4.Bölüm ''KABULLENİŞ''

22 1 0
                                    

Nasıl da herşey bir anda tepetaklak olmuştu. Onca zamandır planladıkları, hayal ettikleri gelecekleri buhar olup uçmuş gitmişti. Bu kadar kolay olmamalıydı başkalarının bir insanın hayatına bu derece hükmetmesi. Kendi inisiyatiflerinde yönlendirip, kendi istedikleri istikamette yol çizmesi.

Mine daldığı düşüncelerin arasında aklına gelen arkadaşının sözü ile gözlerindeki bulutların sağanağına izin verdi."Burası Mardin güzelim. Burada aşiretin ve gücü olanın sözü geçer." Demişti arkadaşı. Ve biliyordu ki " Umarım bunu yaşayarak ögrenmezsin" diyerek aslında onun için tüm kalbiyle dua etmişti.
Otogarda yakalandıkları sabahın üzerinden iki gün geçmişti. Halil ağa onları adamları ile ite kalka arabalarından birinin içine sokup boş bir tarlaya götürmüş sonra onları karşısına alıp olanca hakareti yapmıştı. Mine ne olup bittiğini Halil ağanın " Gitmek istiyorsanız yolunuz açık buyurun gidin. Fakat gelinim hiç bir yere gidemez. " lafıyla anlamıştı. Babasının karşı koymasına karşılık dahada hiddetlenip " Bunu çocuk oyunu mu sanırsın Murat Ağa. Mine'nin gelinimiz olacağı duyulmuştur. Onurumuzla oynatmam." Demiş gözdağı vermek için kendi ve adamları bellerindeki silahlarla davranmıştı. Tüm bu kargaşadan korkan Mine, annesinin tüm itiraz ve yakarışlarına aldırmadan Halil Ağa'nın yanına geçmişti.

Bitmişti bütün hayalleri,geleceğe dair umutları. Küçük yaşta hiç ummadığı yola sürüklenmiş ve ailesinin kendisi için onca uğraşına rağmen tüm hayallerinden vazgeçmişti. Gelin olacaktı. Hiç tanımadığı, hakkında hiç bir bilgisi olmadığı bir adama eş seçilmişti.

Mine'yi hemen bir arabaya bindirip yakın köylerden birinde olan çiftlik evlerine götürmüşler, tüm hızla düğün telaşına girişmişlerdi. Sessiz gözyaşlarını usul usul yanaklarından süzerken tek kelime etmiyor, sanki ruhu bedeninden ayrılmış ve bir başkasının hayatını dışarıdan izler gibi sakince kaderine boyun eğiyordu.

Gün yine ufuktan süzülüp karanlığa yerini devrederken kapısı çalındı Mine'nin. Ses etmedi. Gerçi konuşsa sesi çıkar mıydı bilmiyordu. Kapı hafifçe arandığında karşısında gördüğü kişiyle gözleri bir an irice açılmış ne düşünmesi gerektiğini bilememişti. Bu oydu. Okul önünde gördüğü Hasan Ağa.

Birden ayağa fırlayıp yatağın diğer yanına geçti Mine. Araya yatağı alınca sanki güvende olacakmış gibi. Hasan Ağa yavaş hareketlerle odaya süzülüp kapıyı arkasından kapatmıştı. Mine'ye biraz daha yaklaşmış fakat yatağı geçmemişti.

- Otur Minem. Konuşalım mı biraz? dedi sakince.

Şaşkınca bakıyor tek kelime edemiyordu genç kız . Birden okulda arkadaşının onun için kendisine söyledikleri geldi. Sana aşık demişti değil mi? Ama Mine onu sadece okulda o gün görmüştü tanımıyordu ki!

Üzerinde odaklanmış ela gözlere öfkeyle dikti kara gözlerini Mine. Sinirliydi , kırgındı en kötüsü umutsuzdu hayattan.

- Bu saçmalığın sebebi sen misin yoksa. Bunu bana ne hakla yapa bildiniz. Kimsin sen Ağa bozuntusu. Ne hakla hayatıma karışıp iznim olmadan benim adıma kararlar alabilirsin?

Sarfettiği her kelimede daha bir hiddetleniyor sesi giderek yükseliyordu genç kızın.

- Sakin ol güzelim. Otur konuşalım lütfen.

Oldukça sakin ve yumuşak bir sesle konuşuyordu genç adam. Mine'nin aksine.

- Seninle konuşacak hiç bir şeyim yok benim. Şimdi beni özgür bırak, evime dönmek istiyorum. Bu ne zorbalık.

- Üzgünüm güzel kız. Dönüşün yok. Buraya benim olmaya geldin ve ölene dek benim olarak kalacaksın.

Gözleri doldu Mine'nin. Hiç ağlamamış gibi süzüldü yine yağmurları kara gözlerinden.

SUNAMHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin