daha öce yayınladığım o duyurudan vazgeçtim. Ben kendime bir söz verdim. Bu kitabı sonuna kadar yazacağım dedim ve yazdım da. Sayın okuyucularım erken finaliniz hayırlı olsun.
medya: Lucas Hunt
Yavaşça yerimden doğruldum ve uzunca gerildim.
''Günaydın lan!'' diye yavaşça bağırdım tavana bakarak.
''Sonunda uyandın amk!'' duyduğum sesle hafifçe kıkırdadım. Yaklaşık 7 yıldır buradaydım ve burayı evim gibi benimsemiştim fakat ne kadar sevsem de burası benim evim değildi ve hiç bir zaman da olmayacaktı. Onu o günden beri birdaha asla görmemiştim ve asla o konuyu açmamıştık. O benim Ronald'dan sonra önemsediğim tek kişiydi.
''Seni mutlu edecek bir haberim var.'' Duyduğum şeyle kaşlarım çatıldı.
''Neymiş bakalım o haber?''
''Eğer bugünkü görevi de başarırsan bu oyunu tamamlayacaksın Jessy.'' Duyduğum şeyle hızla yüzüme bir gülümseme eklendi ve gözlerim ışıldamaya başladı. Sonunda, 7 yıl sonra, Ronald'ı görebilecektim. Aklıma gelen düşünce ile gözlerim dolarken gülümsememe soldu...
'Beni hatırlayacak mıydı?'
''Hadi gene iyisin son görev burada değil ve beraber gidiyoruz'' dedi neşeyle bu seferde. Hızla doğruldum ve konuşmaya başladım.
''Sanırım bu sonunda seni görebileceğim anlamına geliyor ha?'' Sesim oldukça neşeliydi.
''Hadi, hadi.'' dedi bu sefer de. ''Çabuk ol çıkacağız''
''Çıkacağız derken?'' dedim şaşkınlıkla.
''Oooopps. Söylemedim mi? görev dışarıda.'' Bu sözleri duyunca hızla yataktan fırladım ve banyoya doğru koştum. Saçımı taradım ve üstümü düzelttim. Burada zaten giyecek pek birşeyim yoktu. Ben tam banyodan çıkacakken onu gördüm. Siyah saçları ve mavi gözleri vardı. Vücudu hafif kaslıydı. Saçları dağınıktı ve üzerinde beyaz bir t-shirt ve siyah bir kot pantolon vardı. Üzerine ise siyah bir deri ceket geçirmişti. Elleri ceplerindeydi. Kabul etmek gerekirse oldukça yakışıklıydı. Bunca yıl sadece sesini duyduğum adamın tatlı sesi ve serseri görünüşü hiç uyumlu değildi. Bana hafifçe gülümsedi ve elini uzattı. Ona ciddi misin bakışlarından attım ve yanına gittim.
Bu havalı görünüşüne karşın benim halim oldukça rezildi ancak umursamadım çünkü bugün sondu. Bugün benim hikayemin final bölümü olacaktı.
''Eee. Kapı ne tarafta?'' diye sordum kemikli yüzüne bakarak. Başıyla sağ tarafı gösterdi ve koridora döndük. O bana yol gösterirken yavaşça arkasından ilerledim ve en son büyük bir kapının önünde durduk. Cebinden bir anahtar çıkardı ve kapıyı açtı. Daha sonra yavaşça dışarı çıktık.
Yıllardır kaldığım ev ıssız bir yerdeydi. Gördüğüm şeyle şaşırdım ama fazla belli etmedim. Kapının önünde beyaz bir araba duruyordu. Alışılmışın dışındaki bu örüntüye gülümsedim ve arabaya doğru ilerledim. Tam kapıyı açacakken kafasını boyun girintime doğru uzattı ve kokumu içine çekti.
''Ben...'' dedi yavaşça. Ses tonu bu sefer oldukça farklıydı. ''Özür dilerim..'' duyduğum şeyle şaşırırken birden boynuma bir iğnenin saplandığını hissettim ve birkez daha alışık bir şekilde zihnimdeki karanlığa bıraktım kendimi.
*******
Gözlerimi açtığımda bir sandalyede bağlıydım. Ellerim sandalyeni kolundaydı ve avucumda soğuk bir metal hissediyordum. O tarafa baktığımda elime bir silahın tutturulmuş olduğunu ve parmağımın tetiğin üstüne yerleştirildiğini fark ettim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
HAYAT OYUNU
Mystery / ThrillerBeynimde o ses yankılanırken tek düşünebildiğim buradan nasıl çıkacağımdı... ''Hayat oyunu'nu oynamak için seçildin Jesyy Black. Eğer oynamayı reddedersen öldürüleceksin...''