2. Bölüm

281 9 2
                                    

         **MİRAY**

Sınıfa girmeme bir adım kala ayaklarımın geri geri gittiğini hissettim. Daha önce böyle bir şey olduğunu hiç hatırlamıyorumdum. İçeriden gelen loş ışık eskiden bir sinek misali beni kendine çekerken her ne olduysa  yarasa gibi kaçırıyordu. Sınıfın o bilindik yeşil kapısı artık derslerden ve sınavlardan sıkılmanın zamanı geldi gibi bir mesaj veriyordu sanki. Aslında bunların neden olduğunu, ayaklarımı neden kontrol edemediğimi çok iyi biliyordum. Neden mi? O gizemli yakışıklıyı bir kere daha görmek tabiiki. Ama ben her kız gibi değildim ya, ne oldu? Tanımadığım hâlde yüzünden ukalalık akan bir herif ve Miray mı? Miray Karay. Her ailenin bazı kuralları vardır ama Kuzey Kore bile uygulamalarını bizden çaldığını söyleyebilirim. Kurallara göre Karaylar'a mensup olan biri eğer birine aşık olursa onunla evlenmek zorundadır aksi takdirde mirastan men edilecektir. Aman ne korkunç. Bazı günlerde de belki de Allah beni pisliklerin kalbini attırmamam için çirkin yarattı diye düşünüyordum.

  Ben bu düşünce bulutunun içinden ayrılırırken artık sınıfa girme zamanı gelmişti. Her ne kadar geri gidip bir kez daha adını bile bilmediğim o çocuğu görme isteğim olsa da zaman ilerleyip zil sesini duyduğum zaman bu arzum birden buharlaştı.

  Tahmin ettiğim tablo karşımda duruyordu. Karşılıklı oje sürüp yazın tatilde çıktığı erkekleri birbirine anlatan ukala ama güzel kızlar. Ellerinde telefonları oyun oynayan bir kaç erkek ve hiç alışık olmadığım bir şekilde ders çalışan iki yabancı yüz. Bu portrede benim ilgimi üzerine çeken tek nokta daha doğrusu noktalar o gördüğüm iki zeki surattı. Ve bu zekiler güzeldi. Evet evet güzeldi. Beni asıl şaşırtan da bu oldu aslında. Etrafa bir göz gezdirdiğimde yanı dolu olmayan ya da boş olduğu hâlde bana yer vermeyi kabul edecek kimseyi göremedim. Çareyi bu yabancı yüzlerden birinde aramayı düşündüm. Sanırım tek yol da buydu. İçlerinden esmer güzeli olarak betimlemek istediğim bir kızın yanına doğru ilerledim.

-Otura bilir miyim?, dedim. Gözlerini test sorusundan ayıran ışıltılı siyah gözler bana bakıp gülümseyerek;

-Tabii buyur, dedi. Çantayı sırama koyup sınıf defterine doğru ilerledim. Yeni listeyi incelerken daha önce duymadığım üç ismi gördüm. Deniz AK, Gökçe KAYA ve Çınar ULU. Çınar mı o da kim gözüm tekrar sınıfı incelerken iki kız hariç yabancı bir surat görmedim. Önemsemedim ve yeni sıra arkadaşımın yanına gittim.

-Merhaba ben Miray diyip hiç alışık olmadığım bir şekilde gülümseme yolladım.

-Ben de Gökçe tanıştığıma memnun oldum. Bu okulda yeniyim. Amerikan Kolejinden geliyorum. Doğa Kolejinin iyi olduğunu söylüyorlardı. Babam da buraya kaydetti, dedi bir nefeste. Çok geveze biri olduğunu  belli etmişti. Aslında gevezeleri hiç sevmem ama bugünden sonra "sevmem, yapmam" dediğim her şeyin sil baştan olduğunu gördüm. Sanırım artık ben de bir ergendim ve bunu 18 yaşında anladım.

-Evet okulumuz güzeldir diyip hocanın sınıfa girmesiyle konuşmamızı yarıda bıraktık. Ders kimyaydı ve kimya öğretmenimiz son derece sinirli birisiydi. Henüz ortalıklarda göremediğim Çınar için biraz üzüldüm. Daha en başında okulun sıkı disiplinin tadına bakacaktı.

  Daha ilk günden işlenen dersin içine girmiş elementlerle boğuşurken kapının tıklatıldığını duyduğumda saat dersin tam on dokuz dakikadır başladığını gösteriyordu. Kimyacı sinsi gülümsemesiyle kapıyı çalan kişiye "Gir" dedi tükürür gibi. Gir demesiyle içeriye adım atan kişiyi görünce gözlerimin karardığını hissettim. Bu bu yakışıklı yoksa Çınar mıydı?  Aman Allahım. Demek aynı sınıftaydık, gizemli yakışıklı ile koskoca bir yılı beraber geçirecektik. Hoş geçirsek ne olur ki anca o bir yılda adımı hatta küçük bir ihtimalle soyadımı öğrenebilir en fazla.

Sınıfın ve kimya hocasının şaşkın bakışlarına aldırmadan boş bulduğu bir yere oturdu. Bu davranışı özgüvenli gösteriyordu belki de onu ama tam bir aptallıktı, bu hoca tarafından müdür odasına gönderilince daha iyi anlaşıldı.

    **ÇINAR**

Daha ilk günden, çok bariz bir şekilde bana asılan iki ergen tarafından soru yağmuruna tutuldum. Beni kantine davet ettiklerinde, zaman öyle hızlı akmış ki zilin çaldığını bile duymadım. Sınıfa girdigimde ilk günden derse başlayan bir öğretmenin sesi geliyordu peki bu umrumda mıydı? Hayır. İçeri girdiğimde hayalet görmüş gibi bakan 21 çift göz vardı. Özür dilemek ile geçireceğim zamanı boş bir sıra aramakla geçirdim ve bulduğum yere oturdum. Ama buna pek memnun olmadığı belli olan hoca beni müdürle tanıştırdı bunu yapmamalıydı.

Ertesi gün okula geldiğimizde kimya hocası artık yoktu, babası milletvekili olan biri en son sinirleneceği insan olmalıydı yani ben. Sınıfa girdigimde herkes bana yaklaşılmaması gereken tehlikeli bir maddeymişim gibi bakıyordu. Sinirle değil de daha çok korku ile. Neyse ki yanımda arkadaş olmayan fakat yandaş diyebileceğim 2 kişi vardı. Okuldaki geleceğimi parlak görmüş olacaklar ki şimdiden benim tarafıma geçtiler.

      **MİRAY**

Bu çocuğun yaptığı kötülük kabul edilemezdi belki ama ona karşı ilginç hislerim vardı. Onu seviyordum belki de her ne kadar istemesem de. Her gördüğümde yüzümde oluşan sebepsiz gülüşün nedeni buydu belki de. Ama kimseye bu hislerimi açamazdım en yakın arkadaşlarıma bile. Neyse ki bir okul gününü daha kimse onu sevdiğimi anlamadan geçirdim.

Eve döndüğümde benden sakladıkları bir konu varmış gibi huzursuzdu ortam. Bu negatif enerjiden etkilenerek sordum "Neyiniz var sizin ya sabahtan beri sesiniz çıkmıyor, bugün okulda ne yaptığımı bile sormadiniz" dedim ki başka zaman bu soruyu sorduklarında kucuk bir of çektiğim hâlde. "Bir şey yok kızım, bir şey yok" dedi annnem bir şey varmışcasına. Daha fazla üstelemedim, kendimi kandırdım belki de.

Gece yan odadan konuşma seslerini duyduğumda merağıma yenilerek dinledim. Ses ne kadar kısık olsa da kulak bir şeyi duymaya odaklanırsa duyar ve ben de duydum. O anda kanım dondu, gözümden dökülen bir kaç damla yaş yanağımın sıcaklığında buharlaştı. Sanki birden ateşim çıkmıştı. Duyduğum haber "annemin çok az ömrü kaldığı ve yaşama şansının çok az" olduğuydu. 

          

Sevgili KuzenimHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin