**ÇINAR**
Sabah uyandığımda gecenin perdesinin yeni yeni çekildiğini gördüm. Normalde bu saatte uyandırılmaktan nefret ederim ve beni uyandıran insanın sağlam kaldığı da pek görülmüş bir şey değildir.
Bu yatağın bana ait olmadığını biraz geç farkettim. Demek uykumun hâlâ hat safhada boy göstermesinin nedeni de bu diye düşünürken dün geceyi biraz hatırlamaya çalıştım. Hatırladığım tek şey haftanın üç günü gittiğim "Mae Club"e girdiğim, sayısını tam olarak kestiremediğim kadar viski içtiğim ve sarışın bir hatunu otele götürdüğümdü. Normalde birlikte olduğum kadınları pek hatırlamam ama bu seferki sabah cüzdanımdaki paraları cebe indirip gitmemiş aksine beni dudağıma bir buse kondurarak sabahın ilk ışıklarında bulutların üstünde dolaşmamı sağlamıştı. Evet zamanlaması muhteşemdi. Bugün okulun ilk günü olduğu için erken kalkmam gerekiyordu. Aslında okulda çok başarılıyım iyi ama genelde ders çalışmaya pek vaktim olmadığı için okuldan nefret ediyorum. Bu fıstığın nasıl beni tam zamanında uyandırdı sorusunun cevabı da çok uzaklarda gizli değil. Ben uykumda konuşuyorum ve bir keresinde kredi kartı şifremi sayıklamıştım sabah uyandığımda cüzdanımda paralarımın olmayacağını düşünürken kredi kartımın olmadığını gördüm. Görmemle beraber bankadan bilgi mesajının gelmesi de bir oldu "Hesabınızdan 11.384 lira kullanılmıştır". O gün bugündür gece klübüne giderken cüzdanımda kimliğim ve 250 liram dışında hiçbir şey bulundurmuyorum. Ki büyük ihtimalle de uykumda " Lanet okul yüzünden saat yedide kalkacağım" tarzı bir şey söylemişimdir.
- Gece güzeldi tatlım. Telefon numaranı verebilir misin? diye bir ses duydum daha sonrasında da küçük bir kahkaha.
- Şey sen bana ver yavrum ben ihtiyaç olduğu zaman seni ararım. Merak etme çok geç olmadan seni arayacağıma emin olabilirsin. dedim
-053.. bir nefeste söyledikten sonra adını bile bilmediğim belki de unuttuğum için rehberime isimsizkahraman124 diye kaydediverdim.
Her gecenin sabahında kendimi bir aşşağılık hissetmek gibi geçici bir duygu ile karşı karşıya kalıyorum. Evet belki de bir aşşağılığım ama herkesin gözlerinin üzerimde olduğu tatlı bir adi olduğum söylenebilir.
**MİRAY**
Gözlerimi açtığımda kalın ansiklopedilerimin üzerime battaniye gibi örtüldüğünü gördüm. Elimle komidinimin üzerindeki yeni aldığım siyah çerçeveli ve gayet modern gözlüğümü ararken yerden gelen "tak" sesiyle ayağa fırladım olamaz kırılmıştı! Yaptırana kadar kalın camlı inek gözlüğümü takacaktım aslında zaten inektim ama okulun ilk gününde olacak iş değildi bu.
Yine her zamanki gibi ders çalışırken uyuyakalmıştım. Kim bilir kaçta uyumuştum gece. Uyku göz kapaklarımı aşağıya doğru çekiyordu. Ben diredikçe sanki gücünü her dakika arttırıyordu. Uykunun sudan korktuğunu bildiğim için yataktan kalkıp elimi yüzümü yıkamaya başladım. H2O şey pardon su yüzüme çarptıkça gözlerimin yavaş yavaş açıldığını hissettim. Gözlerim açıldıkça karşımdaki aynada kendimi görmeye başladım. Gerçekten olabildiğince çirkindim. Ergenlikten dolayı yüzüme sanki savaş ilan etmiş gibi yayılan sivilceler, koca burnum ve ölü bakışlarım ile şimdiye kadar hiçbir erkeğin benden hoşlanmamasının nedeni açıkça anlaşılıyordu. Şimdi okula gideceğim ve karşımda süslenen güzel kızlar ve o kızlarla konuşan yakışıklı erkekler olacaktı. Ve ben ilk günden ders kitabımı açıp konuya önceden bir göz atacaktım. Bunun sonucunda da öğretmenden bir aferin, en fazla bir artı alacaktım ama aşk hayatım eksi olmaya devam edecekti. Neye yarar. Belki de gelecekte iyi bir mimar, güzel bir kadın olacaktım, tüm erkekler benim peşimden koşacaktı. Yalnızca hayal kuruyordum bir gün diye başlayan hayallerim eğer bir gün gerçekleşirse ben diğer kızlar gibi her gün bir erkekle çıkmayacağım, her gün birinin yatağına girmeyeceğim ve böyle bir erkeği asla sevmeyeceğim!
Ben ne düşünüyordum böyle asla güzel olamayacaktım ve seçme şansım da olmayacaktı. Vücudumda tek sevdiğim yanım sarı saçlarım olduğu sürece bu böyle olacaktı. Yani her zaman.
Annem uyanmamıştı. Zaten hasta olduğu için onun uyanmasını ben de istemiyordum. Saat çok erkendi ve annemin erken saatte kalktığı zaman tüm gün boyunca başı ağrıdığını çok iyi biliyordum. O yüzden onu kaldırmamaya dikkat ederek mutfağa inip bir şeyler atıştırmaya başladım. Neyse ki kilolu değildim aksine çok zayıftım ve bu nedenle istediğim her şeyi rahatça yiyebiliyordum.
Dışarıdan korna sesi geliyordu olamaz servis gelmişti bile. Hemen çantamı alıp servise atladım.
**ÇINAR**
İlk gün nasılsa ders işlenmeyecek düşüncesiyle çantamı almadan motorsikletimi binip okula doğru yola çıktım. Üzerimde deri ceketim ve altımda jean pantolonumla yine çok iyi görünüyordum. Yüzümde kask olmasına rağmen dalgalanan saçlarım etraftan ilgi duymayı başarıyordu. Tüm gözlerin beni izlediğinden adım gibi emindim. Düşüncemi doğrulamak için kafamı çevirdiğimde önünden gelen arabayı son anda farkettim ama motorsikletimle birlikte yana devrildim. Bana çarpan şerefsizse frene bile basmadan yoluna devam etti. Ne mutlu ki hiç adetim olmamasına rağmen bugün kaskımı takmıştım. Yalnızca kaskın yüzüme yaptığı baskı sonucu küçük bir çizik oluşmuştu, ve bu çizik yara bandıyla halledilebilecek küçüklükteydi. Yolun üzerinde küçük bir market gördüm. Adı "Manevra Alış Veriş Merkezi"ydi ve gerçekten benim ilgimi çekmişti. Biraz neşelenmemi de sağlamıştı tabii. İçeri girdim ve bir paket yara bandının içinden iki tanesini yapıştırdıktan sonra yoluma devam ettim.
Okul görünmeye başladı. Ne yazık ki!
**MİRAY**
Evet okul sınırlarına artık girmiştik. Nedense içimde bir mutluluk oluşuyordu bu havayı soludukça. Kendimi en huzurlu hissettiğim yerdi burası. Yeni dağıtılacak kitapların kokusu burnuma geliyordu.
Servisten indiğimde kalbim birden hızlandı. Karşımda motorsikletinden inen dalgalı saçlı, jean pantolonlu ve son derece yakışıklı bir çocuk vardı. Kimdi bu çocuk, kimdi kalbimin atışını hızlandırmayı başaran ilk erkek. Kimse kimdi beni asla sevmeyecekti, beni görmeyecekti bile. Boşuna umutlanmamalıydım...