Medya: Jongin & Kırmızı Güller
Balenin fena halde korkutucu bir tarafı var. Ama sebebini tam olarak bilmiyor.
Bu günlerde, yalnız tanrı bilir gibi duruyor. Bu muhtemelen doğru, hiçbir din yahut tapınak cevaplayamıyor onu. Bu günlerde bale, bu dünyada varolan yegane şeymiş gibi geliyor. O karanlık saatlerde Jongin, böylesinin en iyisi olup olmadığını merak ediyor.
Jongin bu meseleye asla parmak basamıyor, yahut anlamanın kıyısından geçemiyor. Belki koridordan aşağı yürürken gözlerini dikip ona bakacak şekilde yerleştirilmiş tablo ve fotoğrafların payı var bunda, belki de Jongin'in göğsünü delip geçen eğitimli bakışlarıyla Vaslov Nijinsky'nin, ya da ölümde bile açık renkli ahşap duvarları asla terk etmeyen gülümsemesiyle Rudolf Nureyev'in. Fakat Joonmyun'a göre işler tam tersi, asıl ölüm Nureyev'i asla terk etmiyor ve bu, onu muhteşem bir dansçı yapan şey.
Jongin de muhteşem olmak istiyor, şimdilik tek yapabildiği çatlak ayak tırnakları ve tenindeki morluklara rağmen gülümsemek olsa da.
Yalnız Tanrı bilir.
d e ğ i l m i ?***
Toz cennetinin bir köşesine çömelip yüzünün alt kısmını sıkı sıkı tutuyor ki hapşırığı dinsin. Hapşırmak buraya yakışmıyor. Hapşırıp Sehun'u uyandırmak ise sinir bozucu.
Parmak uçlarında yükselmeden yürümenin rahatlığı Sehun'u uyandırmaya değmez, hem de hiç.
Alerjisinin geçtiğini düşündüğünde ranzasına doğru dikkatli bir adım atıyor, bir allegro. Ayağı büzgülü dans çantalarından birine sürtündüğünde irkiliyor, tüm çantalar birbirine benziyor, hepsi aynı hissettiriyor -ve Sehun'un sıçrayarak uyanmasını bekliyor, belki bir şeyler fırlatmasını.
Sehun horluyor.
Jongin'in alt ranzada yattığı için minnettar olduğu bu gecelerde, oraya kıvrılmak üst ranzaya çıkarken gözlerini sımsıkı kapatıp savrulan bacaklarının kimseye çarpmamasını ummaktan daha kolay fakat başka gecelerde Jongin, ranzanın alt katından nefret ediyor çünkü odaya girip çıkan herkesi rahatça görebiliyor. Açılıp kapanan kapıyla loş ışığın Jongin'in üstüne düşmesi bir dert, Sehun'un uçlarında yükseldiği parmaklarıyla sessizce odadan çıktığı zamanları saymak başka dert.
Fakat hiçbir gece değişmeyen bir şey var, Luhan'ın yatağı her daim boş kalıyor.
Yün battaniyeyi başına kadar çekip çıplak uyluklarına ve kollarına batan rahatsız kumaşı umursamıyor hiç. Battaniyelerin en rahatı değiller belki ama Jongin kendini bu battaniyelerin sağı solu belli olmayan ve çalışmaya karar verse de tek bir sıcaklık ayarı olan ısıtıcılarından daha iyi iş gördüğünü söyleyen Sehun'a hak verirken buluyor.
Yorgun kollarını yüzünü bastırdığı yastığın etrafına sarıyor ve hafifçe iç çekerek o günün ağrılarının uykuya karışıp yok olmasını umuyor.
***
"Hey, uyan."
Kulağının yakınlarındaki sıcak deride birkaç dokunuş hissediyor. Olduğu yerde dönerken kaşlarının arasındaki kırışıklık, boğazının gerisinden yükselen iniltiyle birlikte kendini göstermeye başlıyor.
"Daha değil," diye mırıldanıyor onu uyandıran kişinin içinde en azından bir tane merhametli kemik kalmış olduğunu umarak.
"Şerefsiz."
Umudu boş.
"Uyan."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Rose Jardin | Çeviri
FanfictionBurda hepimiz aşığız. Yazar: MinHart Çeviren: Yuki Başlamadan önce uyarıları dikkate almanızı öneririm.