırlar... Gökyüzü ağladı. İnsanlar haykırdı acıya... Ruhum bir mahkum misali, bileklerindeki kelepçelerle susturulmuş. Bedenim ise el sallıyor ruhuma... Elveda ölüm, elveda Azrail...
Yağmurlu bir gecenin kalıntılarından sesleniyorum size ölümlüler... Hayat yaşamak için kısa, bir o kadar uzun olsa da...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ÇIRPINIŞ
Teen FictionMezar taşlarında ağlayarak isyan ettim hayata... İnsanlar acı çekerek ölür. Bu acıyı kimse görmesin diye beyaz kefene sarılarak gömülür. Ölümün varlığı ensemizde olmasına rağmen kalabalığın dindiği adımlarda tuzlu gözyaşlarımızın mahkumluğuna bırak...